Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '12

 
Kategori
Blog
 

Blog yalan hayat gerçek...

Blog yalan hayat gerçek...
 

Malum blog kategorisinde yazmak zul geliyor...

Arada bir uğruyorum ayıp olmasın diye!...

Geçmişe dönüp baktığımda blog okuru/avanesi veya yurdum insanını meraklarından yakalayacak yazılar yazma becerisi gösterememişim, en azından blog kategorisinde yazdığım bir önceki yazımın düşündürdükleri...

Bu kanıya varmama neden olan yazım 1Temmuz 2012 tarihini taşıyor ve bu blogu karaladığım saatlerde okunma sayısı 124, yazıyla yüz yirmi dört! Eh aradan neredeyse iki ay geçecek, Eylül; 1 Eylül dünya barış günü gelecek neredeyse... Yerli magazin figürünü yüz binlerle seyreden yurdum insanı neredesin?

*** 

124 okur iyi diyerek acaba umut yüklemeli miyim yüreğime, devam a-siyazar demeli miyim?

 İki ay önce Türkiye Suriye cephesinde yaşananları “bizlere anlatıldığı gibi değil” diyerek okuru, blog okurunu uyarmışım, ederi 124 okuma!

Bir zamanlar ortak bakanlar kurulu toplantısı yapan Türkiye/Suriye ilişkilerinden söz ederek okura “ yaşananları anlaması, düşünmesi için” pay bırakmışım...

Blogda gerçeğe ulaşmamızı sağlayacak içerikten yoksun “laylom” yazıları eleştirip  “gazeteci”nin yapması gerekenlere dair düşüncelerimi paylaşmışım; 124 okuma iyi mi?

***

Ağustos 28, memleketin hali ortada.

Ankara’da gelişmeleri sözüm ona hesap edemeyen bir iktidar.

Sünni İslam kardeşliği adına, Elkaide ortaklığı ile yürütülen politikaların ‘öngörülemeyen” sonuçları üzerine TBMM Başkanı Çiçek’in Arınç’ın deyimiyle ‘muhtıra’ niteliğinde açıklamaları;

Örgütler silahları bıraksın
“1- Şiddeti ve terörü benimseyen hiçbir anlayış veya hareket tarzı kabul edilemez. Bu nedenle, hangi maksatla olursa olsun, terör ve şiddet yöntemlerine başvurulmasını, bunun mazur gösterilmesini, desteklenmesini ve teşvik edilmesini reddediyoruz. Bu anlayışla terör örgütlerine katılmış herkese, yasalar tanınan imkanlardan yararlanarak silahlarını bırakmaları çağrısında bulunuyoruz.

Siyasi partiler de sorumlu
2- Terör devletin bekasını ve bireysel hak ve özgürlükleri tehdit eden ve toplumun tüm kesimlerinin katılacakları çok yönlü mücadeleyi gerekli kılan bir sorundur. Bu sorun sadece güvenlik tedbirleriyle çözülebilecek bir nitelik taşımamaktadır. Bu çerçevede, terörle mücadele hükümetin, TBMM’de yer alan veya TBMM’de temsil edilmeyen tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun her kesiminin ortak bir sorumluluk anlayışı çerçevesinde birlikte ve uyum içerisinde hareket etmelerini gerektiren bir görevdir.

Partiler üstü yaklaşım şart
3- Terörle mücadele demokratik hukuk devletinin temel ilkeleri ve insan haklarına saygı sınırları çerçevesinde yürütülecek, bu temelde yaklaşım çerçevesinde benimsenecek tedbirler partiler üstü bir anlayış ve yaklaşımla ve her halükarda tüm siyasi mülahazaların dışında tutularak bu konudaki toplumsal dayanışmayı sergileyecek surette ele alınacak ve uygulanacaktır.

Herkes şiddete karşı çıkmalı
4- Her türlü terör eylemi ve şiddete karşı çıkılması hükümetin ve siyasi partilerin olduğu kadar tüm demokratik kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve bütün yurttaşların da görevidir. Bu çerçevede tüm sivil toplum kuruluşlarının ve bütün yurttaşların özellikle gençlerin ve kadınların terör eylemlerine ve terörizmin her türüne karşı duruşlarını toplumsal dayanışmayı ortaya koyacak mahiyetteki barışçı ve demokratik yöntemlerle sergilemeleri büyük önem taşımaktadır.

Güvenlik güçleri geliştirilecek
5- Terörle mücadele devletin, vatandaşının can ve mal güvenliği ile temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusundaki anayasal görevi ve bu çerçevede ilgili yasaların güvenlik güçlerine verdiği yetki doğrultusunda kararlılıkla sürdürülmeye devam edilecektir. Bu bağlamda güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyacakları imkan ve yeteneklerin geliştirilmesi öncelikli öneme haizdir.

Çoğulcu yeni anayasa
6- Daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgürlükçü bir devlet toplum ilişkisi tesisi için yurttaşlarımızın bireysel hak ve özgürlüklerini çoğulculuk anlayışı çerçevesinde ve daha geniş bir bakış açısıyla güvence altına alacak yeni bir anayasa toplumun tüm kesimlerinin katılımı ve mutabakatı da sağlanmak suretiyle süratle hazırlanacaktır.

Güneydoğu kalkındırılacak
7- Güneydoğu Anadolu bölgesinin temel sorunlarından biri ekonomik kalkınmadır. Kalkınma hedefi bütüncül bir yaklaşımla ele alınacak bu doğrultuda toplumsal ve kültürel yaşamdan idari yapılanmaya, ekonomik kalkınmadan bölgesel gelişmeye kadar bir dizi, iktisadi ve kültürel tedbir etkin bir şekilde uygulamaya konulacaktır. Bu tedbirlerin uygulanmasında üniter ve ulus devlet yapısına, idarenin bütünlüğüne ve idari vesayet ilkelerine zarar vermeyecek şekilde, yerel yönetimlerin daha güçlü bir idari ve mali yapıya kavuşturulması yaklaşımı benimsenecektir.

Uluslararası destek sağlanacak
8- Terörle mücadelenin bir diğer önemli veçhesi de etkin uluslar arası işbirliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda gerek ülkelerle temaslarda, gerek bölgesel ve uluslar arası örgüt ve platformlarda, terörle mücadelede sergilenen işbirliği ve ülkemizde bu alanda milli bir mutabakat çerçevesinde yürütülen ortak mücadelenin anlatılması için birlikte çalışılacaktır.

Şehit ailelerine yardım
9- Şehit ailelerinin, terör mağdurlarının ve bunların yakınlarının durumlarının daha da iyileştirilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.

Her türlü işbirliği aranacak
10- Bu mutabakata taraf olan siyasi partiler ve STK olarak, bu mutabakattaki ilkeler doğrultusundaki her türlü işbirliğine partiler üstü bir yaklaşımla yaklaşacağımızı ilan ediyoruz.

Yurttaşlara destek daveti
11- Bu çerçevede bütün yurttaşların başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini korumak ve daha da geliştirmek için birlikte çalışacağımızı beyan ediyor ve toplumun tüm kesimlerini bu mutabakatta ifadesini bulan yaklaşımı benimseyip desteklemeye devam ediyoruz.”

Ve, ve  hükümetin sulu gözlü(!)  Başbakan Yardımcısı Arınç’tan garip bir yorum: ”O bildirinin muhatabı hükümet değildir, TBMM içi midir onu Sayın Başkan'ın açıklaması lazım. Grup Başkanvekilleri midir, sivil toplum kuruluşları mıdır yoksa 'Halkımızın hissiyatı bu yöndedir, ben de halkın temsilcileri olan TBMM'nin başkanıyım, halkın arzu ettiği bu 11 maddelik muhtırayı açıklamak istiyorum ve buna sahip çıkanlar da sahip çıktıklarını ifade etsinler' mi demek istemiştir. Sayın Başkanımızın gayesini amacını biz kendisini bulduğumuz zaman sorarız.

Arınç’a hak veriyorum, TBMM Başkanı Çiçek’in bildirirsinin muhatabı muhalefettir!

TBMM Başkanı Çiçek “Ergenekon Örgütü”nün iktidar-ı şahaneleri içerisindeki uzantısıdır!

Şaka bir yana Türkiye, ABD’nin bile kıyıdan kenardan dolaştığı Suriye sorununda öne çıkarak, uluslar arası hukuku çiğneyerek kaptığı “rol” sürecinde, Başbakan’ın Cumhuriyet gazetesi çizeri Musa Kart’ın “ipe dolaşmış kedi” biçiminde tasvir ettiği Erdoğan portresi ile  Ortadoğu bataklığına saplanmış ülke görüntüsü vermektedir. Ve Suriye ekseninde yaşanan gelişmelerin Türkiye’ye yansımalarını ‘öngöremeyen” hükümet/iktidar olarak, Türkiye’yi kabile devleti sınıfına sokmak Arınç’ın da ortağı olduğu AKP iktidarına nasip olmuştur...

***

Türkiye’nin fotoğrafını netleştirdikten sonra gelelim içerde yaşanan kaosa. Malum olduğu üzere iktidar-ı şahanelerinin güdümündeki medya yazmasa da gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü(!) bir huyu var!

Ülkenin belli bir coğrafyasında Osman Pamukoğlu’nun ifade ettiği gibi “devletin karakollara” sıkıştığı; PKK’nın canının istediği zaman yol kesip kontrol yaptığı, istediği zaman şiddet eylemleri yaptığı gerçeği malum medya yazmasa da örtülemiyor!

***

Blog mahallesi de yaşananları malum olduğu üzere kavrayamıyor ya da kavramak istemiyor. Terör/şiddet karşıtlığı okey de, on yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının günahlarını görmezden gelerek gerçeğe ulaşmakta nasıl devekuşu gibi başlarımızı kuma gömerek bu süreci o-ku-ya-bi-li-riz!

***

Aklını ve vicdanını tutsak etmeyen yurdum insanı az çok yaşananların ayırımında, ya diğerleri.

TBMM ülkenin temel sorunlarına çözüm için toplanamayacaksa ne için vardır sahi. Asgari ücretin onlarca katına maaş alıp adeta saltanat süren politikacı esnafının ülkenin temel sorunlarına çözüm oluşturmak için namus borçları yok mudur?

***

TBMM Başkanı Çiçek’in 11 maddelik mutabakat metni iktidarın/AKP’nin/TBMM’nin görev ve sorumluluklarını yerine getir(e)mediğinin somutlaşmasından başkaca ne anlama gelebilir ki; iktidarın sulu gözlü Başbakan Yardımcısı Arınç’ın yakınmaları da bunu tespit etmiyor mu?

***

Türkiye gerçekten hak etmediği bir fotoğraf veriyor!

Komşuları ile “sıfır sorun” politikalarından neredeyse sorunsuz komşumuzun olmadığı bir zaman tünelinden geçiyoruz. TBMM’de görev yapan CHP Milletvekilleri Suriyeli sığınmacıların barındığı/hormonlandığı kamplara giremiyor; demokrasi neydi sahi. İktidarın eylem/söylem/icraatlarının sorgulandığı, şeffaflığın egemen olduğu rejimler değil miydi? Bu ne perhiz ne lahana turşusu diyeceğimde çok basmakalıp, sığ bir betimleme olacak ama yaşananlar gerçekten sığ/vasat/üçüncü dünya fotoğrafı veriyor...

***

 Bu arada hafızamızı tazeleyelim gerçekler güme gitmesin, malum Odatv davası olarak nam salan süreç; gazeteci Ahmet Şık, Nedim Şener ve Müyesser Yıldız’ın yargılandığı dava. TÜBİTAK’ın raporu nihayet bitti. Sonuç ne mi; kestirmeden söyleyeyim rapora göre dosyaların virüs yoluyla oluşturulup oluşturulmadığı üzerine kesin kanıt yok! Yani, yanisi şu bizim hukukumuza göre sanık lehine karar alınması, suç ispatlanamadıysa sanıkların beraat etmesi, şüphelinin lehine karar verilmesi gerekiyor. Beraat ederler mi, doğrusu zor! Hele bir başkanlık sistemi gelsin, başkan tüm benzer (Ergenekon/Balyoz vs.) davalardan tutuklu olanları affeder, demokrasimizin(!) erdemini kavrarız toplum olarak!

***

MB’de neredeyse altı yıldır klavyenin başına kurulup hayata dair sözlerimi paylaşıyorum. Ülkede yaşananlara at gözlüğü ile bakmaktansa, evrensel gerçeklerin ışığında olayları ve gelişmeleri değerlendirmeyi yeğledim/yeğliyorum. Öngörülerimi, düşüncelerimi tarih/hayat haklı çıkarsa da geldiğimiz noktadan/fotoğraftan umutlu değilim. Giderek vasatlığın egemen olması, halkın duyarlılıklarının istismarı üzerine oturan “ileri demokrasi” safsatasına karşı sesimi/sözümü söylemeye devam edeceğim. Aklı ve vicdanı, insanlığın yüz yıllardır ortaya koyduğu birikimleri harmanlayıp yaşanan illüzyonu deşifre etmenin borç olduğunun bilincindeyim; en azından kendime olan saygımı yitirmemek için sözümü söyleyeceğim...

***

Bu blog yazısı neredeyse bir haftadır uzak kaldığım MB’ye yeniden merhaba yerine.

Yeni bir başlangıçtan öte okumayan, yargılayan, ötekileştiren bakış/görüş/düşünce kısırlığına anımsatma olsun diye. Dar, pragmatist, ego parlatıcı ya da ortak duygular üzerinden nemalanmak, zamanın veya halkça tutulmanın yarattığı iklimden parsa toplamak kolaycılığına kapılan blogdaşlara da nacizhane uyarı niyetine...

***

 Okurun sabrına sığınarak yukarıda TBMM Başkanı Çiçek’in 11 maddelik mutabakat metninde yer alan “Çoğulcu anayasa”  önerisi üzerine bir iki söz edelim. Hafızamı yokladığımda iktidarın “çoğunlukçu” yaklaşımını eleştiren yazımı okumanızı öneriyorum. Açmak gerekirse AKP iktidarının aldığı oy oranına dayanarak ortaya koyduğu ‘icraat’ların ülkeye hayır getirmeyeceğini tarihten örnekler vererek ifade etmişim.

Peki, o zaman bugün çoğulcu anayasa önerisi yapan TBMM Başkanı Çiçek ne yapmış, isterseniz çok gündemde olan 4+4+4 sözüm ona “kesintisiz eğitim” sürecindeki tavrını özetleyelim; “çoğunlukçu” yani AKP ve MHP’nin ortaya koyduğu iradeye teslim olmuştu!

Eee hani bir söz vardı; “Keser döner hesap döner” diye. O gün öyleydi bugün böyle. O gün “çoğunlukçu” tutum alan TBMM Başkanı bugün “Çoğulculuktan” söz ediyor. 4+4+4 yasa tasarısı görüşülürken sadece AKP’nin TBMM Başkanı gibi tutum alan Çiçek, hafızamıza adeta hakaret ederek; “ben Türkiye’nin TBMM Başkanıyım” rolüne soyunuyor! Yemezler Sayın Çiçek! TBMM’de Milli Eğitim Komisyonu’nda yaşanan hukuksuzlukları meşrulaştırarak, anayasanın size verdiği yetkileri kullanmayarak aldığınız tutum sonucu ülke 4+4+4 garabeti ile, kaosu ile boğuşuyor! Yurdum insanı unutur fakat blogcu unutmaz, eyvallah...

***

Yazı uzadı, söyleyecek çok şey var kuşkusuz. Türkiye tarihinin en önemli sınavından geçiyor; “tüm okulları imam hatip yaptık” diye övünen AKP Muğla Milletvekili Ali Boğa “Şu anda bir şans geçti elimize. Biz bütün okulları, elbette bu okulların kaydında kuydunda sayıyı artıracağız. Ama bütün okulları imam hatip okulu yapma şansını elde etmiş durumdayız. 4+4+4'ten sonra Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz'in hayatının seçmeli ders olmasından sonra bu şansımız var. Buradaki topluluğa imam hatip okulunu yaşatmak, devam ettirmek, orta kısmı açmak, daha yeni kampüsleri açmanın yanı sıra hepimizin omzuna bir yük daha biniyor.

Mutlaka tercihler konusunda bir projemiz olmalı. Velileri, öğretmenleri, öğrencileri tercihler konusunda bilgilendirmeliyiz. O zaman işte memleketin geleceğine sahip çıkan, üç kuruşluk menfaat için memleketin geleceğini satmayan, tarihine, kültürüne saygılı, inancına saygılı diplomatlar, yöneticiler bu memleketin başına gelecektir
” derken, torununun Fransız okuluna devam ettiği ortay çıktı. Vekil açıklamasında “Babası diplomat olduğu ve çocuğun devam edeceği okullarda intibak sorunu yaşamaması için..” mealindeki açıklaması kamuoyunu tatmin etmedi.  Yoksul halkın çocuklarını İHL’lere yönlendirenlerin çocuklarını ülkenin en iyi okullarında okuttukları bilinmez değil...

***

 Yunan gazetesi TaNea’nın okurlarına Nutuk armağan ettiğini söyleyerek noktayı koyalım, 4+4+4 ile eğitimde amaçlanan her okulun İHL’ne dönüştürülmesinin yanında belki Türkiye’de de gazeteler promosyon/özendirme olarak, Mustafa kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in onuncu yılında yaptığı söylevini okurlarına dağıtır...

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..