Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '12

 
Kategori
Felsefe
 

Çağdaş ‘yasak elma’

Çağdaş ‘yasak elma’
 

Adem, 'Yasak elma'yı dalından alırken... Kaynak: Vikipedia


Bilindiği üzere ‘Yasak elma’ insanlar ilk yaratıldığında tinsel emirlerle yasaklanmasına rağmen ilkel arzularını dizginleyemeyerek yedikleri bilinen meyvedir. Daha çok elma olarak bilinirse de Yunan mitolojisinde eski insanların bütün meyvelere aynı ismi takmaları sonucu elma olarak adlandırılmış olduğu da varsayılmaktadır. Yasak elma o zamanlardan kalma bir mitolojik isimdir.

Bu kavramın felsefi içeriğiyle insanlığın ortaya çıktığı ilk çağlarda yanlış yaptıkları eylemlerden ötürü kendi yaşantılarını mahvetmeleri ve kendi yaptıkları yüzünden zorlukları bulunan çok kötü bir yaşama sürüklenişi de anlatmaktadır. O elmanın yenmesiyle, o güne değin doğal yaşadıkları hayatı ve doğal görüp öyle davrandıkları şeyleri (başta cinsellik olmak üzere) fetişist bir iştahla sürekli ister-yapar oldular ve 'cennet'ten kovuldular! Bu teorik anlatı birçok kitapta, yazıtta geçmektedir. Mu Kıtası yazıtları, metafizik konuları işleyen kaynaklar ve spirütüel (ruhi) ilimler buna örnek olarak gösterilebilir.

Günümüzde ise, asil, masum ve mazlum bir çoğunluğu temsil eden dürüst ve yiğit adamlar, özverili ve gelincik sadeliğinde bazı kadınlar, 'yasak elma' satan bezirganların karşısında, artık bir koro halinde seslenmekte : “40’ı deviren hayatlarımızda, şu dünyanın direği olmadığını kim bilir kaç kez yaşadık... Oysa mevsimler bile bu kadar çabuk dönmüyor... İnsanlar egemenlerin piyonu oldukça içimizdeki ateş nasıl da büyüyor... Bizleri yaka yaka... Kerem gibi, Aslı gibi ama...” içten ve derin bir serzenişle (*)

Bizler, şu geçip giden, sonsuz -ama bizler için sonlu- zamanın içinde, saf ve tertemiz geldiğimiz şu dünyada, arı, duru ve bereketli yağmurlarla ıslanarak, insanca yaşamak, hep insan olarak kalmak ve onurluca sonsuzluğa dönmek isteriz. Ama bazen yağmurlar, dolu ve kar, bazen de kül, asit, bombalar ve radyasyon, çoğu zaman da dijital enformasyonlar yağar üstümüze üstümüze… Şu belirsiz, kesintili ve kaotik post-modern zamanlarda... Çünkü delmiştir sistem artık -dünya dâhil- hepimizin ozon tabakalarını, acımasızca birer birer...

Anlık hazlar verip bizlere, karşılığında kandırarak almıştır elimizden tüm doğal tinsel ve kozmik sağaltımlarımızı...

‘Yasak elma’yı günümüzde nasıl yiyoruz?

Küçüklü büyüklü, cicili bicili, pırıltılı albenili, ama uçup gidici tüketimlerle, eğlencelerle önce insanların tek tek omurgaları eğilmekte. Bu, gerçek ihtiyaçlarla tüketim arasındaki bağı gere gere kopartarak başarılmakta... Güzellik, sağlık, uzun yaşama, farklı olma isteği ve özellikle de cinsellik gibi temel insan zaaflarıyla sürekli oynana oynana gerçekleştirilmekte! Böylece zamanla kimse dik duramaz hale gelmekte! Çünkü bu yöntemlerle "insanlığın omurgası" da eğilmekte... Bu eğilince "eski insanlığın dünyası"nın ekseni de kaymakta...

Ve yiğit yürekli, özverili, asil, masum ve mazlum insanlar bir sabah uyandıklarında baktılar ki "dünyanın direği yok olmuş!". Sonra da fırıl fırıl döndürdüler her şeyi, başımız dönsün, aklımız başımıza bir daha gel(e)mesin diye... Hâlâ dönmekteyiz. Bu dönüşlerden mevsimler de aldı payını tabii ki, daha zavallı ozon tabakası ise kendini deldirirken!  Çünkü emperyal(ist) Roma ve İngiliz odaklı küreselleşmeden sonra en müthiş üçüncü küreselleşmenin hırçın dalgalı okyanusunda çırpınmaktayız hepimiz!..

Cari üretim-tüketim ve bölüşüm ilişkileri temelinde güçlenen, 'nesnel akıl' / 'öznel akıl' ikileminde bir süre salınıp 'öznel aklın' yanında yer alan 'araçsal akıl' sürdükçe... Aklı doğadan ve 'doğal olandan' soyutlayan, mekânsal açıdan sadece bireyin zihnine indirgeyen, işlevsel olarak 'faydalılık' amacına yönelten ve onu da 'kâr' ve 'iyilikle' özdeşleştiren bir yapı olarak sabitleyen mekanik akıl sürdükçe ‘çağdaş yasak elmalar’ daha da yenmeye, küresel manavların kârlarına kâr katmaya devam eder gider… (**) Herkes herkes gibi olur ve herkes üretimden çok tüketimleriyle herkesliğini gösterir olur!

Ey dürüst ve yiğit adamlar!

Sizler Kerem'siniz, yanmaktasınız, ama Aslı'yı da bilir ve özlemektesiniz...

Ey özverili ve gelincik sadeliğinde kadınlar! Sizler Aslı'sınız, yanmaktasınız, ama Kerem’i bilir ve özlemektesiniz...

Vay Aslı'sı ve Kerem’i olamayanların, geçmişi değerleriyle birlikte yaşamayan ve bilmeyenlerin haline, vay!

Küçüklü büyüklü, cicili bicili, pırıltılı albenili, ama uçup gidici tüketimlerimiz ‘çağdaş yasak elma‘ değil de nedir?

İ.Ersin KABAOĞLU,

 9 Temmuz 2012, Ankara

(*) Bloğumuzun değerli, kıdemli ve özgün kalemlerinden “Yeşilsoğan”  dostumuzun “Kaosun eşiğinde tekinsiz bir sessizlik!” başlıklı bloğuma yazdığı özgün yorumdan uyarlanarak türetilmiş bir serzeniştir. Yarattığı çağrışımlarla bu bloğu yazmama neden olan değerli katkısı için kendisine içten teşekkürlerimle...

(**) Bu konudaki bir şiir(im) için bkz. : http://blog.milliyet.com.tr/tutulmus-akil/Blog/?BlogNo=156458

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..