Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '19

 
Kategori
Felsefe
 

Varoluş

Varoluş (felsefe)
 
Varoluşçuluğun kökenini,Sokrat’a kadar götürenler var.Varoluşçuluğun öncüsü Danimarkalı Kierkegaard’ dır. Martin Heidegger' in ilk denemesi ,1927’de yayımlandı.Jean Paul Sartre’ nin tartışmalara yol açan Varlık ’la Yokluğu da 1943’de basıldı.
 
Varoluşçuluk’un ana düşüncesi şudur: İnsan özünü kendi yaratır. Özünü kendi yaratan tek varlık.İnsandan başka her nesnede yapış, varoluştan önce gelir. Önce var olup sonra kendini yapan insandır. Örneğin masa, bir masa düşüncesine göre var edilir. Neye yarayacağı, nasıl olacağı, önceden düşünülerek yapılır, masanın özü varlaşmasından öncedir. Yalnız insandır ki önce varlaşır, sonra özünü yaratır; nasıl olacağını, neye yarayacağını kendi çizer. İnsan var olmadan önce tanımlanamaz; çünkü var olmadan önce bir şey değildir. Ancak var olduktan sonra bir şey olacaktır; hem de kendisini nasıl yaparsa öyle olacaktır. Salatalık, salatalılığını; eşek, eşekliğini;  tebeşir, tebeşirliğini kendi yapmaz; ama insan insanlığını kendi yapar.
 
Varoluşçular, Descartes’in (Düşünüyorum, öyleyse varım) ilkesinden yola çıkıyorlar. Onlara göre bilincin kendiliğinden ulaştığı mutlak gerçek budur.
Descartes, kuşkuculuğu gerçeklik arayışında bir yöntem olarak kullanır ve ardından gerçekliğin bilgisine sezgisel bir önerme olan  düşüncesi ile ulaşır. Zihnin kendini kavrayışı, benliğin düşünmekten kesilemeyeceğinden hareketle ileri sürülür ve bu düşünce ise zihinde kavramsal olarak içselleşmiş bulunan Tanrının varlığıyla temellendirilir. Tanrı, zihni kuşkudan kurtaran ve ona gerçek varlığını gösteren en yetkin varlık olarak ifade edilir. .( İlyas Altuner)
 
Her hangi bir gerçeğin var olabilmesi içinse ortada mutlak bir gerçeğin bulunması gerekir.Bu gerçek,insanın,bir aracıya başvurmaksızın kendini anlaması, özünü bilmesi gerekir. İnsan, bu gerçekle kendisinden başkalarına da varmaktadır. İnsan, kendi gerçeklerine varmak için başkalarının içinden geçecektir. Başkalarının hem var olması hem de kendini bilmesi için gereklidir. Oysa gene de kendini yapan, sadece insanın kendisidir. Başkalarının içinden geçmesi, yaptığını değerlendirmek içindir. Varoluşçuların bu düşünceleri, Descartes’ten yola çıktıkları halde, Descartes’in düşüncesine karşıdır.
 
Varoluşçulara göre ilkin insan vardır. İnsan önce dünyaya gelir; var olur, ondan sonra tanımlanıp belirlenir. Kendini nasıl yaparsa öyledir. İnsan bir hıyar değildir, bir yosun değildir, geleceğe doğru bir atılıştır, bir gelecek bilincine varıştır, kendini yaşayan bir tasarıdır. İnsan özünü kendi yaratır. Dünyaya atılarak, orada acı çekerek, savaşarak.
 
İnsan, var olmak için çalışmalı. Var olmanın koşullarını söyle sıralayabiliriz:
Var olma, yaşam yolunu çizmektir
Var olma, geriye dönmemek, ileri atılmaktır.
Var olma, yaşam savaşıdır.
Var olma, insanın kendi gerçeğiyle yaşamasıdır.
Var olma, insanın kendisini bilmesidir. Yunus,  
İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir/
Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır.” der.
Var olma, kuşkulanmaktır.
Var olma, düşünmektir.
Var olma, bilinçli davranmaktır.
Var olma, özünü bulmaktır.
Var olma, özgür olmaktır.
Var olma, biat etmemektir.
Var olma, üretmektir.
Var olma, hukuka, yasalara saygılı olmaktır.
Var olma, adaletli olmaktır.
Var olma, demokrasiyi içselleştirmektir.
Var olma, insan haklarına saygılı olmaktır.
Var olma, ülkesini sevmek, dilini yabacı dillerin etkisinden kurtarmaktır.
Var olma,ailesine,çevresine,ülkesine,insanlığa yararlı olmaktır.
Var olma, etik değerleri içselleştirmektir.
 
Özetle, var olma, insan olmaktır.
    
Kaynak:1.Orhan Hançerlioğlu, Düşünce Tarihi
            2. İlyas Altuner, Descartes Felsefesinde Kuşkudan Bilgiye Geçiş ve Zihnin Kendini Kavrayışı, 
 
 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..