- Kategori
- Siyaset
''Türkiye Birleşik Devletleri''nden, Ermeniler'in ''Büyük Felaket''ine... /'' Türkiye Defteri''

'' O müthiş coğrafya!...''/ Herkesin vazgeçemediği...
'' Tarihini bilmeden, bu gününü bilemezsin!... O yüzden; oku, öğren ve anlamaya çalış!... / Zaman Gezgini...''
Obama, gene 24 Nisan'da beklenen açıklamayı yaptı: Zarif bir şekilde ve geçmişdeki görüşlerine sadık kalarak; Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin çizilen bir çerçeve dahilinde normalleştirilmeye doğru gidişinden ve istediği bir yolda ilerlemesinden dolayı memnuniyeti bildirerek, bize göre, ''muzır'' bir şekilde(!), bu süreci kuvvetle desteklediğini vurguladı...
Sayın başkan, dün gece Dışişlerimizin yaptığı ve gazetelerde gördüğümüz açıklama metnine uygun, senkronlu bir şekilde, açıklamasını yapıyordu... Açıklamasında; ''Ermenistan ve Türkiye, birlikte barışçı, üretken ve refah içinde bir ilişki kurabilir; ve birlikte Ermeni ve Türk halkları kendi ortak tarihlerini kabul edip, ortak insanlıklarını kabul ettikleri zaman daha güçlü olacaklardır....'' diyordu!...
Ve devam ediyordu: ''Hiç bir şey, ''Büyük Felaket'' / ''Meds Yeghern''(!) ile kaybedilenleri geri getiremez . Doksandört yıl önce, XX.yüzyılın büyük katliamlarından biri başladı. Her yıl , Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinde, 1, 5 milyon Ermeni'nin katledilmesi veya ölüme yürümesini anıyoruz.'' demeyi de ihmal etmiyordu!...
Gerçekten bu rakamın doğruluğu, yanlışlığı neyse de, Wilhelmstrasse ve işbirlikçi basiretsiz İTC'nin tehcir planları marifetiyle, Ermenilerin tehcir yollarında mallarına tamahen, yerel eşraf, Kürt beyleri, başıbozuk jandarma ve ayrıca intikamcı,birtakım yerel İTC fanatikleri ve kindar bazı Çerkesler tarafından ve karşılıklı kırımlarda ölmesi, çetelere katılan Ermenilerin de aynı duygularla müslümanları öldürmesi, Amele Taburları' nda görev verilen Ermeni erkeklerinin de lekeli humma gibi hastalık lar ve kötü beslenmeden dolayı kırılmalarının yanısıra, gene yukardaki şekillerde kırdırılmaları, insanlık adına utanç vericiydi!...
Pontus ve Anadolu Rumlarının da bu kötü, insanlık için utanç verici süreçten nasibini almaları; Balkan'lar ve Kafkaslar'dan bir yoketme planı dahilinde milyonlarca insanın bulundukları yerde düzenlice katledilmeleri ve sürgün yollarında da katledilip, açlık ve hastalıktan kırılmaları, yani Anadolu coğrafyasına sürülürlerken, o sürgün yollarında da tıpkı Ermenilerin karşılaştığı gibi, eziyetler ve acılar çekmeleri, örneğin; savaş halinde herkes aç ve açıkken, zor günler yaşarken, Kafkaslar'dan gelip Trabzon' da kentin ortasında o yoğunluk karşısında gerekli yardım ve hizmetin verilememesinden dolayı, açlık ve hastalıktan, insanların çaresizce kırılmaları ve hatta yer yer, geldikleri yerde bulunan halk tarafından da aşağılama ve hakarete uğramaları; bu coğrafyada yaşayan imparatorluk halklarının sanki genel bir yazgısıydı!... ( Ve doğal ki bunlar, günümüzde ABD'nin umurunda değildi!...)
İmparatorluk son gücüyle Almanlarla birlikte savaşmaya çalışıyordu ve her şeyi bu kez, Alman altınları ve onların Balkanlar, Anadolu ve Mezopotamyay'ya sinsice yayılma stratejileri belirlemeye başlamıştı!...
Metternich, 1815 yılında Avrupa devletlerinin katılımıyla, çeşitli ittifak seçeneklerinin tartışıldığı bir kongrenin öncülüğünü yapıyordu... Onun düşlerinde Avusturyanın liderliğinde, Avrupayı bir ''federasyon'' şeklinde yeniden kurmak vardı!.. Buna rağmen ''Viyana Kongresi''nde, sonu I.Büyük Savaş'a kadar gidecek yeni statüler ve yeni bir coğrafya çizildi...
Bu siyasi haritaya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rusya, Prusya, İngiltere ve en son da Fransa katıldı... Uluslararası ilişkilerde, çok taraflı diplomasi uygulanmasına karar verildi. Yüzlerce prenslikten oluşan Almanya, eşit haklara sahip otuzdört devlet ve beş büyük serbest kent haline getirildi ve Frankfurt merkez kabul edilerek, bir konfederasyon ve başkanlığını bir Avusturyalının yapacağı bir diyet meclisi oluşturuldu...
Bu şekilde kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu da tarihten silindi.. İngiltere'nin önerisiyle, Fransa'nın Doğu'ya doğru gelişimini engellemek için, Belçika ve Flemenkler'in Hollanda devletini kurmaları uygun görüldü... İsviçre bağımsız devlet haline getirildi... Rusya Osmanlı'dan aldığı Besarabya ve İsveç'ten aldığı Finlandiya'yı korumaya devam edecekti.. İtalya eski statüsüne gelecek, Venedik, Nombardiya Avusturyaya verilecek, Papalığın iitibarı iade edilip, Vatikanın kurulması kabul edilecekti... Akdeniz'de Malta ve İyon Adaları başta olmak üzere, Hollanda ve Danimarka'ya ait sömürgeler, başta Seylan, Guan, Trinidat olmak üzere İngiltere'nin hakimiyetine geçecekti.. Köle ticaretine son verilecek ve son olarak Tuna nehrinini kullanılmasına bir komisyon denetiminde şekil verilecekti...
Napolyon'un tasfiyesiyle, mutlak krallıklara yeniden dönüldü... Avrupa'da bir restorasyon süreci başladı... Milliyetçi hareketler engellenmek istenmesine rağmen, gene de ''Doğu Sorunu'' da ortaya atılacaktı!... Bu güçler dengesi, ''Kutsal İttifak'', ''Dörtlü İttifak''larla, Almanya birliğini tamamlayana kadar sürdürülmüştür...
İngiltere, Ruslar' ın taleplerine rağmen Osmanlı'nın tamamen tasfiye edilmesine çıkarları gereği daima karşı çıkmıştı!... Ancak hızla gelişen Avrupa sanayisinin de yeni ulusal pazarlara, rahatlıkla sömürebileceği hammadde kaynaklarına ihtiyacı da artıyordu...
Avrupa Viyana Kongresinden sonraki on iki yıl içinde, yeni dengelerle restorasyon sürecini tamamlamış; 1827 yılında Navarin'de, Avrupa donanmaları birlikte hareket ederek Osmanlı ve Mısır donanmalarını gafil avlayarak yakmış(!), Doğu'nun denizlerdeki askeri gücünü tasfiye ederek, siyaseten yüzünü ''Doğu Sorunu'na tümüyle çevirmişti... ABD'de de bu yıllarda Osmanlı topraklarında varlığını göstermeye başlamıştı!...
1797 yılından itibaren Amerikan ticaret gemilerinin İzmir limanına demir atmasıyla, ABD ile ticari ilişkilerimiz başlamıştı... İngiltere'nin tekelinde bulunan ''Levent Ticareti'' Amerikalılar tarafından ilk kez kırılmış bulunuyordu!...
Ve 1863 yılında İstanbul'da ''Robert Kolej'', 1866 yılında da Beyrut'ta , Suriye Protestan Koleji ilk adıyla ''Amerikan Üniversitesi'' kurulmuştu!...
XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde, bu coğrafyaya ilgi duymaya başlayan Amerika'nın misyonerlerinin Kutsal Topraklar ve Anadolu'da kısaca ABCFM olarak tanımlanan, Protestan; ''American Board of commisioners for Foreign Missions ''ile, iyi niyet gezilerine çıktıklarını görüyoruz!...
Ve Müslümanlardan bir iş çıkmayacağını anlayınca, bölgedeki ağırlıklı Ermeni tebaaya yöneldiklerini!... Uçsuz bucaksız imparatorluk topraklarında, ilk olarak Erzurum ve Harput'da konsolosluk açmak istediklerini...
Ve sonra Berlin Antlaşmasına aykırı şeyler yapıldığını ve o yıllarda da Ermeni tebaaya soy kırım uygulandığını ABD ve Avrupa kamuoyuna söylediklerini!...
Bulgaristan'ın bağımsızlığa giden süreçte, XIX.yüzyılın emperyal iki büyük gücü olan İngiltere ve Rusya'dan büyük destek gördüğü önemli bir gerçektir...
İngiltere'nin Kuzey Ege'de denize ulaşan sınırlara sahip bir Bulgaristan'a hep ihtiyatla yaklaşması da, onun Rus Ortodoks Kilisesi ve Osmanlı hükümranlığından kurtulması için, genel amaç ve çıkarlarına uygun derecede destek vermesi ve bunun, Karadeniz havzasında ve Ortadoğuda ki genel yayılma stratejilerine uygunluğu da , su götürmez bir gerçektir...
Bu siyasi gelişmelerin yanında ilginç bir güç daha, Bulgaristan'da karşımıza çıkmaktadır: Amerikan misyonerleri!...
ABD'nin bölgesel yayılmacılıkta kullandığı misyonerlik faaliyetleri; ilk öncü misyonerlerince, Osmanlı Hristiyan tebaasından olan Bulgarlar da, 1834 yılında başlamıştı!... Bu misyonerlik faaliyetleri, Bulgarların silahla başkaldırı aşamasına gelmelerine eşik hazırlamada ve yazınsal ve de eğitsel alanda milliyetçi uyanış gerçekleştirmelerine ve kiliselerini kurmaya, önemli katkılar sundu!...
ABCFM ve bir başka Amerikan misyoner grubu MEM (Methodist Episkobal Mision), bölgeyi harita üzerinde bölerek, büyük bir özveriyle çalışmaya başladılar... Kurdukları istasyonlar, Samakov ve Filibe'den, Selanik ve Manastıra kadar yayıldı!... Sonunda 1871 Temmuzunda; ''Avrupa Türkiyesi Misyonu''nu kurdular!...
Bu misyonun İzmir ve İstanbul'da hayata geçirilen matbaalarından, Ermenice, Ermeni harfli Türkçe, Bulgarca; milyonlarca sayfa risale türü çıktılar alındı...Çok az da Grekçe!...
Yalnız 1873 ve 1874 yıllarında, İncil'in yanısıra, 3000-5000 adetlik siyasi mesajları da olduğu hissedilen yüzlerce kitap ve kitapçık basılıp, Ermeni ve Bulgar tebaaya dağıtıldı!... (1980'li yılların Türkiyesinde, en iyi yazarın kitabının baskısının 3000'i geçemediğini düşünürsek, o yıllarda ki nüfus ve okuma yazma oranını da göz önüne alarak; basılan kitap rakamlarının karşısında dehşete düşmemek mümkün değildir!...)
Bulgar ulusunun gelecekteki liderleri; Samakovdaki misyon okullarında ve 1863 yılında İstanbul'da açılan ''Robert Kolej'de Batı'nın çıkarlarına yararlı olacak kadrolar olarak yetiştirildiler!...
Bulgar milliyetçileri tedhişi tırmandırıp ve ardından Osmanlı devletinin müdahalesini sağlayıp, ortaya çıkacak provakatif durum sonrasında batı devletlerine kırılıyoruz çağrısı yaparak, bağımsız bir devlet kurma seneryosu içindeydiler!... (Aynı benzer süreç, Ermeni tebaanın ağırlıklı bulunduğu Doğu vilayetlerinde de ilerki zamanlarda uygulandı!...) Osmanlıyı tahrik için, 200 Müslüman memuru öldürdüler!... Yönetimin bu Bulgar tedhişçilerine karşı gösterdiği tepki, plana uygun olarak, farklı şekillerde dünya kamuoyuna yansıtıldı!... ''Nisan Ayaklanması '' denilen olayların sonucu, ölenlerin sayısı farklılıklar arz ediyordu: İngiliz Büyükelçi Layard; 3.900 ölüden söz ederken, Amerikan misyonerleri; 10.000, Amerikalı diplomatlar; 12.000 ve Bulgar tarihçileri de 30.000 sayısından söz ediyorlardı! Yani tarih, her zaman abartılarla doluydu!...
Bu yapay, zorlayıcı siyasi süreçler; imparatorluğun Balkanlar ve Anadolu topraklarında, sonradan kurulan; ''Batı Türkiyesi Misyonu'', ''Merkezi(Orta) Türkiye Misyonu'' ve ''Doğu Türkiye Misyonu''nda, aynı yöntemle ve ağırlıklı olarak imparatorluğun Doğu'daki topraklarında, çoğunlukta yaşayan Hristiyan Ermeni tebaa üzerinde de uygulanmaya başlandı!... Ancak o bölge Amerikalı misyonerlerin yanısıra, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın da ilgi alanına fazlasıyla girmekteydi!... Misyonerlerin yanısıra tüm yabancı elçilik görevlileri ve gizli askeri görevliler, bölgede cirit atmaktaydı!...
''Yıldız Baş Kitabet Dairesi''nden çıkan bir yazıda; Protestan misyonerlerin, Ermenilere yalnız ''Evrak-ı muzırra değil, silahta dağıttığı(!) bildirilmiş, ''Dahiliye Vekilliği Müsteşarı''nın başkanlık ettiği komisyondan gerekli önlemleri alması istenmişti...
1896 yılında toplanan ABD ''Temsilciler Meclisi'', kurulması düşünülen; ''Türkiye Birleşik Devletleri''nin kuruluş sürecinin, nasıl olabileceğini ve bu devleti yönetecek Hristiyan(!)bir başkanı Hristiyan Dünyası'nın seçmesini(!) tartışıyordu!...
(devam edecek...)
24.Nisan.2009 / Tarabya,