- Kategori
- Spor Eğitimi
"Şaban Yeniden Sinemalarda"
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından olan Hakan Şükür, bir gol kralı ve yıldız olmasına rağmen, geçmişte adı zaman zaman ‘Şaban’a çıkarılmıştır. ‘Şaban’, bir isim olmasına rağmen, aşağılama cisimleştirmesi vardır. Çünkü toplumun popüler yaptığı yıldızlar yine o toplum içerisinde iyi ve kötü diye ayrılmaktadırlar. Kimileri sever kimileri de sevmeyebilir ama bunlar adeta cisimleşmiş figürlerdir. Bu figürler içerisinden zaman zaman kurbanlar seçilmektedir.
Her ne şekilde olursa olsun, kim hangi şekilde bu aşağılama cisimleştirmesini takarsa taksın, ‘Şaban’ tiplemesindeki merhum Kemal Sunal, insanların sabrını taşıracak ölçüde saf ve temiz birini oynuyordu. Bu rol, günümüz toplumunda kendilerini çok akıllı görenlerin ona ‘salak’ dedirtecek kadar bir figür yapıştırmalarına da neden oluyordu. Bir aşağılama ve nefret duygusunun psikolojik boyutundan çok, belki de rakip olmanın taraftarlığı içerisinde onu toplumsal yönden dışlamayı hedefleyen aşağılama cisimleştirmesi, Hakan Şükür’ün her attığı golde ve her başarıda biraz daha pompalanıyordu. Ama O, bunların hiçbirine aldırmadı. İlk evliliği, Fetullah Gülen hakkındaki görüşleri, ulusal takımdaki namaz olayı, jeep olayı ve benzeri; oynadığı futbol dışı birçok olayla hep gündemde kaldı. Futbolda inişleri çıkışları oldu ama hep aranan Hakan Şükür oldu. Yıllar önce bu gol kralının İtalya’ya transferinden sonra, her sporcunun başına gelebilecek türden olumsuzluklar sonucunda Türkiye’ye aynı takımına geri dönünce, önceden küllenmiş ve kor olmuş bu ‘Şaban’ cisimleştirmesi, ‘Şaban Yeniden Sinemalarda’ pankartlarıyla tirübünlerde ateşlenerek canlandırılmaya başlanmıştı.
John Fiske’nin dediği gibi, şiddetin veya küfürün asıl başlangıcı sosyolojik etkidir. Çünkü şiddeti popüler yapan, yurttaşların ‘yapıtaşı’ değil toplumsal sistemdir. Şiddetin kökenleri bireysel ahlâkta değil, toplumda aranmalıdır. Dolayısıyla ekranlardan şiddetin kökünü kazıma hareketini başlatanların orta sınıftan ahlakçılar olması hiç de beklenmedik bir durum değildir. Orta sınıftan ahlâkçılar, televizyondaki toplumsal şiddeti ‘kınayarak’, en şiddete dayalı ve en çok suç unsuru taşıyan eylemleri gerçekte tahrik eden şeyin kendi ayrıcalıklı konumları olabileceği şeklindeki rahatsız edici düşünceyi ele almaktan kaçınırlar. Televizyon ve onun ‘izlerkitlesi’nin görünüşteki kolay aldanabilirliliği, bu ahlâkçıların kendi sınıfsal konumlarının tüm toplumsal sorumluluğunu üstüne yıktıkları yurttaşları günah keçileri ilan ederler. Asıl sorumlular başkaları olduğu halde, her zaman taraftarları suçlarlar. Bireysel sorumluluk bir yere kadar toplum geneline yansır. Asıl sorun; genel eğitim, kültür ve spor kültürünün tüm ülkeye eşit olarak yansıtılamaması ve vatandaşlarının analitik bir kafayla sentez edebilme yetilerinin olmasını istemenin sorumluluğunun da taraftarlara yüklenmesindendir.
Bu sorumluluktan kaçanlar, yıllanmış şarap gibi değerli olan ve şimdilerde tekrar ve tekrar aranan futbolcu olarak vizyonda olan Hakan Şükür’ün ‘Şaban Yeniden Sinemalarda’ filminin galasına gitmek için topluca bilet almaktadırlar.