Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Ah şu muzip parmaklarım ve benim onmaz hallerim!

Ah şu muzip parmaklarım ve benim onmaz hallerim!
 

İnternetten buldum, az biraz erkek parmakları gibi duruyor ama idare edin!


Dün gece, gece dediğime bakmayın, sabahın ışımasına yakın saatlerde oturdum klavyemin başına, baktım parmaklarımda bir kıpırdaşmalar var, gemi verdim parmaklarımın uçlarına…

Çok özel bir konu, bir haber yoksa heybemde, bırakırım parmaklarımı özgürce…

Aaaa, bir baktım parmaklar az biraz muzip!

Ufak bir şaşırtmaca yapmaya hazırlanmaktalar, arada da hin hin gülümsüyorlar bana!

“Bak şimdi, bekle de gör” tarzında…

Bazen pek yaramaz oluyorlar canım bunlar!

Neyse efendim, “Sevişmek istiyorum!” diye bir başlık ve de edeplisinden oynaşma çağrıştıran bir resim!

Her zaman söylerim, öyle pek revaçta olan, pek çok okunan biri değilimdir, Allah’tan kim seçiyorsa artık bilemiyorum, yeri gelmişken ilk kez kendilerine huzurunuzda teşekkür ederim, Milliyet İnternet’te yer alır sıkça yazılarım da, üç yüzleri falan bulur…

Örneğin, bir yazım yine yer almıştı bir sayfada, henüz üç yüz’e dahi ulaşmış değildir, ki en az üç günlük yazıdır kendileri, ancak sabaha yakın bir saatte girdiğim “Sevişmek istiyorum!” başlıklı yazı yirmi dört saatini tamamlamadan dört yüzü bulmuştur!

Gülmeyiniz lütfen, dört bin diyeceğini sanmıştık falan diye, yok bende öyle rakamlar!

Hele hele üye sayısı dört bini aşmışken, tık sayıları kesatken, naçizane araştırmama yardımcı oldu bu sayılar…

Konu köpek kızımın çiftleşme zamanı ve sıkıntılarıydı, ancak resim olarak Maia’nın resmini koysam okunma sayısı yüz olabilirdi, tahminen, başlık “Çiftleşmek istiyorum!” olup, resim yine Maia’nın olsaydı muhtemelen elli civarındaydı!

Bu arada, lütfen tık sayılarına taktığımı falan düşünmeyin, “Takma kafana” falan da demeyin, n’olur, o konunun taşları gayet iyi oturmuştur bir süredir bende!

Öyle bir derdim olsaydı zaten, bu araştırmamı kendime saklar, habire “Aşk arıyorum!”, Ay yine sevişesim geldi…” gibi başlıklarla tıklarımı zıplatırdım!

Yalnız bu arada, sizlerle de paylaşmak isterim, “Ay bu kadın az buçuk kaçıktır, yazar mı yazar diye düşündüm” diyenler beni sevindirdiler, gözüm karadır az biraz…

Bir de, konu ile ilintisi yalnızca sevinmek babındadır, sevgili Muzaffer Cellek’de fal bakmış kelimelerimden, laf aramızda ciddi ciddi tutturmuş!

En az üç sefer okudum!

Sizde de olur mu bilmem, hani tanımlar birileri sizi, tam da doğru yerden vurmuştur, nabza göre şerbet olsa dahi, dönülüp dönülüp tekrar okunur!

Bende oluyor bazen!

“Hah işte” midir, “Aferin, nasıl da yakalamış” duygusu mudur, “Eyoo, doğru anlaşılıyorum demek ki” mutluluğu mudur, yoksa egonun sıkıştırılıp, tıkıştırıldığı yerden fırlayıp nirvanaya ulaşması mıdır, bilemiyorum!

Bu “Bilemiyorum” lar yüzünden adım salak kadına çıktı ya, neyse…

“Anlamıyorsunuz okuduğunuzu siz!” diyor bazı kişiler, ee tabii kadın, sen her yazında “Anlamadım”, “Bilemiyorum”, “Emin değilim” dersen, beş yazında bir kendine de “Salak!”, olacağı da budur elbet!

Neyse… Şu ortalama elliler var ya, hani elli kişi gerçekten ne demek istediğimi anlıyorsa ya, o elli kişiden beşi “Hakikaten ya, bu işin bir de bu tarafı var” diyorsa…

Elli kişiden biri içinden teşekkür ediyorsa, binlerce kişiden birinin bir sorununa yardımcı olmuşsam bu satırlardan, ne mutlu bana!

Geriye bıraktıklarımız yalnızca üç beş hoşluktur…

Kaç pencere açabildik kendimize, kaç kişinin yardımcı olduk açılacak penceresine…

Vesaire… Ve de neyse…

Seviyorum bu “Neyse…” kelimesini, öyle boş gibi durup da, öyle çok şey anlatıyor ki aslında…

“Söyleyecek çok şeyim var, ama başlamayayım…”

Bana nedense “Neyse…” şunu çağrıştırıyor: Başaklar boşken başları diktir, olgunlaştıkça eğilirler…

Sevgilerimle…


Gülgün Karaoğlu
Ekim,18/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..