Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '22

 
Kategori
Eğitim
 

Ali Güler'in Ardından..

PROF. DR. ALİ GÜLER’İN ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN...

               [ 09.06.1946-08.05.2022]

                                                                                                     Prof.Dr. Sabri ÇAKIR/Sosyolog

      Felsefeci, eğitimci, yazar, şair vb. nitelikleriyle çok yakından tanıdığım, Fırat Üniversitesi’nden dostum, mesai arkadaşım ve lojman komşumuz ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden emekli Prof.Dr. Ali Güler aramızdan ayrıldı. Ölüm haberini alamadığımız için, cenaze törenine, bu izbe dünyadan göçüşüne katılıp eşlik edemediğimiz için de çok üzgün olduğumu peşinen belirteyim. Ölümünün ardından geçen bir haftalık zaman sürecinden sonra bu satırları yazmaya ve onu, kısa özellikleriyle tanıtmaya ve “Ölüm Haberi”ni vermeye karar verdim.  Çünkü sosyal medyada, dostum ve can arkadaşımla ilgili ne yakınlarından, ne arkadaşlarından, ne öğrencilerinden ve ne de yıllarını verip hizmet ettiği üniversitesinden bir ilan, bir yazı vardı! Sanki Ali Güler, hiç hizmet etmemiş, üretim yapmamış, kimsesiz, garip, sıradan bir insandı.

        O nedenle Yunus Emre’nin şu dörtlüğü geldi belleğime.

         “ Bir garip ölmüş diyeler

          Üç günden sonra duyalar

          Soğuk su ile yuyalar

           Söyle garip bencileyin”

      Yunus bu dizelerde ne anlatıyordu?

      İnsanın aciz ve muhtaç, fani (ölümlü) bir ömre sahip, kimsesiz ve garip bir varlık olduğunu dile getiriyor... Beşikten mezara kadarki “hayat denilen” süreçte, insanın doğarken de yalnız olduğunu ve garip bir şekilde son nefesini vereceğini belirtmiştir. Yunus Emre, ayrıca bu dizelerde kendisinin yani kendi garipliğini anlatır, anlayana.” Üç gün sonra duyalar “ deyince ölümün aslında sadece öleni ilgilendirdiğini, başkalarının ölen birinin haberini bile günler sonra duyacağını dile getirir. Ölüm anını ve öldükten sonraki olacak olayları anlatır sonuçta. Kendisinin ölüm haberini, başkalarının belki de günler, haftalar, aylar ve yıllar sonra duyacağını hatta hiçbir zaman duymayacaklarını dile getirmiştir.

       Sonuç olarak bu dörtlükte Yunus Emre, insanın ölümlülüğünü, kimsesizliğini ve ölüm karşısında acizliğini ifade etmeye çalışmıştır.

      O zaman Ali Güler kimdir ve 76 yaşına kadar ne/neler yapmıştır?

       Ali Güler, Malatya’nın Yazıhan nahiyesinde yarı göçer bir yaşam süren Dirican aşiretinde 1946’nın Haziran ayında doğmuş; çocukluğu, göçer bir toplulukta, ilkokul yılları bir nahiye merkezinde, ortaokul-lise yılları Malatya’da, üniversite yılları da başkentte geçer. Çocukluk yıllarının mutlu ve zenginlik içinde geçtiğini söylemek olası değildir.1940’lı-45’li yılların yoksulluğu ve göçer yaşamın zor koşullarında yaşamış, çok çocuklu bir aileden gelmiştir. Aile altı erkek, üç kız kardeş, anne ve yenge ile birlikte iki odalı bir evde yaşıyordu. Ailenin reisi olan baba 1949’da zatürreden ölmüştür. Güler, bu yaşam koşullarını ve yayla hayatını  “ Akademik Süreçte Töre İli Yaşamak/Bolu,2017” adlı yapıtında geniş ve detaylarıyla anlatmaktadır...

      Yükseköğretimini, A.Ü.Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe (Psikoloji-Pedagoji-Sosyoloji) bölümünde 1972 yılında bitirerek çalışma yaşamına atılmıştır. A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde “ Eğitimde Psikolojik Hizmetler” alanında yüksek lisans( 1978), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Eğitim Tarihi” (1983) doktora yapmıştır.  Doktora sonrası Fransa’nın Lille Üniversitesi’nde sosyoloji alanında çalışmalarda bulunmuştur(1986-1987). Ali Güler, Fırat Üniversitesi’nde “ Eğitim Tarihi ve Sosyal Temelleri” alanında doçent (1990), Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde, aynı alanda profesör (1996) olmuştur. Öğrenci iken, santral memurluğundan başlayan çalışma yaşamı, lisede öğretmenlik, müdür yardımcılığı, üniversitede bölüm başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı görevleriyle sürdürülmüştür.

       Ali Güler, lisans düzeyinden mastır ve doktora düzeyine dek eğitim, psikoloji ve felsefe alanlarıyla ilgili birçok derse imza atmış; öğretmenlik mesleğinin liselerdeki uygulamalarını yönetmiş ve sorumluluklarını almıştır. Yüzlerce öğrencinin pedagojik formasyon alması için derslerine girmiş, programları düzenlemiştir. Ayrıca akademik alanda onlarca yüksek lisans ve doktora yaptırmış; böylece Eğitimbilimin, ülkemizde gelişip yaygınlaşmasına, gençlerin, öğretmenlerin yetişmesine ve bilimsel kariyer kazanmasına ömrü boyunca hizmet etmiştir.

      Güler, “ Dirican Aşiretinde Çocuk Eğitimi”, “Ölüm ve Bunun ile İlgili Törenlerin Genç Kuşaklara Aktarış Biçimi(1982); “ Türk Milli Eğitim Sisteminde Gençlerin Kişilik Eğitimi Sorunu”(1985), “ Atatürk’ün Doğu Üniversitesi Politikası ve Yöre Üniversitelerinin Çevrelerine Olan Sosyo-Kültürel Etkilerinin Önemi”(1986); “Gençlerin Türk Toplumuna Yabancılaşması ve Anarşizm”(1987); “ İnsanı Tanımak-İnsanı Sevmek ve Öğretmenlik Mesleği”(1989); “ Atatürk ve Sonrası Üniversite Reformları”(1989); “Fransa’da Türk çocuklarının Sosyalleşme Problemleri”(Lille Örneği/1989)”; “ Aşiretten Millete Geçişte Milliyet Kavramının Sosyolojik Boyutu”(1993); “ Türkiye’de Üniversite Reformları”,(1994); “ Atatürkçülük Bir Yaşam Biçimidir,”(1995); “ Doğu Aşiretlerinde Göç Olgusu ve Bunun Doğurguları”,(1996); “Öğretmen Yetiştirmede Yeni Model Üzerine Beklentiler”,’(1998); “ Postmodern Türkiye’de Eğitim Akımları ve Öğretmen Yetiştirme Sorunları”,(1999); “ Eğitim Tarihi Temellerinde İnsan Kavramı ve Yurttaş Olmak”,(1999); “ Nevruz ve Barış”( 1999); “ Postmodern Türkiye’de Kültür Politikası”( 2000); “ Halk Biliminin Temel İşlevi Olan Türkülerin Dilinden İnsanın Varoluş Sorunu”,( 2001); “ Türk Toplumunda Yabancılaşma ve Korku Kültürü”,(2003); “ Korku Kültüründe Yurttaş Olmak”,( 2006); “ Bir Bilgelik Öğretisi Olarak Bektaşilik”,( 2007); “ Medya Etiği ve Yaygın Eğitim”,( 2007) “ Korku Kültüründe Çocuk Olmak”,( 2009); “Değerler Eğitimi Bağlamında Yurttaşlık Eğitimi”, 2011); “ Eğitim Sisteminde Politika Yoksunluğu”,( 2011); “ Zihniyet Çatışmalarının Gençlerde Yarattığı Şiddet Olgusu”( 2012); “ Eğitim ve Felsefe”, Eğitim Bilimine Giriş kitabı, Ankara-2013 vb. 132 makale, sunum arasından seçtiklerim.

     Eğitimci, felsefeci ve psikolog Ali Güler’in 2013 yılına kadar yazdığı, bildiri olarak sunduğu bildiriler ve makalelerin yanında yazdığı kitapları, gerçekten okunmaya ve öğrenmeye değer yapıtlardır.

       1. Türkiye’de Üniversite Reformları, Adam Yayıncılık, Ankara-1994.

       2. Eğitim Tarihi ve Sosyal Temelleri, Bolu-1995.

       3. Türk Eğitim Geleneğinde Nefis Terbiyesi ve Bilge Kişi İzzet Baysal, Bolu-1995.

       4. Türk Eğitim Politikalarının Tarihsel Süreci, Ankara-2004.

       5. Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ankara-2005.

        6, Türk Toplumunda Korku Kültürü, Punto Tasarım 2008.

         7. Eğitimin Tarihi-Sosyal-Felsefi Temelleri, Punto Tasarım 2009.

         8. Akademik Süreçte Töre İle Yaşamak, Punto Tasarım, Ankara-2017.

         9. Muazzez’li Günler, Punto Tasarım, Ankara-2020.

   “ Yaşam ile ölüm arasında bin nefeslik süre vardır. Yaşamdaki mutluluk ölümü kabullenmeyi zorlaştırır. Mutlu yaşantımızın üzerine karabulut gibi çöker ölüm, tüm rüyaları silip atar. Ölüm her doğan canlının yaşacağı bir gerçektir. İnancımıza göre de son değil, sonun başlangıcıdır...”  diye eşinin ölümünün ardından Muazzez’li Günler yapıtının önsözünde yazdığı bu sonsuz gerçekliliği, 8 Mayıs 2022 günü yaşayan eğitimci, yazar, şair, türkü ve ağıt yakıcı Prof.Dr. Ali Güler’i, son görev yaptığı Bolu’da kaybetmenin üzüntüsünü ve acısını içimde, yüreğimde duyarak bu satırları kaleme aldım ve hastane odasından açtığı telefonda “Ben gidiciyim” demesini de yaşamım süresince asla unutmayacağım. Çünkü Fıratlı yıllardan beri dostluğumuz, arkadaşlığımız, dayanışmamız hiç eksik olmamıştı. Eşi Muazzez Hanımın, genç yaşında kaybettikten sonra Güler çok acı çekmiş, uzun zaman kendine gelememişti. Son yazdığı Muazzez’li Günler yapıtında, mutlu günlerini, üniversite yıllarını, eşiyle ortak değerlerini ve acılarını hem nesir hem şiir hem türkü hem de ağıtlarla dile getirmiş, geleceğe ve çocuklarına çok anlamlı bir yapıt ve kalıt bırakmış!  “ Ölümden kaçmadık, Muazzez beni kolu kırık bir garip olarak bıraktı. Gülerek Hakk’a yürüdü. Son sözü ‘ Haydi eyvallah” oldu. Ameliyathane önünde son nefesi onun çığlığıydı...”

     Sevgili Dost Ali Güler’in eşi Muazzez’in Hakk’a yürüyüşü arkasından yazdığı bir ağıt (yas) ile ona veda etmek istiyorum. Rahmetin bol, mekânın aydınlık olsun Âlim!

              ÖZLEDİM

Özledim yar çok özlerdim

 Gece gündüz sayıklarım

İçimde bir kor ateş var

Yanıyor yandıkça yârim

                                         Dağlara kar yağıyor

                                         İçim içime sığmıyor

                                         Adını andıkça yârim

                                         Bağrıma ateş düşüyor

Güler Ali, günler kara

Dertler vardır sıra sıra

Zemheride Muazzez öldü

Haber saldım oğullara(can dostlara)

 

 

 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..