Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Almanya 1933

Almanya 1933
 

Moldova ile oynanan futbol maçında Türkiye Milli Takımının oyuncuları, ulusal marşların çalınması sırasında asker selamına durdular. Ardından bir televizyon kanalı, çatışmalarda hayatını yitiren asker ailelerine yardım adı altında bağış kampanyası başlattı ve nihayetinde tezkere meclise geldi. Bütün bunlar yaşanırken, medya sanki yabancı bir ülke ile savaşa giriyormuşuz gibi kahramanlık türkülerini her tonda ve her makamda okumaya başladı. Bu okumayla birlikte akıl almaz bir şiddet sarmalına döndü her şey. Farklı seslerin çok kolay hedef gösterildiği 1930’lu yılların Almanya’sındayız sanki.

Bir futbol karşılaşması öncesi yaşanan seremoniyi, savaşa gönderme olarak kullanan düşünceyi akılda tutup sorgulamak gerekir. Maçta sahaya çıkan ve selama duran futbolcuların aylık kazançlarının, sıradan bir asgari ücretlinin kaç ömür çalışacağına denk düştüğünü hesaplamak için hesap makinesi gerekiyor. Yine milli takım forması giyen futbolcuların, teknik ekip ve Fatih Terim ile birlikte federasyonla girdikleri maç primi kavgasını hatırlatma zamanı. Ve birçok futbolcunun askerliğini hala yapmadığının altını da çizmeli. Askerliğe koşsunlar dediğim yok, vicdani red hakkını kullanıyorlarsa da saygı duyarız ama öyle bir emarede yok. O halde vatan sevgisi, aldıkları milli maç primlerine bağlı olanların, vatan sevgisi bağlamında kimseye öğretecek bir şeyleri olmadığı gibi, örnek olacak bir noktaları da yok. Vakti zamanında Ahmet Kaya’ya çatal, bıçak, tabak fırlatan popçuların asker kaçağı olduklarının ortaya çıkması da ayrı bir ironi.

Maçtan bir gün sonra, milli takımın önayak olduğu ‘Mehmetçiğe bağış’ kampanyası başlatıldı, özel bir televizyon kanalının önayak olmasıyla. Trilyonluk bilançolarıyla krallar gibi hayat süren, bu ülkenin kaymağını yiyen bir avuç zümre, kendi ruhlarını temizleme adına, üç beş kuruş bağışlıyorlar ve memleketin en ‘vatansever’ adamları payesini alıyorlar. Fakir aile çocukları birbirlerini daha çok öldürsünler diye, çünkü devranları böyle dönüyor. Genç ölmüş bir bedenin karşılığı kaç para? Düşleri ile birlikte ölmüş bir genci, dünyanın bütün servetini ailesine verseniz bile geri getirebilir misiniz? Annesinin, kardeşinin, sevgilisinin acısını kaç para dindirir ki? Para ile vicdanların üstünü örtebilir misiniz? Bütün bu sorular bir yana, vatan için öldü dediğiniz gençlerin, geride kalan toplumsal fotoğraflarına baktığınızda, bu vatanın onlara hiçbir şey vermediğini görmeniz de işin başka bir boyutu.

Ardından tezkere meclise geliyor. Tezkere üzerine yapılan açıklamaların birinde MHP lideri: “Tezkere aleyhine konuşan herkes vatan hainidir.” diye beyanat veriyor. Barışı savunan, insanlar ölmesin diyenler üzerinde bir hegemonya kurmaya çalışıyor, vicdanları öldürmek istiyor. Muhsin Yazıcıoğlu, çözümün Çatlı gibi 50 kişilik sınırsız yetkili (!) bir timle halledileceğini buyuruyor. Alt metinde, savaş istemeyen, ölüm istemeyen herkesin susturulma özlemi var. Sanırsınız Almanya 1933’teyiz, mekan değişmiş, zaman durmuş gibi.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..