Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bandırma yazıları 1: ok kokan şehir…

Bandırma yazıları 1: ok kokan şehir…
 

Yani şaka yapmıyorum. Bayağı bu kent kokuyor… Hem de baştan aşağı apteshane gibi kokuyor. Yalanım varsa gelin koklayın… Koklamanıza bile gerek yok o koku siz kente girer girmez sizi zaten burnunuzdan yakalayacaktır.

Oysa ben emekli olup bu kente gelip yerleşmeyi düşünürken, tek amacım bu kentin havasıydı. Edirne’de bulundum, kışın felaketti. Ankara, bilirsiniz öyle… Memleketime giderim . Bandırma… Kışın lodos eser;  yazın güzel güzel poyraz eser…mis gibi, deniz kokusuyla karışık havasıyla ömrümüzün son baharında  temiz hava ala ala öteki tarafa gideriz, diye düşünüyordum, ama biz yanlış düşünmüşüz… Her şey değiştiği gibi kentlerin (hadi genellemiyelim; bazı kentlerin…) havası da hızla değişiyormuş meğer.

Niye böyle kötü kokuyor? Çekilmez derecede kötü… kötünün de fenası… Garip?

Aslında benim burnum, gençlikte bir futbol maçı esnasında kırıldığı için, ben koku alma hissimin %80’ni kaybetmişim. Ama yine de burnumun bir tarafı kokuyu biraz alıyor…

Geçen gün , evin içinde bir koku , bir koku … Ne kokusu olduğunu artık size açık açık söylemiyeceğim. Çünkü ayıp oluyor. Çünkü ben terbiyeli bir insanım. Sizler de arif insanlarsınız artık anlarsınız… Ben bile bu kokuyu böyle kesif duyduğuma göre…

Bir koku… Bir koku… Aman nasıl bir koku… Yarabbi…? Kafam bayağı kızdı… (İşte haksız yere kızdığımız anlardan biriydi…!) Kalktım hanıma bağırdım…

“Hanım…Hanım… Niye tuvaletin kapısını açık bırakıyorsun, bir de üstelik, sifonu çekmiyorsun…ha?”

O da hemen  diklendi ve lafı yetiştirdi :  “Herif , o dediğin benim kokum değil, Angusların kokusu…Anladın mı , “AN-GUS-LA-RIN… “ Allah Allah . O zamana kadar bir koku duyuyordum ama bunun nedenini sormak gerekliliğini  duymamıştım…

Fakat belli ki son günlerde bu kent fena halde kokuyor… Hem de açık açık  .ok kokuyor. Neden ? Daha sonra nedenini hanımla konuştum, o açıkladı; arkadaşlarla konuştuk onlar açıkladılar… Anguslar… Evet, başlıca nedeni Anguslar..! Yalnız Anguslar da değil.

Bilen bilir. Bandırma , Kapıdağı’ndan bir berzahla ayrılır. Daha çok Kuzey rüzgarlarına açıktır. Bu yüzden , kendisine çok yakın olan , Balıkesir’in diğer kazası Erdek ile iklim ve hava bakımından çok farklı konumlara sahiptir. Bandırma da durmadan rüzgar eser. Bu yüzden sağı solu  Kapitalist’lerin rüzgar terminalleriyle dolmuştur. Zenginler, pervanelerin döndüğünü gördükçe, ellerini oğuşturmakta, Allah’larına şükür etmektedirler.

Rüzgarlar Kuzeyden eserse, biz ona poyraz , deriz;  sert ve serin olur, ferahlarız. Güneyden estiği zaman sıcak sıcak eser, biz ona Lodos deriz…Isınırız. Ama hiç rüzgarsız olamayız.

İyi de bu koku nereden çıktı. Başımızdan da eksik olmadı…

Mesele şuymuş:

Biliyorsunuz. Artık Türkiye Cumhuriyetinin et ihtiyacı çok arttı. Ve ne yazık ki, artık kendi yetiştirdiğimiz büyük baş hayvanlar kendi ihtiyacımıza yetmiyor. O bakımdan kesimlik hayvan ithal etmek zorundayız.

Peki, et nereden gelecek. Bu işin patronları Uruguay’la anlaşmışlar; hayvanlar, namı diğer (Anguslar…) oradan bir Bulgar şirketinin vapurları ile alınıp , sürekli Türkiye’ye taşınacak.

Türkiye’de bir limana bu gemilerin yanaşması gerekir ve hayvanların boşaltılması gerekir. Bu işi önce İzmir Limanı’a önermişler, İzmir “Pis iş…” diye kabul etmemiş. İşi Bandırma’da Limanı işleten Çelebi Şirketi almış ve posta posta gelen hayvanlar buradan getirilip boşaltılmaya başlamış.

Bu hayvanları getiren gemiler öyle böyle gemiler değil. 15-20 katlı , dev gibi gemiler… Geçen gün inip bu gemileri Liman’da seyrettik… Vay anam vay. Transatlatik gibi… Kocaman. Her seferinde binlerce hayvan getirebiliyormuş. Son seferinde 7500 hayvan getirmiş. Onların boşaltılması da günlerce sürüyormuş. Tabii, hayvanlar günlerce denizde kaldıkları, temizlenemedikleri için çok kötü kokuyorlar. Ve bu kötü koku Poyrazla birlikte bütün kentin üzerine çöküyor. Ondan  sonra gel de hava al… İmkansız. Ne cam, ne pencere açamıyorsunuz…

Peki, ya rüzgar güneyden eserse; bu kez de orada Edincik ve Edincikaltı’nda konumlanmış yüzlerce tavukhane ve büyük baş hayvan çiftlikleri var. Bu kez de onların  kokuları gelip kenti sarıyor. Yani bu kent… Ne diyeyim, bu kent… İşte kokuyor. İnanmazsanız, gelin biraz kentin sokaklarında gezin. Ne duyuyorsunuz?

Geçen gün Bandırma’lılar, ellerinde flamalar ve bayraklarla : “Biz .ok kokusu istemiyoruz…” diye yürüyüş bile yaptılar. Ama boş versene… kim aldırış eder halka. Herkes bildiğini okuyor. Millet para kazanacağım diye, bir kenti baştan aşağı ok kokusuna rahatlıkla buluyor.

Anladınız mı şimdi neden ok kokuyoruz.  Ne olmuş yani, zaten bütün memleket kokuyor… sadece bizim memleket mi?

Aman boş ver… Bizim millet, kalu beladan beri zaten bu kokuya alışıktır. Onun için dert değil…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..