Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Haziran '12

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan balyoz gibi!

Başbakan balyoz gibi!
 

başbakan


Bir Amerikan atasözü der ki: ‘Eğer bir çekiçsen sıkı vur, şayet bir örs isen sessiz ol’’

Bu memleket tarihten beri, en çok yarım ağızlı siyasetçilerden zarar gördü çünkü yarım söylenmiş sözler bütün tam işleri bozarlar.

Başbakanın başarısının sırrı, her şeyi dosdoğru yapması değil, tastamam yapmasıdır. Bu anlamda tastamam yapılmış bir şeyde kendiliğinden dosdoğru olu veriyor işte! İşin sırrı, başarının iksiri burada. Yarım olan kendi içinde bölünmüş (ayrık) olanadır. Bu anlamda yüzlerce yarım vuruş asla bir tam vuruş etmez.

Şöyle düşünün; on kez 11 ile 12 arasına isabet ettirilmiş olan bir atış asla bir kez 12 den vurulmuş bir atışın değerinde değildir. Bundan dolayı yarım; tama yakın görünse de iyi niyet maskesiyle süslense de de tutarsız ve güvensizdir. Bu yüzden cehenneme giden yolun iyi niyet taşları ile döşenmiş olduğu söylenir. Bizim, iyi niyetli pozuna bürünmüş, halk dalkavukluğuna soyunmuş yarım ağızlı,  insanlara ihtiyacımız yok.

M. Kemal Atatürk diyor ki; ’ben halka uymam, halkım bana uyacak’ diyor. Bu sözü söyleyen adam ki, ‘halk iradesi üzerinde hiçbir kuvvet yoktur’ diyendir. İşte! Bu bir adamın kişisel bütünlüğü ve  liderlik sırrıdır. Siyasi hayatımızda başta Demirel, Ecevit, Erbakan ol olmak üzere yarım ağızlı insanlar bu ülkeye çok zarar verdiler. Yarım ağızlı insanlar sorunların belirsiz kalmasını, sallantıda olmasını severler, ancak puslu ve kasvetli bir havada var olabilecekleri için netlikten asla hoşlanmazlar çünkü netlik parazitin sonudur.

Biz bu ülkede parazit sesli politikacılardan dolayı çok büyük acılar çektik. Bunlar ülkenin zihin haritasını toz- toprakla doldurdular. Askerin tozu dumana katıp bunlara postal parlatmasının sebebi de budur.

Sözün burasında İyi -kötü, doğru -yanlış ama SN Erdoğan’ın sözlerinde ve davranışlarında bir netlik (bütünlük) var. Belki her zaman istediğimiz şeyi izleyemiyoruz, istediğimiz sesi işitmiyor olabiliriz ama bir netlik var bu da onu kendi içinde tutarlı kılıyor. İşte bir balyozun taşi kıran gücü vuruşunda değil vuruşundaki tumturaklığındadır. Başbakan kararlarını önce kişisel terazisinden tartıyor, beyninin hücrelerinde tarıyor en önemlisi de kamu oyuna söylemeden önce kendine söyleyebiliyor. Bu belki de bir insanın en büyük gücüdür çünkü inandığın ölçüde inandırabilirsin, bildiğin ölçüde bildirebilirsin ve hissettiğin ölçüde hissettirebilirsin.

Tıpta eskiden yanlış bir inanış vardı doktor hastalığı hastadan gizlerdi. Aslında bu muamma doktor hasta ve yakınları arasında yapılmış gizli bir antlaşma gibiydi. Herkes her şeyi bilir ama herkes bildiğini kendisi ve başkası bilmiyormuş gibi davranırdı. Toplum iyi niyet adına bu MUAMMA MARAZASINA sıkı sıkıya sarılırdı. Hasta dahi hastalığı ile yüzleşmemek adına bunun kendisinden gizlenmiş olmasına sessiz bir antlaşma ile katılırdı. Böylece herkes ortada ciddi bir durum yokmuş gibi davranır ama hasta yavaş yavaş herkesin gözünün önünde ölürdü. Oysa bu gün kanseri dahi yenen insanların deneyimlerinden biliyoruz ki; kişi bilmediği bir şeye karşi kendini nasıl savunabilir, savunma sistemi nasıl harekete geçer, yaşama arzusu nasıl ateşlenir. Kişinin yaşama umudunun olabileceği bir dönemde hastaya bu hastalığı söylenmez lakin zavallı hasta son nefesini vermek üzere iken acı gerçekle ona yolculuk merasimi düzenlenir.

Devletlerde aynen insan bedeni gibidir kabul edilmeyen sorunlar asla çözülemez lakin devletin bedenini çözer, çürütür ve çökertir. İşte Türk siyasetinin yakın zamana kadar en ağır hastalığı da bu MUAMMA MARAZASI idi.

Bence SN Erdoğan’ın Türk siyasetine kazandırdığı en önemli değer bazen teşhis ve tedavi yöntemi farklı da olsa hastalığı gizleme marazasından ülkeyi kurtarmış olmasıdır. Bu anlamda başbakan bir balyoz gibi çünkü önünde kırılması gereken taşların farkında…

Ve tarih bize şunu ögretmistir ki; tam bir vuruş karşisında hiçbir yarım duruş barınamaz.

(m.ali şirin tarih ögrt)

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara