Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '07

 
Kategori
Gelenekler
 

Bayramınız kutlu olsun!..

Bayramınız kutlu olsun!..
 

http://www.moralhaber.net/resimler/haberler/7459.jpg


Hiç kurban kesmedik, kesemedik biz.
Benim çocukluğumun kurban bayramlarında, evimizin bahçesi olmasına rağmen o bahçede bağlı bir kınalı kurbanlığımız hiç olmadı.

Ders kitaplarında ve okuduğum hikâye kitaplarındaki öykülerden duyardım ben çocukluğumda kurbanlıkların önceden alınıp da, bir müddet beslendiğini...
Ve yine o kitaplardaki hikayelerden haber alırdım, küçücük küçücük yüreklerin, bayram sabahlarında kesilen o kurbanlıklara sızladığını.. Keserken bakılamadığını, azledilsin diye büyüklere yalvarıldığını ve bir kaç günlük de olsa kurulan dostluk, gidecek olduğu bilinen arkadaş ölmesin diye, kesilmesin diye hastalanıp yataklara bile düşüldüğünü. Ama nihayetinde kaçış olmadığı için, gözlerden süzülen yaşların, gidenin ardından dökülen sular gibi, ''Su gibi gitsin, su gibi gelsin'' niyetine akıtıldığını.

İşte o zamanlar, bu hikâyeleri okdukça şükrederdim ben aslında ''iyi ki kurban kesmiyoruz'' diye..

Gerçi çocuk aklımla da olsa, ezici bir çoğunluğun, ezici bakışlarla ve cümlelerle ailemi kınadığını sezmeme rağmen..
Hatta zaman zaman eleştiri sohbetlerine direk tanık olmama rağmen, kızamadım hiç anacığıma ve babacığıma..

O gün çocuk aklımla kızamadığım gibi, bugünkü yetişkin aklımla aksine takdir ediyorum ikisini de.

Çünkü annem de, babam da, insanların herkesi, hatta (çok tehlikeli bir şekilde) kendilerini bile kolaylıkla kandırabileceğine, ama bir tek ''Tanrı’yı kandıramayacağına'' inanırlardı. Ve hep, bu kadar sorun, bu kadar ihtiyaç varken, ''sırf konu-komşuya şan olsun diye kurban kesilmez’’ fikrindeydiler..
Ve zaten her kurban bayramı döneminde bizim evimizde daha acil sorunlar, daha gerçek ihtiyaçlar da mutlâka bulunurdu. Kolay mıydı neticede altı çocuklu bir ailenin geçinmesi? Kolay mıydı aynı anda üç çocuğun birden okutulması?!.

Hoş, hangimizin evinde eksik kalıyor ki geçim kaygısı?

Ben bugün, eğer bir sıkıntı içindeysem yüce Tanrı’nın, ''benim hiper marketlerin en hiperinden televizyon reklâmlarının gazına gelip, on iki ay taksitle de olsa borca girerek'', ekstradan sıkıntıya boğularak ödeyeceğim kurbanın kanına hiç ihtiyacı yok ki!

Birçokları bana çok kızacak biliyorum ama, bugün dâhi kesilen pek çok kurbanlığın ‘’Allah rızası’’ için kesildiğine inanamıyorum ben zaten.

Bir sosyal statü kaygısıyla, ''el âleme ayıp olmasın diye'' kesilen pek çok kurbana tanık oldu bu gözlerim.
Ve ‘’şan olsun diye'' kesilecek kurbanlar uğruna, huzur içinde geçirilmesi gereken bayramın tadına huzursuzluk tuzu katan tartışmaları çok duydu kulaklarım değişik ailelerde kurulan meclislerinde.

Tanıdığım bazı hanımlar, kurbanlık satın alma işini geciktirdiği için, ''el âleme rezil olacağız kaygısıyla'' çektiler fırçalarını eşlerine..

Ve ne gariptir ki; pek çokları, kurbanlığın cüssesi büyüdükçe sevaplarının da büyüyeceğine.. Etin ağırlığı arttıkça sevaplarının da artacağına inandıklarından ''bayram başlayınca fiyatlar daha da düşer, daha ucuza daha büyüğünü alabiliriz'' hesapları yaptılar cüzdanlarında..
Yapıyorlar ve yapacaklar da!
Ve sırf bu nedenle ertelediler kurbanlık alışverişlerini bayramın başladığı ilk günlere. Daha çok sevap uğruna, daha sıkı pazarlıklar için sallandı eller kollar durmaksızın kurulan kurban pazarlarında!..

Oysa bilmediler! Bilemediler, anlayamadılar ki... Yürekler, yüreklerimiz çok küçük bir et parçasından ibaret kocaman kurbanlıkların kilolarca etleri karşısında! Ama o küçücük et parçasının içine, dünyanın tüm duyguları, tüm heyecanları, tüm günahları ve tüm sevapları rahatlıkla sığabilmekte..

Ve bu küçücük et parçasından ibaret yüreklerimizin taa derinlerinde, o en kuytularda inandığımız doğruları ve yanlışları yaşayıp.. Yaşattığımız iyiliklerin veya kötülüklerin.. Yani bu yürek attıkça devam etmesi mümkün olacak hayatlarımıza sığdırdıklarımızın hesabını vereceğiz günü geldiğinde!

Ama pek çokları… İşte o pek çokları bunu unuttular. Unutuyor ve unutturuyorlar!
Ve ne acıdır ki; konu komşuya caka satacağım kaygısıyla, cüzdanlarından taşan kocaman banknotları ödeyerek alıyorlar hâla pek çokları, kocaman sevaplar(!) kazandıracak kurbanlıklarını..Kendi yüreklerinin yumruk kadar bir et parçası, yani aslında küçük, küçücük olduğunu farketmeden! Bilmeden!
Ve bu koca koca paralarla, kocaman kocaman sevaplar sığdırmaya çalışıyorlar o küçücük kalplerine!

Pek çokları kan kırmızısı renkle boyayabileceğini sanırken yüce Tanrı’nın gözünü(!)…Hâlbuki hemen yanlarında, yakınlarında duran, açlıktan solmuş sapsarı benizlerin rengini fark edemiyorlar oysa!


Bu kadar bariz bir ''sarı uyarı ışığında'' bile basmadan, hatta islâmi kuralları bile çiğneyecek bir kırmızı ışık ihlâli yaparak katediyorlar sevap yollarını! Aç uyuyanları, solmuş yüzlü çocukları, kış günü moraran ellerin ve ayakların evde ısınacak sobaları bile olmadığını göremiyorlar! Yanmayan ocakları olan aile ocaklarına, sadece şeklen sevap kazanmanın peşinde koşarak, ateşli bir bayram koşuşturması sırasında iki gıdım et yollamış olmayı sevap zannediyorlar!
Çünkü Tanrı’nın gözünü boyamaya(!) çalışırken, aslında kendi gözlerini kan kırmızısına boyamaktalar! Anlık kan bürümüş gözleriyle, sürekli kan sızdıran yaralı insanları hiç farkedemiyorlar!

Ama kurbanlarını kestiler yine de her zaman.. Kesiyorlar.. Ve kesecekler de!

Yakınlarında pek çok insan fakirliğe, açlığa, çıplaklığa ve evsizliğe kurban olurken, onlar kınalı kurbanlıklarına ödedikleri kocaman paralarla, koca koca sevapları satın alabilmenin peşinde koştular! Koşuyorlar ve koşacaklar.

Biliyorum ki hepimiz böyle değiliz! Herkes bu karar duyarsız, duysa bile umarsız ve riyâkar değil!

Mutlaka var sadece ''Allah rızası için'' bu emri yerine getirmeye soyunanlar!

Ve bir sevap işlemek için, senede sadece iki kez kapımızı çalan bayramları beklemeksizin, etraflarındaki muhtaç olanlara el uzatanlar elbette ki var!

Ve iyi ki de varlar zaten! Umarım her zaman da olurlar!

Benim serzenişlerim ve eleştirilerim bu güzel gönüllere, bu açık ve duyarlı kalplere değil zaten!

Benim serzenişlerimin adresleri çok başka insanlar(!)..
Ve maalesef onlar da sayıca hiç az değiller artık!
Ve dünya kirlendikçe..
Ve kirletildikçe insanların da dünyaları.. Sanki hızla kirlenmekte bir çok ruh!
Ve sanki hızla çoğalmakta yakındığım(ız) insan tipleri..

(Sokağımdan her akşam geçmekte olan dilsiz bir simit satıcısı çocuk düşündürttü bana tüm bunları nedense.)

(Ve nedense) kurban alacak param olmasa da, ihtiyaç sahiplerine her zaman el uzatmaya yetecek kadar param olması için dua etmek geldi içimden..

Hepinizin, hepimizin bayramı kutlu ve mutlu olsun..
Yeni yıl ile birlikte, yeni yeni ümitlerle donansın hepimizin yaşamları..

Ya yukarda yakındığım karakterde olanlar?!!

Onlar için de geçerli elbette tüm bu iyi dileklerim. Çünkü güzel insanlar ne kadar çoğalırsa, hayat da o denli güzelleşecek gibi geliyor bana.

Yani ''Dünyayı güzellik kurtaracak/ Bir insanı sevmekle başlayacak her şey'' deriz ya hep ağız dolusu?..

Bu yeni yılda da umarım pek çok insan, pek çoklarını sevmeye başlasın ki; güzelliklerle donatılmış bir dünyanın sağlam adımları atılabilsin.

HERKESE İYİ BAYRAMLAR VE MUTLU YILLAR!..

Ekli/Yorum: Tek tek mesaj atamadığım arkadaşlarım da n’olur bu güzel dileklerimi kabul etsinler. Çünkü birine yazıp, diğerini ihmal etmiş olmayı hiç istemiyorum arkadaşlar.. Özellikle kutlama mesajı çeken arkadaşlarıma da yürekten teşekkür ediyorum. Yüreğim(iz) et olarak küçük olabilir ama içine çoooook sevgiler sığdırabiliyoruz..
Öyle değil mi?!!

Not: Bu bayram(lık) yazımı, aslında geçen yıl yazmış idim fakat tüm yazdıklarımın altına ''imzamı'' bugün de severek atıyor olduğumdan, birazcık güncelleyip (daha doğrusunu yazım hatalarını azaltıp) tekrar paylaşmakta sakınca görmedim.

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..