Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '08

 
Kategori
Müzik
 

Ben seni dağlara… Ben seni yollara… Ben seni çöllere yazmaz mıyım?

Ben seni dağlara… Ben seni yollara… Ben seni çöllere yazmaz mıyım?
 

Andreas Bitesnich


Ben senin için yanıp kül olup çıldırmaz mıyım? Tutmayın beni ya. Tutmayın! Çıldırmam lazım:)) Çıldırcam. Biliyorum Aynur kafayı yemiş yine diyeceksiniz ama valla yemedim. İçki de içmedim. Sadece geceden bu yana aynı türküyü dinliyorum hepsi bu. İçtiğimde şu bildiğiniz kara çaydan başkası değil. Ama bergamotlu. Bergamotsuz içmem abi. O gadder!

Ben böyle işte. Bir türkü dinlerim bi uçarım. İki dinlerim iki uçarım. Yakında uç uç böceği olcam zaten. Ama haksız mıyım? Bu türküyü dinleyip de uçamamak mümkün mü?

Bak ne diyor türkü.

Sevdan ile düştüm yaban ellere

Dalıp çıktım ateşlere küllere

Giyin demir çarık gel ardım sıra

Dağlara yollara çöllere

Gel diyo ya. Gel diyo. Hem de demir çarık giyin de gel diyo. Tabii ya… Dağlara çıkacağımıza göre topuklu ayakkabı giycek halimiz yok herhalde değil mi? Yoksa yarı yoldan dönmek lazım gelir. Olur mu? Olmazzzz… Bir yola çıkıldı mı dönülmez. Dönülmez di mi? Şimdi de türkünün nakarat bölümünü dinleyelim hep beraber ne dersiniz?

Diyardan diyara bir yol

Sor beni yarim yarim

Bul beni yarim yarim

Gör beni yarim yarim

Ah beni beni

Gör artık beni diyo. Gör! Kör olmayasıca . Gör de bul diyo. Kız ne yapsın daha. Elini eteğini mi öpsün. Diz mi çöksün önünde. Ne yapsın, hadi sen söyle. Daha da yapamadın. Sen kalem ol, ben kâğıt. Yaz beni beni diyo. O da yetmedi çiz beni diyo. Tamam çiz. Kıyma yap ye istersen diyo. Böyle aşk mı olur ya. Böyle aşk mı olur ?

Sen kalem ol ben de kağıt

Yaz beni yarim yarim

Çiz beni yarim yarim

Çöz beni yarim yarim

Ah beni beni

Ben karar verdim böyle bir aşk bulduğumda dağ, taş, yaş, baş, çoluk çocuk dinlemiycem alıp başımı çıkcam dağlara, yollara, çöllere, aya, yıldızlara. Neresi olursa. Beni tutabilene aşk olsun. Tutsun da göriyim. Tutamazlar. Allahı gelse tutamaz ama… Bizi böyle yollara, çöllere dağlara düşürecek aşk nerede o sorun işte. O yok. Olsa dükkan senin.

Kurban olam mızrap tutan ellere

Yanık yanık türkü diyen dillere

Dertli dertli name çalan tellere

Dağlara yollara çöllere

Bak sennn. Öyle biri olsa kurbanı olmaz, dergahına gidip yüz sürmez miydim dedim ya. Beşiklere beleyip sallamaz mıyım sabaha kadar dedim ya. O da olmadı dizlerimde sallar uyuturum. Benden olmaz gerçi ama:)) Mevlana olup dağları bile aşar, yıldızlarla bile dalaşırım? ama dediğim gibi yok öyle bir delikanlı işte. Türküyü yazan dahi inanmamış olacak ki yazdıklarına ikinci defa tekrarlama gereği duymuş baksana.

Diyardan diyara bir yol

Sor beni yarim yarim

Bul beni yarim yarim

Gör beni yarim yarim

Ah beni beni

Sen kalem ol ben de kağıt

Yaz beni yarim yarim

Çiz beni yarim yarim

Çöz beni yarim yarim

Ah beni beni

Yok yok olmıycak böyle. Ya bu türküleri dinlemekten vazgeçeceğim ya da Mevlana’nın bıraktığı yerden iz sürüp dağları, taşları aşmaya, kıtaları dolaşmaya devam edeceğim. Onun için alıp alıp koymayın bu türküleri benim önüme. Sokmayın gözüme gözüme. Siz beni delirtmeye and içtiniz anlaşıldı. İçtiyseniz açık açık söyleyin hadi. Delirmeyen ne olsun!Ne olsun???:))

Eli ayağı tutmaz olsun tamam.

Şimdi niye böyle bir blog yazdım biliyor musunuz? Hem de şu an itibari ile saat sabahın o5. 05. inde. Hani en son bir blog yazıp adamların topunu topa tuttum ya. Biraz şirinlik yapıp kendimi affettireyim diye. Çünkü bazı adamlarımız alınmıştı hatırlıyorsanız. Fakat söylediklerim yalan mı? Doğru söyleyin şimdi. Hadi % 20 yalan olsun. Gerisi doğru valla! Biz onları sevmekten başka ne yaptık ki onlara bu güne kadar. Hadi siz söyleyin. Ama onlar bize yapmadıklarını bırakmaz. Ondan değimlidir ki, "adamlar" bazı deyimlere, atasözlerine bile girişi. Hani var ya. "Bir erkek mezarlıktan saçını başını düzelterek dönermiş" diye bir deyim. Sizin oralarda var mı bilemem ama bizim buralarda var böyle bir deyim ki; bunu hayatın gerçeğinde de gayet rahat gözlemleyebilirsiniz. Bir adamın er vakit karısı ölse en fazla bekleyeceği üç aydır. Ondan sonra kesin birisi kolunda, yatağında, ocağındadır. Çocuklar darmadağın. Ya kadın? Kadın öyle mi? "ben pek doğru bulmasam da..." Çoğu kocaları öldükten sonra hiç evlenmez kendini çoluğuna çocuğuna adar. Bir de bir sürü dul kadın zırvalığıyla uğraşır, uğraşmak zorunda kalır. Uğraşır mı, uğraşmaz mı? Uğraşır.

Onun için diyorum ki biz her biçimde erkeklerimizi sever, sayar, onları affederiz. Sayın Ahmet Balcı’nın deyimiyle “Gutup Ayularu” dışındakileri. Onu bile affeder benim Anadolu kadınım. Onu bile affeder. Yer dayağını oturur. “Ele güne karşı ayıp olmasın” diye. Ne yapcan. Bu da biz Türk kadınlarının kaderi işte. Yeni versiyonları bilemem ama en azından bizim kuşak için böyleydi. Gerçi ben kendimin hangi kuşak olduğunu bile çözemedim daha da:)) bakmayın siz. Bir sek sek oynayan kız çocuğu oluyorum, bir yüz yıllık ihtiyar. Fakat her ne olursa olsun bütün insanları çok seviyorum. Mübalağasız bütün insanları. Hem de çok. Fakat ne olur, istirham ediyorum, yalvarıyorum biri alsın artık şu türküyü benim elimden. Yoksa elimde kalacak.

Hepinize sevgi saygı dolu, türkü kokulu nice paylaşımlar efendim. Yolsuz kalın ama türküsüz kalmayın. Türkülü yüreklerinizden öpüyorum.

Olsaydı videosunu koyacaktım. Malumunuz youtube kapalı. Açılınca ekleriz. Sağlıcakla...

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..