Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Ağustos '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bilinmezin büyüsü

Bilinmezin büyüsü
 

Yazın o kavurucu sıcağından mahrum olmanın verdiği sevinçle, kendini serin rüzgarlara teslim etmiş, arka sokakların derin sessizliğine bakan, küçük bir balkon… Balkonda eşsiz bir kahvaltı sofrası… Sofrada birbirlerinden kaçmaya çalışırken, acemice yakalanan üç kişi: Ben, Hanife teyze ve İltem.

Çatal, kaşık seslerinin arasına sıkışmış uzun susuşlarımız, içimizden geçenleri bir ayna misali dışarı yansıtacağından korktuğumuz gözlerimiz ve bu sessizliğin bitişini beklemekten bezmiş yorgun kelimelerimizle yudumladık sıcak çaylarımızı. Sonra konuşmaya başladık. Birkaç yorgun kelimenin sırtına yükledik, derin acılarımızı.

“Bir buçuk seneyi devirdik” dedim. “Yirmi yedi Mart iki bin beşte kaybetmiştik babamı. Bugünse takvimler, yirmi sekiz Ağustos iki bin altıyı gösteriyor.”

Hanife teyze: “Sen böyle söyleyince inanamıyorum. Sanki babanı hiç kaybetmemişiz gibi geliyor. İsli puslu bir tablo canlanıyor gözümde ama anlamlandıramıyorum.”

Acı acı gülümsedim: “Ben tam bir yıldır, senin uzaktan görüp de anlamlandıramadığın o tablonun içinde yaşıyorum.” dedim.

Şevkatle baktı yüzüme, gözleri doldu. “Mutlu olmanızı istiyorum.” dedi. “Öyle mutlu olun ki, mutluluğunuz geçmişte yaşadığınız derin acıların öldürücü izlerini, yavaş yavaş silsin.” Nedendir bilmem, Hanife teyze bu sözü söyler söylemez, içim umutla doldu.

“Gelecek güzel olacak, inanıyorum.” dedim kendi kendime. Nadir olarak inanırdım zaten, bu büyülü gizeme. Geleceği bilmemenin, umut etmemi ve hayal kurmamı kolaylaştıran, beni yarattığım masal ülkelerinin sonsuz neşesine hapseden bir yanı var. Ne olacağını bilmediğimden, gönlümce inşa ediyorum geleceğimi. Bir şey canımı mı sıktı, gözüme mi battı? Hemen çıkarıp atıyorum onu mucizevi eserimden, ve legolarıyla küçük bir oyun ülkesi kurmak isteyen yaramaz afacanların hevesli edasıyla en baştan başlıyorum bir masal ülkesi inşa etmeye.

Bugüne dair, yazarak ölümsüzleşmesini sağlamak istediğim olay bu. Hayatın önemini, birkaç cümle içinde eritip bize sunan bir sözle bu iç dökümü noktalamak istiyorum: “Şu olup biten var ya, boş ver ona. Taş yağsın isterse çok sürmez. Ne geçmişi düşün ne gelecekten kork!”

 
Toplam blog
: 2
: 684
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı 1. sınıf öğrencisiyim. Yazarak kendimi ifade etmek, kal..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara