- Kategori
- Edebiyat
Bir insanı Sevmek

"Edebi eserler insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar?" diyen Sait Faik, eserlerinde daha da fazlasını yapıyor ve insanlara sevgi dolu bir dünya sunuyor. Sait Faik öykülerinin bunca sevilmesi onun insanı olduğu kadar, doğayı, hayvanı, denizi,çiçeği, böceği kısaca yaratılan her şeyi sevmesinden ve bu sevgisini öykülerinde nakış gibi işlemesinden değil midir?
Saf, katıksız,arı,duru bir sevgidir bu. İçten, pazarlıksız,koşulsuz... "Her şeyin fakir elbiseleri gibi lime lime,nem almış sıvalar gibi parça parça döküldüğü zaman yalnız sen varsın insan. Yalnız sen varsın! (...) Hiçbir şey seni sevmekten beni alıkoyamaz."
İnsan onun için bir öykü malzemesi değildir sadece : "Baktım durdum insanların yüzüne. Hani, hikaye yazmak, onlara dair düşünmek için sanma. Sevmek için!"
Sait Faik yüreğiyle gördüğü için, insanların çirkin görüntüleri altında yatan güzelliklerini de görür. Uyuz hastalığına yakalanmış bir dilenci çocuğu anlatan öyküsü şöyle başlar: "Uyuzluya bir sinemanın kapısında rastladım. Ayakları çıplaktı. Büyük sarı ela gözleri, aslında beyaz olduğu halde yer yer morarmış bir derinin içinden, baharda badem ağacı güzelliğiyle bakıyordu. Bir dilenci çocuğun bakışlarını badem ağacına benzetmek için Sait Faik olmalı insan...
Onca sevgisine rağmen neden bir karşılık bulamamıştır? Bazı eleştirmenlerin örtülü, bazılarınınsa açıkça eşcinsel olarak tanımlaması da bir yanıt değildir. O'nun için aşk hep uzak bir liman olarak kalmıştır yaşamı boyunca. İç denizlerindeki fırtınalar oraya ulaşmasına izin vermemiştir. Zaten o da bunu kabullenmiş gibidir: "Hayır, ben aşka dair konuşmamalıyım. Yalnızlık kuyuma taş düşmemeli. " Kazara bir gün taş düşse de kuyu o kadar derindir ki düşen taşın sesi bir türlü ona ulaşmaz...
Günümüzde Sait Faik elbette sevilerek okunuyor. Ama onun yaralı ve kapalı iç dünyasına inerek kitaplarını eleştiren kaç yazar kaldı ki? Selim İleri'nin dediği gibi yazılarına hep, "Bir insanı sevmekle başlar her şey" diye başlayanlar, ardından gelen cümleyi yok saydıkları sürece onun anlattıklarını anlamış sayılmazlar: "Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor!" Sait Faik bu cümleyi neden yazmış olabilir? İçinde saklı üzeri açık yaranın, acının farkında olmadan onu anlatmaya çalışmanın bir anlamı olmasa gerek!
10'uncu ölüm yıldönümünde Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yazdığı unutulmaz şiiri, sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Sait, on yıl oldu inanmıyorum / Dün gibisin / İşte yakanı kaldırdın uzun parmaklarınla / Sarı yüzünde ak kırmızı bir ince sakal / Üşüdün gibisin."
"Gecelerin bitmez,tükenmez / Yıldız yıldız büyüyen bir düğün gibisin / Güzelliğin, iyiliğin,doğruluğun düş kapılarında / Dur mu diyorlar, biraz mı diyorlar / Büsbütün gibisin."
"Ama için sıcak,için ta doğada / Yün gibisin / Nerede olursan ol Sait / Yanında çocuklar, balıklar,kuşlar / Düşündüğün gibisin."
Birkaç gün sonra 104. yaşında olacaksın sevgili Sait Faik. Umarım 204. yaşını da kutlayan birileri olur.
PS:
Sait Faik'le ilgili diğer yazılarım, okuyamayanlar ve tekrar okumak isteyenler için:
http://blog.milliyet.com.tr/Sait_Faik_oykulerinde_Insan/Blog/?BlogNo=214113
http://blog.milliyet.com.tr/Sait_Faik__semaver_ve_annem/Blog/?BlogNo=75533
http://blog.milliyet.com.tr/Sait_Faik_ve_Deniz/Blog/?BlogNo=169804