Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '07

 
Kategori
İnançlar
 

Bugün 10 Muharrem

Bugün, güneş sistemine göre, Hz. İsa'nın doğumunu (milat) esas alarak hazırlanan milâdî takvimde 29 Ocak'tır.

Bunun dışında, gökteki ayın hareketlerine göre düzenlenen, çok eskiden beri mevcut, Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği tarih esas alınarak müslümanlar tarafından da Hicrî takvim adıyla kullanılan ve halen birçok İslâm ülkesinde de kullanılmakta olan kamerî takvime göre, bugün Muharrem'in 10'udur.

10 Muharrem, çeşitli din ve mezheplerin önem verdiği "âşûrâ" günüdür. Biz daha çok tatlısıyla bugünü biliriz ve aşûre yemeyi de genellikle çok severiz. Çünkü içinde çok farklı malzemeler bulunan, karmaşık, ama o derecede de güzel, lezzetli bir tatlıdır. Tabii ki iyi yapılırsa...

Tatlının tarifiyle ilgili Milliyet Blog'da arkadaşlarımızın yazdığı yazılarda yeterli bilgi olduğu için, ben konunun daha çok sosyal, siyasal, tarihî ve dinî yönlerine temas etmek istiyorum.

Âşûrâ'nın, Arapça'daki on kelimesinin karşılığı olan, aşr kökünden türediği söylenmekle beraber, bu dilde böyle bir kalıp olmadığı için, bunun İbrânice'den geldiğini iddia edenler de vardır.

Kelimenin menşeiyle ilgili kaynaklarda belirtilen görüşleri, iki noktada özetlemek mümkündür.

Birincisi, Hz. Mûsâ kavminin Firavun'un zulmünden kurtulduğu gündür.

İkincisi, Hz. Nuh'tan itibaren hemen bütün dinlerde ve cahiliye devri Araplar’ı arasında da, Hz. İbrahim’den beri önemli sayılan bir gündür.

Kaynaklarda doğru sayılabilecek bu iki görüş dışında, bazı kitaplarda yer alan bilgilerin ve özellikle de halk arasında yayılan söylentilerin, bilimsel olarak doğrulama imkânı olmadığı açıktır.

Bu menkıbelerden en meşhuru, Nuh tufanında yiyecek sıkıntısı çeken insanların, kalan erzakı birbirine karıştırarak oluşturdukları yemektir. Kimi yerlerde tuzlusu, kimi yörelerde de daha çok tatlısı yapılan aşurenin bu hikâyeye uygun bir tarafı olduğu âşikârdır.

Öte yandan 10 Muharrem’in İslâm tarihinde siyasî bir yönü de bulunmaktadır. Hz. Hüseyin Kerbelâ’da 10 Muharrem günü şehit edilmiştir. Şia’nın bazı kollarında, bu tarih, bir dönüm noktası olarak kabul edilmiş, 10 Muharrem, Hz. Hüseyin’in intikamını alma ahdinin tazelendiği bir matem günü kabul edilmiştir.

Bazı Şii mezheplerine mensup vatandaşların her yıl dövünerek, kendilerine işkence ederek kutlamaya çalıştıkları olayın esası da budur.

İnsanların inançlarına ve bu inançların kutsal saydığı her şeye saygı göstermek ve saygısızlık yapmamak, Peygamberimizin müslümanlara yaptığı bir tavsiyedir. Bu bağlamda kimsenin hareketini kınamak durumunda değiliz.

Demokratik ve özgür ortamda herkesin kendi inancını yaşama ve yaymaya çalışma hakkı vardır. İnanç özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü, hepimize bu hakkı vermektedir. Yine bu özgürlük çerçevesinde, herkesin doğru ve yanlış bulduğu şeyleri söyleme hak ve hürriyeti de vardır. Burada ölçü, her şeyin fikir bazında kalması, bir eyleme dönüşmemesi ve farklı görüşleri tahkir boyutuna ulaşmamasıdır.

Ben kendi insanî penceremden olaya baktığım zaman, önce iman esaslarına inanması gereken bir müslümanın, Allah’ın takdirine karşı çıkacak bir davranışta bulunmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.

Hz. Hüseyin, Peygamberin torunu olarak, bütün müslümanların sevgisini kazanmış bir insandır. Bir karıncanın bile haksız yere ezilmesine gönlü razı olmayacak inanmış bir insanın, onun öldürülmesini tasvip etmesi, bundan üzüntü duymaması mümkün değildir.

Ancak bu vesileyle birilerinden intikam alma duygusu, İslâm inancıyla bağdaşmayan bir tutumdur. Hatalı davrandıkları gerekçesiyle hiçbir insanın muhakeme etmeden başka insanlara ceza vermesi düşünülemez.

Hele bir görüş ve düşünce ayrılığına dayalı olarak birini cezalandırmaya kalkmak, insanın âdeta kendini Tanrı yerine koyması anlamına gelebilir ki, bunun ne dinen, ne ilmen, ne aklen iler tutar bir tarafı yoktur.

Ayrıca insanın kendine eziyet etmesi de hem yanlış, hem günahtır.

(Dini konuların değerlendirilmesi sırasında herkesin ağzından en çok dökülüveren kelime, “günah”tır. Hatta müslümanların her şeye günah diyerek uzak durdukları veya karşı çıktıkları hepimizin zihninde yer eden bir gerçektir.

Günahın ne olduğunu da tarif etmeye kalksak, çoğumuz edemeyiz veya kendi öğrendiğimiz çerçevede ona bir sınır çizeriz. Günah, ilâhî emir ve yasaklara aykırı fiil ve davranışlar demektir.)

Her insanın vücuduna bakması, sağlıklı yaşamaya çalışması, dinî bir emirdir. Bu durumda insanın kendine eziyet etmesi, bu emre aykırı bir davranış olduğu için günahtır.

Şiiler’in 10 Muharrem’i yas günü ilan etmesine karşılık olarak, Emeviler de Kerbelâ faciasını unutturmak için, o günü yemekli, şölenli bir bayrama dönüştürmeye çalışmışlardır. Bu durum, 10 Muharrem’de yapılan ve dağıtılan aşure tatlısına karşı bir tavır alınmasına, bu yas gününde tatlı dağıtılmasının, Emevî âdetinin devamı gibi görünmesine yol açmıştır.

Her şeyden evvel şunu unutmamalıyız ki, yapılan her işin başında samimiyet ve iyi niyet esastır. Peygamberimizin “ameller, niyetlere göredir” şeklinde bir hadisi vardır. Aşure tatlısı yapıp konu komşuya dağıtanların hiçbirinde, bırakın böyle bir niyeti, böyle bir bilgi bile olduğunu sanmıyorum.

Hz. Nuh tufanından kalan bir gelenek gibi, birbirinden çok farklı malzemelerle oluşturulan ve herkesin damak zevkine uygun bir tat meydana getiren aşure tatlısı yapma ve dağıtma âdetinin, komşuluk ilişkilerini tazeleyen sosyal bir etkinlik olarak, yüzyıllardır müslüman Türkler’in yaşattığı gibi yine devam edeceğini düşünüyorum.

Hz. Hüseyin’in 10 Muharrem’de şehit edilmiş olması, tamamen bir rastlantıdan ibarettir. Çoğumuzun hayatında da böyle kötü tesadüfler mevcuttur. İyi bir olayla kötü bir olayın aynı güne denk gelmesi halinde yapılacak şey, kendi ölçülerinde iyi olayın sevincine, kötü olayın da üzüntüsüne iştirak etmektir. Başka türlü bir çözüm, iki olaydan birini yok saymak anlamına gelir. Neticede gerçekleşen her olay bizim için vardır. Yok saymamızla yok olmaz.

Bize düşen, her gerçeği olduğu gibi kabullenmek, bir insan olarak onunla ilgili üzerimize düşen ne görev varsa, kuralları içinde kimseyi rahatsız etmeden, kimseyi üzmeden, kimseye zarar vermeden, onu yerine getirmektir.

Bu vesileyle aşure tatlısı yapıp dağıtanlara, tamamen iyi niyetle, güzel bir âdeti yaşattıkları için teşekkür ediyor, aşure yeme fırsatı bulanlara afiyet olsun diyorum. Hz. Hüseyin’e de Allah’tan rahmet diliyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..