- Kategori
- Siyaset
Bulut dağlara, yağmur bağlara, cehalet ise çağlara gölge düşürür
Güzel olan zaten güzeldir; benim adım "çirkinbozan", çirkinliği yazan yazar. Dünyada zulüm varsa, haksızlık varsa, çirkinlik, kötülük varsa -ki vardır; o zaman, kalemimi, "güzel-iyi-doğru" olan için değil; "güzeli-iyiyi-doğruyu" aramak için kullanırım. Çünkü bilirim ki; bulut dağlara, karga bağlara, cahil ise çağlara gölge düşürür.
“Gafleti Uzun ve Derin Olanın Devleti Yok Olur” demiş, Erzurumlu Yeşil İmamzade Mehmet Salih muallim. Gaflet-İhanet ve Delalet'in çizgisi artık o kadar ince değil!
Sözlerine "Sayın Öcalan" diye başlayan;
"Kürdistan’dan gelen haberler bizi mutlu ediyor” diyerek Kürdistan'ı resmen tanıyan,
Devletin MİT müsteşarını Oslo'daki PKK ile kurulan pazarlık masasına göndererek "Ülke ve bölge insanının %95'nin de aynı Öcalan gibi düşündüğünü" söyleten,
Habur'dan gelen PKK'lı teröristleri kahraman gibi karşılatan ve o karşılamaya “Habur Sınır Kapısı’nda yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye’de iyi güzel şeyler umut verici gelişmeler oluyor. Bunu son derece olumlu ve sevindirici bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.” şeklinde övgüler yaratan,
Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Abdullah Gül ikilisinin "Yeni Türkiye'si" işte bu!...
Bu manzaralardan rahatsız olmayan Türk var mı?
Recep Tayyip Erdoğan'ın hiç "Türk milleti" dediğini duyan var mı? Onun yerine neden hep "Türk Halkı" der acaba?
Hocası merhum Erbakan gibi " Sen Türk'üm dersen birileri de çıkar ben de "kürdüm" diyerek başlayan "millet" kavramının sulandırılması, nihayet meyvesini vermiş, yanlış kullanılan kavramlar yüzünden, tüm içinde barındırdığı "vatandaşlık bağı"nı kapsayan Türkiye Cumhuriyeti, "Türkiyeliler" olarak bölünme riskine sokulmuştur;
Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş manifestosu olan "Lozan Antlaşması" yerine Osmanlılara dayatılan "Sevr Antlaşması", o gün gerçekleştirilemedi, ama AKP'nin %50 oyunu alanlar tarafından gerçekleştirilmek üzeredir!..
Doğrusu, bugün gelinen noktada AKP seçmenlerinin hangi milletten olduğu da artık anlaşılmaktadır!
Toplumun tamamını kucaklayacak demeçler yerine yıllarca bireysel (dinsel) kavramlarla insanların beynini yıkayan belirli çevreler, Türkiye'nin dirlik ve düzenliğini bozması yetmemiş gibi, Orta Doğu'nun da eş başkanlığını üstlenerek, Türkiye'yi "Ortadoğu Bataklığı"na sürüklemişlerdir.
Güneydoğumuzda terörle mücadele ederken şimdi bir de, Suriye'den getirtilen ve ne olduğu belli olmayan yüz binlere varan farklı inançlara sahip insan topluluklarıyla başa çıkmamız mücadelesine girdik.
AKP'nin bilerek ya da bilmeyerek yanlış Suriye politika gütmesi daha çok başımızı ağırtacağı kesindir. Sanki, belli bir amaç için önceden planlanmış bir senaryo gibi her şey Türkiye'nin alheyine kurgulanmış gidiyor gibi!...
*
Yıllar önceden bilinçli olarak başlatılan kavram kargaşalığı gittikçe meyvesini vermiş, Türkiye bir "kaos"un içine sürüklenmiştir.
Türkiye'yi bugüne kadar yönetenler, hiçbir zaman inandıkları gibi konuşmadıkları için, halkı bir "kavram karışıklığı"na sürüklemişlerdir. Doğruyu söylemedikleri için meydana gelen kavram karışıklığı halkın da mantığını karma karışık etti. Bu kafa karışıklığı ulusun huzurunu kaçırdı. Ulusun huzursuz olması toplumun düzenini bozdu. İşte, toplumun düzenini bozanlardır ki, bugün "devlet" yapısının da tehlikeye düşmesine sebebiyet vermişlerdir:
Yoksulluk yerine "yoksulluktan söz etme" suç sayıldı;
"Ahlak sahibi olmak" yerine "ahlâktan söz etme" insanlıktan sayıldı;
"İlaç" yerine "ufuruk" doktor sanıldı;
"Alınteri" yerine "hırsızlık" mübah sayıldı;
"Okumak" yerine "cehalet" normal sayıldı;
"Özgürlük" yerine "yasaklar" demokrasi sayıldı;
"Millet" yerine "ümmet" doğru sanıldı;
"Toplum" yerine "birey" geçerli sayıldı;
"Ulusçuluk" yerine "cemaatçilik" hüner sayıldı;
Türkiye'de 75 milyon insan varken, sadece Recep Tayyip Erdoğan, "her şeyi bilir" sanıldı.
*
Hayat kimseye öğretilemez. Yaşam, aracımız değil, amacımız olmalı. Hiçbir yaşımıza tekrar dönmeyeceğiz. Hayattan geride kalan sadece yaşadıklarımızdır.
Ben acısız, sancısız bir hayat yaşamak istiyorum. Dünyaya gelmekle mutluluğumun üstüne bir tuğla taşı daha eklemeye aday olan siyasiler, seçildiklerinde bana mezartaşını reva görmesinler, yakut veya zümrüt taşını reva görsünler. Çünkü, yaşamın sürdürülebilirliğidir "hak" olan, öğreticiliği değil!...
Vatan için elbette ölmek de vardır; fakat esas olan ölmeden yaşayarak sevmektir vatanı. Siyasilerimizin amacı, askerlerimizi yaşatarak yurdunu sevdirmektir, onları ölüme göndererek ulus sevdirilmez.
Ancak bunu öğrendiklerinde görevlerini tam olarak yapmış sayılacaklardır; değilse, bunca şehidin vebali üstlerinde bir "kan lekesi" gibi iz bırakacaktır.
Ey vatandaş; bu kirli savaşın sebebini sadece düşüncende yaşatma; tavrını göster, kimliğini gizleme. Çünkü, kimliğin kişiliğindir de!...
Alaettin Morgül / 23.08.2012