- Kategori
- İş Yaşamı - Kariyer
Çocuk da yaparım, kariyer de! mi acaba?

Bildiğiniz gibi Angelina Jolie geçtiğimiz hafta 4. çocuğunu evlat edinmek üzere Vietnam’a gitti. Daha önce biri Kamboçyalı, diğeri Etiyopyalı iki çocuğu evlat edinen ve Brad Pitt’ten bir çocuğu olan Angelina Jolie’nin, bir çocuğu daha evlat ediniyor olması gazetelerin ancak arka ya da ikinci sayfalarında küçük bir haber olacak kadar değerli görüldü. İnsanlar, pek de anlam veremedikleri bu delice çocuk sevgisini “PR” olarak adlandırmaktan ve Angelina Jolie’yi çocuklar üzerinden reklam yapmakla suçlamaktan da vazgeçti. Ne de olsa kimse reklam olsun diye 3 çocuğu evlat edinip, üzerine bir de çocuk doğurmazdı. Hem de Namibia’da....
Angelina Jolie kızını dünyaya getirdikten kısa bir süre sonra ailedeki her çocuğun kendi ırkından bir kardeşi daha olmasını, böylece kendisi gibi biriyle büyüme şansı elde etmesini istediğini söyleyerek daha fazla çocuk evlat edineceğinin sinyallerini vermişti. Angelina Jolie’nin kararlarını ve bunların ne kadar doğru-yanlış olduğunu burada tartışacak değilim.
Benim derdim farklı. Akranlarım gibi (30’una yaklaşan evli kadınlar) ben de “çocuk istiyor muyum” diye kendime sormaya başladım. Gerçekten kendimi anne, eşimi baba gibi görebiliyor muyum? Gerçekten bir çocuğu büyütme sorumluluğunu almak istiyor muyum? Ben gerçekten çocuk seviyor ve İSTİYOR MUYUM? Ve tabii o melun o soru: Çocuk mu KARİYER mi?
Sonuncusu hariç diğer soruların kesin cevaplarını, anne olmadan bilemeyeceğime eminim. Ayrıca bu soruların değil ama son sorunun yaşıtım çalışan kadınlarla paylaştığım bir soru olduğundan da eminim.
Kendimizi o hareketli reklam jingle’ına kaptırıp “Çocuk da yaparım, kariyer de” diye bağıra çağıra şarkılar söylesek de bu işin o kadar basit olmadığını biliyoruz. Nitekim çalışmak birçok kadın için hâlâ iş yükü+ev yükü anlamına geliyor. Bunlara bir de “bebek yükü” eklemek insanların gözünü epey korkutuyor olmalı ki, sohbet ettiğim arkadaşlarımın çoğuyla aynı endişeleri dile getiriyoruz.
Paylaşılan çekincelerin belli başlıları şunlar; doğumdan sonra bebekten ayrılıp işe dönme vakti gelince insan nasıl tepki verir; bebeği bakıcıyla mı, aileyle mi, kreşte mi büyütmek daha doğru olur; akşamları mesaiye kalmak gerekirse ne olur; çalışan bir anne bebeğine yeterince vakit ayırabilir mi; evden çalışılacak iş bulmak zor mu; eğer çocuk sahibi olmazsam 40 yaşımda pişman olur muyum vb...
Belki bu soruların hepsi ve daha fazlası çok yerinde, çocuk sahibi olunmadan sorulması gereken sorular. Belki de biz jenerasyon olarak fazla müşkülpesentiz. (Ne de olsa birçoğumuzun annesi de hem çalışıp hem de çocuklarını büyütmedi mi?)
Evet çekinceler muhtelif, ikilemler boyumuzu geçiyor.
Ama geçtiğimiz günlerde, son zamanlarda üzerine düşündüğüm, çok karmaşık gibi görünen bu soruna dair düşüncelerimin çok basit olduğunu fark ettim; çocuk yapmak -bunu gerçekten isteyen ve her türlü zorluğuna ve tabii fedakarlığına katlanmaya hazır insanlar açısından- kariyer yapmak için bir engel değil. Aksine insana ayrı bir şevk, azim kazandırıyor. Onun için bir gelecek hazırlarken, aynı zamanda ona yeterli zamanı da ayırabilmek için, daha verimli ve yoğun çalışıyorsunuz. Yani sanırım annelik kariyere engel değil, destek olan bir şey. (Tabii tüm bu annelik ve kariyer koşuşturmacası içerisinde kendini kaybetmek de çok mümkün ya, o konuya hiç girmeyeyim.)
Bu nedenle de Angeline Jolie’nin bu kadar çok çocuk sahibi olmasını yadırgamadığımı keşfettim. Bir süre işine ara verip çocuklarıyla ilgilenmek istediğini söylediğini okuduğumda da, henüz 32 yaşında ve kariyerinin doğruğunda olduğunu düşünüp şaşırmadım. Aksine şunu biliyor ve kalpten inanıyorum ki herkes istediği hayatı yaşayabildiği sürece mutlu ve huzurlu olur. Çocuklu ya da çocuksuz, evli ya da bekar hiç fark etmez... İnsana güç veren nasıl yaşadığı değil, istediği hayatı yaşayıp yaşamadığıdır.