Çok pişmanım

Nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum ama gerçekten yaptığım için çok pişmanım. Öyle bir an geldi ki kendimi tutamadım. Ve yaptım. Aslında onun bir talebi yoktu. Ben istedim, ben kaşındım. Of aman Allahım çok pişmanım. Nasıl böyle bir hesap hatası yaptım, geleceğimle oynadım bilemiyorum. Bu olanlar, bir boşluğa düşmenin sonucu mu? Nerden bilebilirdim bu kadar ısrarcı olacağını. Bir kereden bir şey olmaz diye düşünmüştüm. Daha doğrusu hiç düşünmeden atıvermiştim kendimi ortaya. Yoksa o mağrur duruşu mu beni kandırdı. Bir dümenin mi kurbanı oldum ben? Ama yaradılışımda var, sevgiyle bakınca biri bana kıyamıyorum işte. Hele ki ela gözlü ve çizgili birisiyse… Dayanamadım işte. Nasıl geri alabilirim zamanı? Nasıl affederim kendimi? Esas soru bu.

Nafile ki sorularımın hepsi boşa, olan oldu, giden gitti. Şimdi bundan sonra ne yapabileceğimi düşünmek gerekiyor. Ama cidden çok pişmanım. Bari siz beni anlayın.

Ne mi yaptım? Neden bu kadar kendimi üzüyor ve hırpalıyorum? Ne desem nasıl anlatsam ki? Tamam, tamam şimdi söylüyorum.

Dün öğleden sonra, sıcaktan bunalmış vaziyette şirkette çalışıyorduk. Klimaların bozulması dolayısıyla ortalığın ısısı suyun kaynama noktasını geçmek üzereydi sanki. Yardımcım ve ben vantilatörleri artık neredeyse kucağımıza oturtmuş, baygın gözlerle klavye ve ekran bütünlüğünü koruyarak rakamlar arasında kayboluyorduk ki bir anda içeriye o girdi. Sıcaktan kapanmak üzere olan gözlerim kalan son gücüyle gözleriyle buluştu. O da ne elinde bir kilo limonun yer aldığı bir poşet ve sürahi. Muhasebeci arkadaşım Sarışelale'nin meşhur limonatasından yudumlamak için geldim demesin mi? Ne limonatası ne meşhuru? Şaşıp kaldım. Nereden biliyorlar? Meğer yerimde olmadığım bir vakit, dostlarımdan biri aramış sekreterimi, meşhur limonatandan yapacağım tarif için bana muhakkak geri dön diye mesaj bırakmış. Alacağın olsun canım. Neredeyse her gün evimde ikram ediyorum, ısrar had safhada. Şimdi de şirketimde yayılıyor limonata serüveni. Ooof of çok pişmanım. Burada da bir kelime ifade etmeye gelmez hani. Anında bire bir eklenir ve dağ olur. Tabi iyi yöndeki mevzular. Şimdi arkadaşlar aralarında toplanmış benim tarifimle bu sıcak günde serinlemeye niyetlenmişler. Güne birlik geziler ya da restoranlara gitmeye ne hacet, buyurun gelin ofisime yani!

Nerden yapmışım, evimde ikram etmişim limonatayı, şimdi şirkette de ünüm yayıldı. Ve her gün benden itina ile hazırladığım ve süsleyerek ikram ettiğim limonatamdan talepler geliyor. İnanın çok pişmanım. Ama ilk yaptığımda isteyerek yapmıştım. Sanırım sorumlusu benim. Zamanı geri alamıyorum madem limon kokan parmaklarımla tuşlara değiyorum ve sizinle de tarifimi paylaşayım istiyorum. Vesile ile buradan tarifi görenler belki peşimi bırakırJ

Malzemeler:
- 6 adet limon, 1 portakal
- 5 su bardağı kaynar su
- 1 su bardağı toz şeker ve taze nane yaprağı

Hazırlanışı:

Limonların suyunu sıkın ve kabuklarını rendeleyin. Portakalı da rendeleyin tabi. Tüm bu rendeleri ve 1 su bardağı toz şekeri sürahiye koyup, üzerine kanar suyu boşaltın, şeker eriyene dek karıştırın. Sürahiyi yaklaşık 2 - 2.5 saat kadar, soğuması için buzdolabında bekletin. Daha sonra limon suyunu ince bir tülbent ile süzüp, sürahiye boşaltın. İkram edeceğiniz bardakları buzluğa koyun. Bardakların ağız kısmını limon ile ıslatın. Düz bir zemine serptiğiniz şekerlerin üzerine bardakların ağızlarını yerleştirin. Bir adet limonu da ince dilimler halinde bardakların yanına yerleştirin, nane yaprakları ile süsleyin. Dekoratif, leziz ve serin limonatalarınız hazırdır efendim. Afiyetler. Resimdeki limonata bardağı şirketin bahçesinde bu öğlen yaptığım ve keyifle içtiğimiz limonatadır. Hadi öğrenin bir an önce de limonatacı bayrağını elimden alın. Ama pişman olabilirsiniz benden söylemesi!!

Sevgiler…