Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Gel de Atatürk’ü özleme!

Gel de Atatürk’ü özleme!
 

Kaynak:İnternet - ölene kadar izindeyim,laf olsun diye değil, zira ulaşılamayacak düzeyde lidersin!


Türkiye; üç tarafı denizlerle çevrili, bereketli ovalara, yediveren topraklara sahip, madeni bol, genç neslin çok olduğu, muhteşem bir lider önderliğinde kurulmuş, henüz yüz yılını doldurmamış bir ülke…

Birçok ülke tarafından parsellenmişken, kadını-erkeği, çoluğu çocuğuyla kurtarılmış topraklar üzerinde, oya gibi işlenen cumhuriyetle buluşmuş bir ülke!

Cumhuriyet ki; hilafetin saltanat sürdüğü dönemlerdir sözünü ettiğim, ne engin düşünce, ne cesaret!

Kaç kumandan, kaç lider dünyada buna cesaret eder?

……

İlkokuldayken, bazı slaytlar izlettirirlerdi öğretmenler, hiç unutmam, bir tanesi soya fasulyesi ile ilgiliydi, ilgimi çekmişti, Amerika’nın reklamıydı muhtemelen ancak bilgilendiriciydi, zira bizler şeker pancarı üretimini izlemiştik slaytlarda, şeker fabrikalarının kuruluşlarını da…

Atatürk’ün önderlik ettiği zirai kurumlarla ilgili slaytları da izlemiştik, bilinçliydik yani eninde sonunda…

O zamanlar siz deyin yedi yaşındaydım, ben diyeyim on yaşındaydım; buğdayın, şekerin işlenişini öğrenmiştik, Atatürk’ün ülke kalkınması için ne emekler verdiğini de… Bunların yanında bir de soya fasulyesi vardı, bir bilgiydi nitekim!

O vakitler İran Şahı Rıza Pehlevi vardı, çok da güzel eşi, pek modern bir görünüşleri vardı, bizler de o vakitler çağdaş insanlardık!

……

Ninelerimiz başını örterlerdi ama onlarınki zorlu yaşamlarına karşın saçlarını korumaktan ibaretti, hani aş için ateş yakarken tutuşmasın diyeydi, çalı çırpı toplarken dikenlere dolaşmasın diyeydi…

Yoksa, namahrem diye saçlarını sakındıkları yoktu, sakınmaları yalnızca zorlu yaşam şartlarına karşıydı!

……

Sonraları, henüz daha yüz yılını tamamlamayan bu ülkede öyle bir yere gelindi ki; şeker fabrikaları satıldı: Gerekçe özelleştirme!

Madenler yok sayıldı; işletmeler devşirildi, topraklar parsel parsel sunuldu yabancılara…

Cumhuriyeti hazımsayamamış kişiler yılların öcünü almaya kalktı, bir vakitler sadece soya fasulyesinin slaytını gönderebilen kişiler sahnede başrol oyuncusu oluverdiler, Allah adı siyesetin vazgeçilmezi oldu, Müslümanlık vasıtasıyla; cumhuriyeti hazımsayamamış kişiler çantada keklikti elbette…

Aklıselim insanları ülkenin bir bir yok edilmek istendiler; sorun dış mihraklar değildi yalnız elbet, içte kaynayan toplum olamayan bireysel bilinç hem dış hem de iç mihraklara bir armağandı; ehh, haliyle her biri değerlendirdiler!

Bir durup bakalım isterseniz, Kurtuluş Savaşı ile şu an yaşadıklarımız ne kadar benzerdir?

Yine parsellenmiş değil midir Türkiye, bir tarafta tarikatlar, diğer tarafta terör, en önemlisi Osmanlı yönetimine pek benzer iktidar!

Cumhurbaşkanı var, ancak adından öte kendi yok; başbakan var ama partilisinden öte gördüğü kişi yok!

Terör var ama toz konduran yok; eğer ki çıkarlarına ters düşmez ise!

……

DTP kapatıldı, AKP de kapatılmalıydı, kamu vicdanı olmasa birbirlerine pas atmaktaydı; halihazırda bir konu var önümüzde: Apo tek yetkili kabul edilecek gibi pek masumane gösterilen bu Kürt açılımında, aslında savaşmak anlamsızdı zaten diye düşünen Kürt-Türk vatandaşlar halihazırda kardeşliğini sürdürürken…

Provokasyon denilip duruluyor ya, bunu yapanlar aslında suların ağzını tutan kişiler, yoksa düz vatandaşların sağlık, iş, eğitim dışı pek de bir beklentisi yok, geri kalınını halledememesi mümkün değil normal şartlar altında, bunca yıldır doğulusu batılısı, kuzeylisi güneylisi bir arada yaşadıktan sonra!

Hele ki farklı kültürlere kucak açmışken, kendi ülkesinin keşişlemesini, poyrazını mı kabul edemeyecek insan!

……

İşin en traji-komik tarafı, bizler, yani düz vatandaşlar, parasızlık, adaletsizlik, özgürsüzlük altında boğuşurken hem de bir cumhuriyet vatandaşı olarak ve birleşemiyorsak bir türlü, oysa benzer sıkıntılardan muzdaripken, hala bölünmeye devam ediyorsak; Cumhuriyet fazla gelmiş demek!

……

Sevgili Atatürk’üm, yaklaşık yüz yıl önce öngördüğün düzeye halen erişememiş bir topluma armağan ettiğin cumhuriyet ve demokrasi yarattığın Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılıyor, o vasıta ile henüz yüz yılını tamamlamamış bir ülkenin, Türkiye’nin içine ediliyor!

Başka da diyeceğim yoktur!

Kendi adıma bir teşekkürüm, bin şükürüm vardır, yaşadığım ülke adına ne desem boş…

Durum ortada, ne şeker fabrikalarından eser var, ne tütün ekicilerinden, cumhuriyetimize ait ne yaptıysan hepsi yaban ellerde; yeni bir şeyler mi, yok Atam, satılmaktan gayrı konan bir demagoji var, üç-beş şiir damardan, ve öylesine açılımlar var; hani yani tutar mı tarzında; tutmadı mayadan, tutsaydı AKP’den!

……

Gülgün Karaoğlu

Aralık,14/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..