Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayat likör tadında mı olmalı?

Hayat likör tadında mı olmalı?
 

Benim objektifimden...


Hayat likör tadında mı olmalı ?

Geçenlerde Milliyet Blog sayfalarında bir yazıya rastladım. Evde, likör yapmanın bilgileri verilmişti.

blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=141281.

Maveran, eğlenceli üslupla, bu konudaki tecrübelerini paylaşmış, yazıyı keyif ile okudum. Benim de içimden evde likör yapmak geldi.

Tercihimi, nane liköründen yana kullandım. Çocukluğumdan hatırlıyorum bu yeşil renkli içeceği. O zamanlar içmeme izin verilmiyordu tabii, fakat rengi o kadar cazipti ki, ısrarlarıma dayanamayıp azıcık tattırıyorlardı. O ferah nane tat çok hoşuma gidiyordu, içime tuhaf bir sıcaklıl yayıldığını da hatırlıyorum.

Likör için malzeme hazırlığı çok kolay oldu. Votka, şeker ve su zaten evde vardı, aktarlardan yeşil gıda boyası ve nane yağı almam gerekti sadece.

9 Kasım 2008 Pazar akşamı, bir arkadaşımla birlikte nane likörünü yapmaya koyulduk.

Maveran’ nın tarifini uyguladık - bir farkla: şeker/ su oranını yanlış hatırladığımdan dolayı: iki bardak şeker ve üç bardak su kullanmış olduk, oysa tarifte bu oran tam ters olduğunu daha sonra fark ettim.

Kullanmış olduğumuz oran isabetli oldu aslında, çünkü ben fazla tatlı (çikolata hariç) pek sevmiyorum. Tarif çok güzel ve ben Maveran’a tekrar teşekkür ediyorum, şeker miktarı zaten isteğe bağlı oğlduğu belirtilmişti.

İlave etmek istediğim iki not var:

1. İki çay kaşığı nane yağını ekledikten ve karıştırdıktan sonra, likörün tadına bakılmalı, ve damak zevkine göre gerekir ise miktarı arttırılmalı.

2.Votka yerine herhangi bir kokusuz rakı da kullanılabilir.

Çok zevkli ve kolaydı likörü hazırlamak.

Mutfakta değişik yiyecek, içecek ve yepyeni tatları keşfetmekten çok büyük keyif alıyorum. Sıra dışı yiyecekler hep ilgi alanımda olmuştur. Sıradanlığı her konuda sevmiyorum aslında…

Likörü ikram ettikten sonra aldığımız olumlu tepkilerden mutlu olduk.

Bir işi gerektiği gibi tamamladığım zaman, yaşamaktan daha hoşnut hissediyorum kendimi.

Bu bloğu burada bitirmek niyetindeydim, fakat son cümlem: yaşamak nedir? sorusunu getirdi. Hazır yazma moduna girmişken devam etmek istiyorum.

Soluk almak, yemek yemek, yemeği hazmetmek, uyumak, uyunmak, işe gitmek ve sayamadığım bir çok fizyolojik fonksiyon mu? Hiç sanmıyorum!

Bunlar sadece hayatta olmamızın ve hâlâ yaşayabilmek için umudumuzun ve şansımızın olduğunu göstergesidir ancak.

Yaşamak nedir o zaman? Duyularımızla hissettiklerimiz mi?

Kokular?

Evde çamaşır suyu ile yaptığım temizlik geldi aklıma. Her taraf dezenfektan kokuyor. Bu koku, bana temizlik hissi verse de yaşadığımı hissettiren bir koku değil.

Tatlar?

Dünden kalmış ve hafif kurumuş kekin tadı, olabilir mi? Ya da likörün tadı? Likör - çok sevmediğimi fark ettim, tatlıya karşı düşkünlüğüm yok çünkü.

Sesler ?

Mutfaktaki aspiratörden gelen sesi anımsadım. Duymak istediğimden pek emin değilim.

Dokunumlar?

Şu an dokunduğum klavyem - oldukça yeni . Hayır bu da değil… Gerçi konuyu biraz irdelersem, çok hoş dokunumlar çıkabilir ortaya…

Kariyerimiz?

İşte çok iyi yere ulaşmış olmak veya bir yere ulaşmaya çalışmak, veya en azından ulaşmayı hayal etmek mi yaşamak?

Arkadaşlar?

Gecenin bir saatinde arayan ve uzun uzun algılayamadığım şeylerden bahseden arkadaşlar mı?

Saydığım bütün bunlar, yaşadığımın göstergesi olamaz bence.

Peki, yaşamak tam olarak ne o zaman?

Özgürlük mü? Seçebilme özgürlüğü mü? Düşünebilme özgürlüğü mü?

Ünlü bir söz geldi aklıma: “düşünüyorum öyleyse varım” , düşünmek bile tam olarak yaşamak değil, varlığın-altını çizen bir söz sadece.

Yaşamak - seçebilme özgürlüğümüz olduğunu sanıyorum.

İstediğim kokuları hissetme özgürlüğüm- sevdiklerimin kokusu, istediğim müziği dinleme özgürlüğüm- Chopin hep favorilerim arasındaydı, istediğim tatları tatma özgürlüğüm- vazgeçemediğim bitter çikolata gibi, istediğim şeyleri yazma özgürlüğüm- mesela bu blogta olduğu gibi, istediğim kitapları ve yazarları okuma özgürlüğüm, istediğim arkadaşları seçebilmem özgürlüğüm, istediğim şeylere sevgiyle dokunma özgürlüğüm, geçmişi-geleceği-planlarımı-hayallerimi düşünme özgürlüğüm.

Bu yazıda, evde hazırladığım likörü anlatmaktı niyetim, fakat likör yerinde kanyak içmeyi tercih ettiğimi fark ettim ve sonrasında dökülen bu satırlar.

Yaşamak, yaşmaktan keyif almak yaptığım tercihlerle doğru orantılı olduğunu düşündüm.

Şu an bu keyifli anlardan birisini yaşıyorum.Yazmak, beni mutlu ediyor, kendimi bulmama yardımcı oluyor. Burada eğlenmek için varım.

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara