- Kategori
- Güncel
Her iyilikte, bir kötülük, her kötülükte bir iyilik vardır.

Dünkü yazımda, Melih Gökçek ve Junior Gökçek demiştim. Sanki içime doğmuş. Bu gün de, Melih Gökçek diyeceğim. Ne demiştim, Melih Gökçek, Ankara için bir şanssızlık ve bir cezadır. Bunu zamanla daha iyi göreceğiz ama, kaybeden Başkent olacak.
Ankaranın, Bahçelievler semtinin 7. caddesinde içki satılıp, satılmaması, Referandumla belirlenecekmiş.
20 Eylülde yapılması beklenen Referandum, Gökçeke göre "Demokratik Açılımmış." Gökçekin demokrasiden ne anladığı ve ne anlamadığı belli değil, ama, bunun bir demokrasi ayıbı olacağı kesin. Şimdi düşünün: 7. cadde de içkili yerlerin faaliyet gösterebileceğine, yasa izin vermiş. Daha sonra, ne olduysa, sokak sakinleri sözde rahatsız olmuşlar. Şanslı başkan, Gökçek, bu rahatsız olan, sakinlerin ve sakinelerin arkasında saf tutmuş. İşi, kanuni yollardan kıvıramayacağını anlayınca, "istemezük" diyenlerin de çoğunlukta olacağını varsayıp, belediye meclisinden, referandum kararını çıkarmış. 20 Eylülde referandum yapılacakmış. Kanunlar bu caddede, içkili yerlerin faaliyet göstereceğine izin vermişler. Bazı sokak sakineleri, rahatsız olmuşlar. Neden rahatsız olmuşlar bilmiyorum. Kavga mı çıkmış, maraza mı olmuş. İçki içip, gelene, geçene tacizde mi bulunmuşlar. Sokak sakinlerinin ahlaki yapıları mı çökmüş? Ne olmuş? Asayiş bozulmuşsa, Devletin asayiş birimleri var. Duruma müdahale ederler. Konuyu Referandum yolu ile becermek, söylendiği gibi, demokratik açılım değil, bir demokrasi aybıdır. Bu caddede, içki satılan mekanlar olacaktır. İsteyen gider, oturur içer. İsteyen gitmez, oturmaz, içmez. İşte asıl demokrasi budur. İnsanların hür iradesidir. Yasakla, dayatmayla, ne demokrasi olur, ne referandum. Ben Başkanım. Ben buldum, diyemezsiniz. Dediğim gibi, Gökçekin başkanlığı, Ankara için, bir şanssızlık olmuştur ve geçen yıllar, ankara için, kaybedilmiş yıllardır. Melih Gökçek, Başkan olmuş. Şu feleğin işine bak.
Bazı, anadan doğma, şanslı kişiler vardır. Fatih Terim de bunlardan biri. Türk futbolu, ülkeye gelen yabancı çalıştırıcılar ve yabancı futbolcular sayesinde, bir yerlerden, bir yerlere geldi. Bunlara çıraklık yapan, bizim emekli topçularımız, biz de yaparız dediler ve hazıra kondular. Ellerine hazır olarak gelen, ve futbolu az, buçuk öğrenen topçularımızla, bazı başarılar yakalandı. İşte hepsi bu. Ondan sonra, ne topçularımız, ne de, teknik adamlarımız, bildiklerinin üstüne bir şeyler ekleyemediler. Herkes gitti mersine. Biz hep gittik tersine. Kulüplerimiz, bütçeleri doğrultusunda, avrupanın ve dünyanın çeşitli yerlerinden, 2. kalite topçuları transfer ederken, 1. kalite topçular, çuvalla para verseniz dahi, bizim ülkemize gelmeye sıcak bakmıyorlar. Demek ki, dışarıdaki manzaramız, öyle ballandırıldığı gibi değil. Türk imajı, giderek değer yitiriyor. Kardeşimiz, dediğimiz Bosnalıların, milli maçtaki tavırları, hiç de kardeşliğe benzemiyordu. Dediğim gibi, şanslı Terimin, şansı bitti. Şans dediğiniz şey, bir yere kadar yanınızda oluyor. Eğer bir şeyler üretiyorsanız, şans da yanınzda oluyorsa, sonuç iyi oluyor. Biz üretemiyoruz, şans da bize uğramıyor. Artık bazı şeyleri değiştirmemizin zamanı gelmiştir. Önce Hükümeti değiştireceğiz, sonra uzantılarını. Sil, yeni baştan, dememizin zamanı geldi. Hadi bismillah.