Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '22

 
Kategori
Psikoloji
 

İçimizde bir Nazi olabilir mi?

“HER insanda bir kahraman, bir ermiş, bir şair, bir politikacı, babasına bile kazık atan bir alçak, bir güçsüz, bir sakat vardır; karman çorman!” / Henry Miller

DENEYİ BİLENLER BİLİR, BU "GERÇEK KABUS” BİLMEYENLER İÇİN:

Etkinlik: Bilimsel Deney. Zaman dilimi: 2’nci Dünya Savaşı sonrası. Mekan: Yale Üniversitesi. Yöneten: Prof. Stanley Milgram. 

AMAÇ VE BARINDIRDIĞI SORULAR: Savaş süresince işlenen milyonlarca cinayetin, hangi ‘insan portresi’ çerçevesine sığdığı. Ya da katiller ( on binlerce Nazi - sonuçta insan- ) ‘Öldür’ komutu alana kadar, gerçekten ‘can alıcı’ bir yapıya sahipler miydi? Ruhlarındaki böyle bir potansiyelin farkında mıydılar? İnsan (şu anda yaşayan tümümüz) kendisini ne kadar tanır? İşkence yap. Öldür. Gazla. Yak! Sonra git, klasik müzik dinle, opera izle. Ya da yaşamını hiç bir şey olmamışçasına sürdür. Bu insanlar yoksa “bizler” miydik? 

HAZIRLIK: Halkın içinden farklı düzeylerden, dengeli seçim sonunda denekler saptanmış. Elli ve yirmi yaş arasındaki bireyler, deneyin her saatine beş dolar alacak.

ORGANİZASYON:Araştırmanın konusu, şartlanmamaları için deneklere; ‘eğitimde cezanın rolü’ olarak; gerçek dışı tanıtılıyor. Herkes ‘öğretmen’ rolünde. Ancak yan odada gerçek öğrencilerin bulunduğu (Bu tümüyle gerçek dışı. Orada öğrenci falan yok) kendilerine resmen duyuruluyor.

DÜZENEK VE KURALLAR: Bulundukları bölmede hepsinin önünde elektronik bir komuta paneli var. Paneller 15’den 450’ye dek numaralı bir dizi düğmeden oluşmakta. Amaç ‘sözde / hayali öğrenciler’ in her yanlış yanıtında hangi numaraya basılmışsa o voltajda elektrik akımı verip onları cezalandırmak. Ceza puanı kuralının ise yanlış olan her yanıtta 15 volt artırılarak akım verme olduğu anlatılıyor ‘öğretmenler’ e (!) . Verdikleri elektriğin gücünü algılayabilmeleri adına önce hepsi bir 45 voltluk akıma çarptırılıyorlar. Bu arada her düğmeye bağlı, içine çığlıklar kaydedilmiş, birer de gizli ses bandı var. 

VE DENEYİN KENDİSİ: Yanlış yanıtlarda hangi düğmeye basıldı ise o düğmeye bağlı kayıttan çığlıklar duyuluyor. Ve soru/yanıt derken, bir bölüm denek 135 volttan ileri gitmiyor. Söylendiği ve karşılığında para alacaklarını onayladıkları halde bu noktada ‘araştırmanın amacı’ nı yeniden soruyorlar. Sık sık ‘hiçbir olumsuzluktan sorumlu olmayacaklarını’ vurgulayıp güvence alıyorlar. Çığlıklar arttıkça manyakça gülmeye başlayanlar oluyor. Pes ettirene dek ‘sürdürmek zorundasın’ komutu geliyor. Ve denekler de 450 volt akımı art arda üç kez verdikten sonra deney bitiyor.

TÜM İNSANLAR POTANSİYEL; EZBERE KONUŞMAMAK GEREKİR!

Öğretim üyesi Milgram, deney sonrasında meslekdaşlarına soruyor: ‘Tanımadığı birisine üç kez 450 voltluk elektriği vermeyi kabul edenler, deneklerin yüzde kaçı sizce?’ Aldığı yanıt: % 2 - 3. Gerçeğe gelince: % 65. Yani bu oranda ‘insan’, hiç ama hiç tanımadığı bir ‘insan’a; hangi koşulla olursa olsun, ‘yalnızca birisi istedi diye’ işkence ediyor. Almanya, İtalya, G.Afrika ve Avustralya gibi ülkelerde, aynı formatta yinelenen deneyde ‘yalnızca biri istedi diye’ hiç tanımadığı insanlara işkence yapanlar % 60’ ın altına hiç düşmemiş. İyi ve kötüyü birbirinden ayırt etme duygusu; yani “vicdan”. Söz dinleme, boyun eğme ya da bir emre uygun davranma; yani itaatkarlık! Yapılan bilimsel araştırmalar insanların, (kim olursa olsun farketmez) bu ikisi arasında seçim yapmak zorunda kaldığında ‘itaati’ seçtiğini ortaya koyuyor. Bu durumda sadistler, işkenceciler, sapıklar da kategorilerinde ne yazık ki yalnız kalmamış oluyor. Şiddet, yatağından taşmış azgın bir nehre dönüşünce, sürekli başvurduğumuz klasik bir kavga ortamından önce ‘emri veren’ i bulup, emri vermemesini sağlamak gerekir. Çünkü bu sonuçlara göre, vicdana sırt dönüp emre itaat etmeye “hepimiz hazır” görünüyoruz!

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..