Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Portakal Çiçeği ve FISILTI

http://blog.milliyet.com.tr/elvince

16 Kasım '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karakış ve Şemo

Karakış ve Şemo
 

O kış kar, hiçbir zaman böyle delice yağıp, yolları da delice kapattığı gürülmemişti.. Fırtına çıktığı zaman da, gözgözü görmüyordu. Bembeyaz bir bulut tabakası, katmer katmer şehrin üzerine yığıldıkça, nefesler de daralıyor, kasvetler de artıyordu. Dış kapıların yarı bellerini geçen karın geçit vermez ördüğü set karşısında Kars' lılar, ellerinde kürek, sabahleyin evden nasıl çıkacaklarını düşünür olmuşlardı. Kazan kazan kaynatılan sıcak sular, avuç içi kadar yerde açıklık bırakıyorsa da, tipinin orayı dolduruvermesi,i şten bile değildi. Atlı kızak arabaları, içinde yaktıkları sobalarda, üstünü yayla arabası gibi kapattıkları '' Huğ '' larda,okullara talebe taşıyorlardı. Kızakları bacası, daima tüterdi...

Atların yeleleri, sırım sırım buzlarla kaplı.. Efsane çalgı,'' LİR '' in telleri gibiydi.. Yürüdükçe, koştukça çıngıltılı sesler çıkarıyordu. Atın bıyıkları ile sürücününkiler , aynı biçimde sallantılı küpe gibi, şangur şungurdu.. Kaşlar, noel babanın ki gibi beyaz sürme çekilmişcesine kapkalındı.. Her şeye rağmen, çocukların neş'esi, bu zorlu tabloya uyum sağlamamak için '' Şenşakraktı ''

Beyaz zorba , şehri teslim aldığında,her taraf don olduğu için,su boruları patlaktı tabi. Belediyenin meydan çeşmelerinin musluğu,kulubelerinin duvarıdan başını ileı sıtırdı . Bu yüzden donmazdı boru.Devamlı akardı su,patlamazdı. Okullarda sobalar, kömürlüydü. Sıcacıktı. Döşemeler, sıra altlarına kadar yaştı. Sabahları 4O kişilik sınıfın yarısı yoktu. Öğleye doğru tamamlanabiliyordu ancak.Okul sabahtan akşama kadardı. Uzak köylerden, dağları tepeleri aşarak yaya gelen öğrenciler vardı.Okul kıyafetlerinden başka giysileri yoktu. Ayaklarında takunyaları vardı. Üstelik de ayakları da çıplaktılar. Pancar gibi yüzle dersin ortalarında paldür küldür sınıfa girenler, soluğu soba başında alıyorlardı. Sobanın etrafınıı çift sara sarmalayıp, üstünü, pabucunu kurutanlar, dersleri böylece takip ediyorlardı. Köylük yerlerde kar, adam boyu imiç. Anlatırlardı. Onları nasıl aşip geldikleri de düşündürücüydü..

Emaktar site bekçisi ''Şemo'',siyah düz saçlı,Eskimo yüzlü,bıyıkları Çinliler gibi simsiyah birer kaytan gibi aşağı sarkan bir tipti.Yumuk gözleri,hep güleçti.Sırtındaki mintanı delik deşikti.Uzun bir sopa ucuna zincirlerle tutturduğu kovalarla,sırığı sırtına vurdu mu,suyu dökmeden,teraziliyerekten evlere su taşırdı.Daima baltası vardı yanında.Millet Bahçesinin köprüsü altında, buz ,biraz inceydi.Ancak suyu yarım metrede bulabiliyordu Şemo! Beş nufusa bakıyordu ,su sakalığından kazanddığı parayla.Ayağında,gönden yapılma hakiki bir çarık vardı.Sorardık ''Ayağın üşümez mi senin? Al şu yün çoraplarını'' derdik.'' Yok abla,derdi.Ben '' üşümirem'' ''Ben soğuğa alışmışem gurban. Bu hava bile bana sıcak geliyor'' derdi.

Pencereye oturmuş,kuşların debelendiklerini görüyordum yerlerden kalkamıyorlardı. Herbiri,minik kartopuydular sanki..Ağaçlar,onca karı,taşıyamıyordu.Dalların bir kısmı yerlerdeydi...Telefon telleri yerlere seriliydi.Tam bu sırada kapı çalındı.Gelen Şemo olmalıydı.Bakraçları hazırladım.Kapıya yanaştırıp ,açtım kapaıyı.Gelen şemo değildi.Başkabir sucu idi.Kapıyı kapatacak oldum,Bir ses: ''Abla.Ben Şemo' nun oğluyum.'' dedi.Ve kovaları o zaman uzattım.Şemoyı sordum.Hasta falan mıydı acaba.Çocuğu imiş.Hık demiş,burnundan düşmüş..Ayağında,bir teki kırmızıya çalan çarığından anladım ki,babasının çarığını giymiş o da.

Soruma cevap vermedi.Sadece başını öne eğdi .N'oldu?'' diye soracak oldum.Sesi karıktı..Tipi onunda saçlarını akpak yapmıştı. Fısıltı halde cevap verdi:'' Babam,sizlere ömür..'' Ailecek çok sarsıldık..Çok üzüldük.Bayağı yas tuttuk.O fıldır fıldır gözleriyle,simsiyah ince sarkık bıyığı ile ve kınalı çarığı ile Şemo,yoktu artık,

Sonradan öğrendik.Dereden su alırken,çatlayan buzlarla göçüp gitmiş ..Bata çıka buzların altından akıntıya kapılıp gitmiş..Yanıbaşındaki kızağın ağırlığına dayanamamış buz.Cesedi,gelecek bahara ancak ortaya çıkar deddiler.Kimbilir nerelerdem çıkar..

Şemo,o kadar ağırlığı taşırken,omuzundaki sopanın ucunda bulunan tenekelerdeki suyu hiç dökmezdi.Penguen gibi ''Badı badi'' yürür,sallana sallan suyu taşırdı.Yüzü hep güleçti.Şimdi gerideki çucukları devralmıştı işleri.Baltayı ve bir su kovasını da elinde taşıyordu ortancı oğlu..

Ve kış,bütün haşmetiyle,acımasızlığı ile hüküm sürerken,nice Şemo'lar, nice Aliço'lar bu işten ekmek parası kazanıyordu.Kış acımasızdı.Ve kar,bütün ayak izlerini örterek,devleşerek hükmünü sürdürüyordu.

 
Toplam blog
: 76
: 2902
Kayıt tarihi
: 06.11.06
 
 

"Yasamak sakaya gelmez,büyük bir ciddiyetle yasayacaksinbir sincap gibi mesela,yani yasamin disinda ..