Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Ekim '11

 
Kategori
Öykü
 

Kızıl 20

Genç kız oyalanmadan önce alacaklarını aldı ve boynunda asılı duran kumaş çantasına koydu. Daha sonra da bu pis kokulu mahzende biraz daha gezinmeye başladı. Belki işine yarayabilecek bir şeyler bulabilirim diye… Ancak Kontun özel eşyalarından ve ıvır zıvırdan farklı yararlı başka bir şey göremeyince daha fazla beklemeden Yorga’nın yanına geri ışınlanmak için dikkatini toparladı ve görüntüsü yavaştan dağılmaya başladı. Bir saniye içinde yeniden Yorganın yanındaydı. 

- Aldım. Artık gidebiliriz. Dedi omzundaki çantaya vururken. Adamın elini yakaladı ve bu defa ikisini birden oradan götürebilmek için tüm gücünü ellerinin birleştiği noktada yoğunlaştırmaya odaklandı. Burada biriken tüm enerji aynı anda ikisinin de vücuduna yayılarak onları gitmek istedikleri yere götürecekti. Birkaç dakika içinde enerjisi iki bedenide silikleştirmeye başlamıştı, bu defa biraz zor oluyordu çünkü Yorganın vücudu enerjisi için çok yabancı bir alandı. Kendini biraz daha zorlayarak enerjisini mümkün olduğunca çoğalttı. Eğer tam gücünü kullanırsa orada olduğu tüm septistte anlaşılabilirdi… Küçük kulübeye geri döndüklerinde herkesin henüz ayakta olduğunu gördüler. Gözlerinden de anlaşıldığı üzere uyumamışlardı. Omzundaki çantayı eline alarak önlerindeki masanın üzerine bıraktı yüzünde hafif bir tebessümle… 

- Buldunuz demek… Dedi Konsta.

- Evet. Ancak henüz üzerinde ne yazdığını bilmiyoruz. Okumadık.

- Öyleyse bir bakalım dedi Yağız uzanıp çantayı önüne çekti ve taş kitabeyi eline alıp göz gezdirmeye başladı.

- Eee, ne yazıyor? Dedi genç kız yüzünün asıldığını görünce.

- Kendin bak. Taşı ona uzattı. Aldı ve okumaya başladı. Okumayı bitirdiğinde sessizce onu bekleyen arkadaşlarına döndü.

- Yazılana göre Yorga ve benim bu saf enerjiyi ortaya çıkarmamız için ruhlarımızın bir bütün haline gelmesi gerekiyormuş. Ve bunun için de aramızdaki sevgi, bağlılık ve aşkın en saf halinde olması şartmış… Bunu başarabilirsek eğer oluşacak olan güç lanetin enerjisini etkisiz kılabilirmiş…

- Bunu nasıl yapacağımız yazmıyor mu? Diye sordu Yorga.

- Hayır… Tek bir ipucu var o da duygularımızın en saf halinde olması gerektiği… Ki bana göre aşırı yakınlaşmalar hiçbir işimize yaramaz…

- Her neyse… En azından artık kesin olarak biliyoruz ki laneti ortadan kaldırabiliriz. Ve Kont Mühin Nekar’da gerçeği biliyor dedi kızın elindeki taşı alıp bir de kendisi göz atarken…

- Maalesef…

- Bizi durdurmak için elinden geleni yapacağından eminim.

- Hayır yapamayacak.

- Öyle mi? Ne kadar da eminsin bundan?

- Eminim çünkü Üzeil ona engel olacak. 

- Ben mi? Beni bu işe kesinlikle karıştırmayın.

- Üzgünüm ama mecbursun. Başka yolun yok.

- Sen öyle zannet dedi inatla bakışıyorlarken.

- Eğer onu engellemezsen Nekar beni ele geçirecek, seni öldürecek ki onun da eski bir Omay olduğunu düşünecek olursak beni kendine eş yapıp tüm Septist’in kontrolünü eline geçirecek.

- Nekar eski bir omaymıymış! Diye atıldı Konsta şaşkınlıkla. 

- Bunu da nereden çıkarıyorsun diye sordu bu kez Yağız.

- Zihninin en karanlık köşelerinden çıkarıyorum, sevgili ağabeycim. Sizlerin asla giremediği en ücra köşelerinden… Tüm bu öfkesi de ona olan ihanetin yüzünden… Çünkü sen onun eşini öldürmüşsün. O da intikam olarak beni alacak. Septisttin kontrolünü sağlayacak olması da cabası… 

- Yani tüm gücü eline geçirecek…

- Aynen öyle Yorga. Çok iyi özetledin meseleyi dedi omzunu sıkarken.

-  Demek öldürdüğüm o kadın onun eşiydi dedi fısıltıyla.

- Şimdi senden neden bu denli nefret ettiğini bildiğimize göre artık bana yardım etmeyi kabul edeceğini umuyorum. Başını kaldırdı ve ima ile ona sırıtan kızı bir süre izledi.

- Pekâlâ, septistli… Ancak tek bir şartım olacak. Aksi takdirde kaybedeceğim hiçbir şey olmadığından isteğini reddetmek zorunda kalacağım dediğinde Elyanın yüzündeki o gülümseme yerini öfkeye bırakmıştı. Çünkü isteğinin ne olduğu tüm detaylarıyla gözlerinin önündeydi.

- Ne istiyorsun dedi bu bakışmalarından işkillenen, Yorga.

- O bunu çok iyi biliyor.

- Söyle şunu lanet olası dedi hışımla yakasına yapışırken.

-- Laneti ortadan kaldırdıktan ve Nekar’ı da öldürdükten sonra ikiniz ayrılacaksınız, ilişkinizi onaylamıyorum Yoksa bu işi unutun. aksi takdirde sizi ayrı tutmak için elimden geleni yaparım çünkü yorga kızkardeşimi öylece sana emanet edemem… Ne diyorsun diye de ekledi orada öylece dikilen ve hayret dolu gözlerle yere bakan kıza… Dudaklarının hareketlerinden içinden bir şeyler fısıldadığı belli oluyordu ve muhtemelen bu düşüncelerin çoğu ona küfür niteliğindeydi. Yorga öfkeyle geri ittirdi onu koltuğa ve sessizliğini koruyan genç kıza döndü.

- Ne düşünüyorsun? Ona hayır demen gerekiyor! Diye bağırdı. Genç kız başını yerden kaldırdı ve öfkeli oğlana baktı.

- Ben… Bilemiyorum, Yorga. Yardıma ihtiyacımız var.

- Böyle yardımın canı cehenneme, Aye-il. Biz bir yolunu buluruz.

- Nasıl? Nekar’ın karşısına çıkacak bir tek kişi var Yağız’ın dışında ki o da Asillerle işbirliği içerisinde… Ayrıca o da şartlar sunmayacak mı önümüze…

- Öyleyse bırak. Ne istiyorlarsa yapsınlar. Böyle kararsız kalırsan ya da şartını kabul edersen sence artık aramızdaki güven eskisi gibi olabilecek mi? Söyle Aye-il, o zaman laneti nasıl etkisiz kılacağız.

- Üzgünüm. Haklısın. Bu konuda yanılgıya düşmemeliyim. Ama…

- Aması yok, Aye-il. Kont için bir başka yol buluruz. 

- Nasıl bulacağız. Aynı anda onunla da ilgilenemem.

- Kariha var. Onu eğitebilirsin enerjisini kullanabilmesi için… Olur mu Kariha dedi kıza dönerek.

- Neden olmasın. Severek yaparım. Ama o güne dek yeterli güce ulaşabilir miyim?

- Madem öyle dedi sanki dakikalardır nefesini tutuyormuş gibi derin bir soluk alarak; - en azından deneyeceğiz. Umarım başarabiliriz. 

- Halloldu işte, gördün mü?

- Evet, ama aynı anda lanet için gerekli enerjiyi nasıl kullanacağız onu da bulmamız gerekiyor. Zor olacak ancak mutlaka başaracağız. Dedi gülümseyerek.

- ayeil sana bir söz verdim ve bunu sonucu ne olursa olsun mutlaka yerine getireceğim.

- Pekâlâ… Artık aklımızı ve enerjimizi o gün gelene dek bunlara yoğunlaştıralım. bunları düşünmek istemiyorum.

- Ya senin eğitimlerin ne olacak? Diye sordu Konsta. Hepsi sanki bunucu neeleyi özellikle atlıyormuş gibiydi.

- Aye-il’in artık eğitilmeye hiç ihtiyacı yok. Çünkü zihin üzerindeki güçleri çok gelişmiş durumda… Bu gücünü kullanarak benim bilgilerimi kendi zihninde kullanabileceği bir şekle dönüştürebilirse bunu hareketlerine de yansıtabilir. 

- Tabii… Dedi imayla; - bundan çok kolay bir şeymiş gibi söz etmesine bakmayın siz… Böyle bir şeye kalkışırsam vücudumdaki enerjinin büyük bir kısmını  bu işe harcamam gerekiyor ki bu da en az iki ya da üç gün kendimde olmamam demek… O bilgileri zihnime kabul ettirebilmem için birkaç gün yoğunlaşma halinde olmalıyım. Vücudum tamamen savunmasız kalacak. Tüm gücümü buna harcayacağım için de asiller ve Kont yerimizi belirleyecekler… Artık iyi bir fikir gibi geliyor mu, yorga? Dedi yeniden ona döndüğünde…

- Pek sayılmaz…

- Öyleyse aynı anda eğitimlerimi de devam ettirmeliyiz. Maalesef sevgili abicim düşüncesizce davrandığı için kendi başımızın çaresine bakmamız gerekiyor dedi  bakışlarını Ağabeyine çevirerek;- onu iyi tanıdığımı sanırdım

- seni korumak için gereken her önlemi alırım kardeşim ailene söz veren sen değilsin dedi ayaklanıp odasına yöneldiğinde…

 

Büyük güne bir ay kadar az bir zaman kala Aye-il ve arkadaşları dört bir yandan sıkışmışlardı. Enerjisinin çok cüzi bir kısmını onları gizleyebilmek amacıyla kullanabiliyordu artık… Bu da asilleri ve özellikle Mühin Nekar’ı onlara her an biraz daha yaklaştırıyordu. Neyse ki Gardiyan Hatula’nın işbirliği sayesinde Asillerin anı anına ne yaptıklarını biliyor ve böylece onlara tehlikeli derecede yaklaştığını düşündüğü her an yerlerini değiştiriyordu. Böylece Konttan da aynı süre boyunca kurtulabiliyorlardı. Ancak gizlenmek için artık çok fazla alan kalmamıştı. Ve giderek de tükeniyordu. Bugün Septisttin birkaç şelalesinden biri olan Azuva şelalesinin altında kalan küçük, soğuk ve karanlık bir mağaradaydılar. Suyun mistik havası sayesinde üç haftadır en uzun süre ile kaldıkları yer burası olmuştu. Suyun etrafına da salgın bir hastalık misali yaydığı sihirli kokusu yirmi kilometre çapındaki alanı en az enerjiyle yüksek güvenlikle gizleyebilmesini sağlıyordu. Belki de bu sayede o güne dek burada rahatlıkla vakitlerini eğitimleriyle ve laneti ortadan kaldırabilmek için buldukları yolu daha da geliştirerek geçirebilirlerdi. Bir terslik çıkmazsa elbette… Son bulundukları yerde Konsta’nın dikkatsizliği yüzünden neredeyse yakalanacaklardı da son anda Üze-il’in de araya girmesiyle onları alandan çıkarıp buraya getirebilmişlerdi. Üze-il’in de onlara yardımının dokunduğu nadir tek an olmuştu zaten… Öylesine yoruluyordu ki bugünlerde bir an gelecekte bir yerlerde bayılıp kalacağım diye içi içini yiyordu. Azuva’ya geldiklerinden bu yana çalışmaları daha da yoğunlaştırmışlardı. Bu da gittikçe daha da yorgunlaşmasına neden oluyordu. Gün içerisinde birkaç saatlik zamanını öncelikle lanet için ayırıyorken öğleden sonraları Kariha’nın ve kendisinin eğitimiyle geçiriyordu. Akşamları da dinlenmeye ve sohbete bırakılmıştı. Neyse ki… Böylece giderek gerginleşen sinirleri bu sohbetler esnasında gevşiyor ve her şey aklından bir an için uçup gidiyordu. Buranın havası daha önce bulundukları bölgelerden çok daha efsunluydu.

Laneti etkisiz kılmak için gerekli enerjiyi en güçlü bir biçimde ortaya çıkarabilmenin en etkili yolunu da burada bulmuşlardı zaten. Yine de belki daha da etkili olabilir umuduyla gündüzlerini öğlene dek Yorga ile biraraya gelip yoğunlaşmakla geçiriyorlardı. Bunu yapabilmek için kendilerine özel bir bölge bile edinmişlerdi. Şelalenin akarsuya dönüşerek akmaya devam ettiği yerde yaşlı bir çınar ağacı vardı. Sabah saat yedi sularında o ağacın altında sırtlarını birbirlerine yaslayıp kollarını sekiz oluşturacak biçimde yanlarında kenetliyorlar ve gözlerini kapattıktan sonra da akıllarındaki tüm düşüncelerden sıyrılıp yalnızca geleceğe dair en saf en masum olacakları hayal ediyorlardı.  Bu esnalarda çevrelerine öyle bir enerji yayılıyordu ki etkisini üzerine sürekli sürekli eklenen enerjiyle de birleşince sonsuza dek yitirmeyecekmiş gibi parlayıp duruyordu. Güneşin tam tepeye ulaşmasına yarım saat kala onlar çalışmalarına bir son verdiler. Yorga mağaraya geçerek Kariha’yı Aye-il’in yanına yollamıştı. Böylece o da onların çalışmaları bitene dek birkaç saat dinleniyor ve akşam vaktine girmeden önce iki saat boyunca da Aye-il’in kılıç ve dövüş eğitimlerini geliştiriyorlardı. Neyse ki bu aralar ona öğretebileceği fazla bir şey kalmamıştı da Bu vakitleri zorlu denemelerle ve hataları olursa bunları düzeltmekle geçiriyorlardı. 

- Kariha tüm varlığınla odaklanmazsan enerjini nasıl kullanabilirsin! Önce enerjini ham halinden dönüştürmen gerekiyor, biliyorsun. Diye bağırdı kendini tam anlamıyla vermediğini gördükçe sinirleri iyice geriliyordu. Zaten yeterince yoruluyordu azıcık yardımcı olup hemencecik kavrasaydı ne olacaktı sanki…

- Üzgünüm, Aye-il. Dedi kız mahcup bir şekilde durup ona dönerek.

- Söyler misin bu defa aklında hangi saçma düşünce var?

- Hiç… Dedi ne olduğunu bilmesini istemediği için kaçamak bir cevap vererek.

- Öyleyse sana yalvarıyorum; aklında her ne varsa kurtul ve enerjine odaklan. Yalnızca birkaç haftamız kaldı ve sen hala son geldiğimiz yerde sayıklıyorsun. Beni Üze-il’in ellerine bırakma, lütfen! Diye de ekledi sonunda… Duygu sömürüsü yapmak daha iyi çalışmasına yardımcı olabiliyordu bazen.

- Elimden geleni yapıyorum, Aye-il. Lütfen bana sürekli bunu hatırlatmaktan vazgeçer misin? Bana işkence ediyorsun.

- İşkence mi ediyorum! Sen gerçek işkence nasıl olur gördün mü hiç! Diye bağırdı hiddetle…

- Ha-hayır…

- Öyleyse ben sana gerçekten işkence etmeden evvel odaklansan iyi olacak… Zaten yeterince yoruluyorum, Kariha. Gün içinde dinlenebildiğim tek vakit akşam ve kuşluk arası ki bunun ancak yarısını uyuyarak geçirebiliyorum dedi kızın ağlamaklı olduğunu fark edince ve ekledi; - sürekli gerginim. Ve neden biliyor musun; o aklından hiç çıkmayan ahmak yüzünden… Kayıtsız şartsız bana yardım etseydi şimdi bu halde olur muyduk? Gücümün gittikçe tükendiğini hissediyorum. Ve ortada böyle bir lanet varken bunun hiç zamanı değil. Şimdi sen söyle; asıl işkenceyi kim çekiyor. Bana yardımcı olman için seni zorlamadım, Kariha. Bunu kendi isteğinle kabul ettin. Kendini tamamen vermezsen ne işime yarayacak bu yardım isteğin, ha?

- Üzgünüm. Haklısın dedi başını sonunda yerden kaldırıp da eğiticisinin gözlerine bakarak.

- Öyleyse şimdi lütfen yeniden dene dedi koluyla devam etmesini de işaret ederken…

- Ama benim öncelikle bizzat senden öğrenmek istediğim bir şey var. Çoğunlukla aklımda olan bir şey…

- Ne olduğunu biliyorum, Kariha. Seni temin ederim ki böyle bir şey asla olmayacak.

- Garanti edebilir misin peki?

-  Ederim, Kariha, ederim dedi sabrı yeniden sınıra dayanmaya başlamıştı;- devam edecek misin artık? Vaktimizi saçma sapan düşüncelerle kaybedemeyiz.

- Tamam dedi sevinçle ve yeniden odaklanmaya çalıştı. Bu defa gerçekten başaracaktı bunu… Artık aklındaki o düşünceden kurtulduğu için de rahatlamıştı. Üze-il uzun bir süredir onları izlediği yerden çıkarak kızın yanına geldi. Elya gelenin o olduğunu bilse de dönüp bir an için ona bakmış ve sonra yeniden Kariha’ya odaklanmıştı. Yağız da bir süre ona eşlik etti, sessizce kızı izliyorlardı.

- İyi gidiyorsun, Kariha. Böyle devam et. Başaracaksın.

- Hala sana yardım teklifim geçerli, Aye-il. Bununla uğraşmak zorunda değilsin dedi kızı gösterirken…

- Senin o “bu” dediğinin bir adı var. Cansız bir varlıktan söz etmiyoruz burada… Üstelik önüme sunduğun şartlarla olacak iş değil. Şimdi bizi rahat bırakırsan sevinirim. Sen buradayken Kariha iyi odaklanamıyor.

- Neden sürekli çevrenizdeyim sanıyorsun dedi sırıtarak.

-  Biliyor musun dedi yüzünü ona dönerek;-  bu denli düşeceğini hiç tahmin etmemiştim. Nasıl oldu da bir anda tüm değerlerini bir kenara bırakabildin?

- Eğer dedi sağ kolunu yakalayıp sıkmaya başlamıştı;- Eğer Yorga olmasaydı bu durumda olmayacaktık.

- Sen hiçbir halt yiyemezsin, derdin nedir senin! Dedi hışımla kolunu kurtarırken.

- bunu zaten biliyorsun ayeil. seni korumak için gerekirse sana bile zarar veririm.

- Öyle mi,Silmli. Benim karşımda hiçbir şansın yok artık dedi bir kolunu havaya kaldırarak enerjisine odaklandı ve gücünün bir kısmını serbest bıraktı. Onu önce kendinden uzaklaştırdı sonra da kolunu biraz daha havaya kaldırarak ayaklarını yerden, Parmaklarını yumruk yaparak da nefes alışverişini kesmeye başladı. Yeterli olduğunu düşündüğü bir yüksekliğe ulaştığında durdu ancak nefes alışverişini giderek daha da zorlaştırıyordu. Soluğu kesildikçe boşlukta sallanan bacakları çaresizce çırpınıyor, yüzü de ciğerleri için oksijen isteğine giderek daha fazla morararak tepki veriyordu.

- Sen sanıyor musun ki hala benden güçlüsün, Silmli… Çok yanılıyorsun. Artık seni tek bir parmağımın hareketiyle gebertecek kadar güçlüyüm senden diye bağırdı hiddetle… Gözleri alev alev yanıyordu adeta… Öfkesi öylesine büyüktü ki etrafta durması için bağırıp çağıran Kariha, Konsta ve Elmira’yı duymuyordu bile… Gürültüye uyanan Yorga’ysa gördüğü manzara karşısında şaşkınlık içerisindeydi. Dikildiği yerde öylece kalakalmıştı elya her geçen gün daha da güçleniyor olmasına rağmen lanette etkisini o kadar artırıyor onu kontrolsüzleştiriyordu. onu gören Konsta bağırarak bir şeyler yapmasını söylemişti. Çünkü Aye-il şiddetini gittikçe arttırıyordu ve havada debelenip duran Üze-il’in gücü de tükenmeye başlamıştı. Boğazından tiz, hayvansı hırıltılar çıkıyordu Aye-il gırtlağını sıktıkça… Diğer eliyle de sanki kalbinin atışını bozuyordu.

- Hiç merak etme, dostum dedi yanlarına gelerek;- onunla yalnızca oyun oynuyor. Öldürmeyecek. 

- Bundan nasıl emin olabiliyorsun? Ona bir bak iyice morardı.

- Bekle… Dediği anda Aye-il oğlanı şiddetli bir şekilde yere bırakmıştı. Kariha hemen atılarak yerde nefes alabilmek için çırpınan oğlanı kollarına aldı.

- Bunu neden yaptın? 

- Sen bu işe sakın karışma, Kariha dedi kızı nazik bir şekilde gücüyle oğlandan uzaklaştırdı. Yağız tekrar yere yığılmıştı şimdi.  Zar zor nefes alabiliyordu ve hızlıca çarpan kalbine yeterince oksijen sağlayamıyordu. Yaklaştı ona ve hafifçe üzerine eğildi. Gözlerini oğlanın yarı kapalı gözlerine dikti;- bu gözümde hiçbir değeri olmayan aşırı ukalalıkların bir kez daha tekrarlayacak olursa, Üze-il emin ol o zaman seni kesin olarak öldürürüm. Hiç tereddüt etmem. Ancak ben yine de senin yaşamandan yanayım. çünkü senn abimsin,Bu yüzden uslu ol, Silmli dedi yanağına hafifçe vururken. Oğlan tepkisiz gözlerine bakıyordu kızın... bu basıl bir öfkeydi böyle… Bir zamanlar saf sevgiyle doluydu hâlbuki o gözler… Ve onu mutlu etmek için elinden gelenin en iyisini yapardı ama artık… Şimdi daha iyi anlayabiliyordu her şeyi nasıl da değiştiğini ve bu lanetin gücünü…  Hafifçe doğrulmaya çalıştı ancak zorla dirseklerinin üzerine kalkabilmişti.

- Benden böylesine nefret ettiğini daha fazla görmek istemiyorum, Aye-il.  Yalvarırım beni hemen burada öldür.

- Hiç boşuna çeneni yorma. Bu daha hiçbir şey, şu lanetten bir kurtulalım sana neler yapacağımı düşünemeyeceksin bile…

- yeter artık ayeil lanet kontrolünü kaybettiriyor sana ben de kendimi kaybetmeden evvel dursan iyi olacak, neden bu durumdayız ha söyle?

- Sana söyledim, abi onu seviyorum. bize engel olamazsın.

- öyle mi dersin, benimle oyun oynamana izin veriyorsam bu güçlenmen içindir. beni istemediğim yollara başvurmaya zorlama aksi takdirde sonuç hiç iyi olmayacak.

- yeter artık üzeil rahat bırak beni... ben senin korumana ihtiyaç duyan küçük bir kız çocuğu değilim.

- pekala elya istediğin gibi olsun bakalım. ama sonuçlarına katlanacaksın.

 

- Aferin sana, çok iyiydi dedi ateşin önüne oturmuş ellerini ısıtan kıza… Döndü ve ona baktı.

- yine de hala karşısında zayıfım.

- güçleneceksin merak etme en az onun kadar belki daha fazla...

- umuyorum ki....

- Ama umarım bu öfken ve nefretin laneti etkisizleştirmek için gerekli olan o saf enerjiye ters bir etki yapmaz. Aksi takdirde… Ne olacağını biliyorsun dedi karşısındaki diğer taşa otururken.

- Of, haklısın. Bunu hiç düşünmemiştim. Ne yapacağız peki?

- Bilmiyorum.

- Bu zamana dek hiçbir etkisi olmadı enerjimize… Belki de bundan sonra da olmaz… 

- Belki de…

 

 
Toplam blog
: 38
: 43
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Çalışırken denk gelmiştim milliyet blog sayfasına... Burada yazılanlar beni çok cezbetti ve ben d..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara