- Kategori
- Öykü
Falcı- 3. Bölüm

Bütün bunları düşünürken Aylin kapıda belirdi.
- Haydi! Daha hazır değil misin? Randevuya geç kalacağız. Dedi.
- Ne randevusu? Dedi İpek.
- Sana sürprizimi açıklıyorum. Seni meşhur bir falcıya götüreceğim. Bilmediği yok .
- Hadi, asma öyle suratını. Çok eğleneceğiz.
Oysa İpek’in keyfi kaçmış, tedirgin olmuştu. Annesi gibi falcıları o da hiç sevmezdi. Ya kötü bir şey söylerlerse. Kahve falı bile baktırmazdı bu yüzden. Ama Aylin’in hevesini kırmak istemedi.
Falcı dairesi Nişantaşı’nda lüks bir apartmanın çatı katındaydı. İçerisi çok otantik döşenmişti, her yerde tütsüler vardı. Gündüz olmasına rağmen perdeler sıkı sıkıya kapalıydı ve ortamda mumların yaydığı loş ışıktan başka ışık yoktu. Bu atmosfer İpek’e ürkütücü gelmiş sıkıntısı bir kat daha artmıştı.
Önce Aylin baktırdı falına. Falcı ona kısa bir süre önce bir ayrılık yaşamış olduğunu, bundan dolayı üzülmemesi gerektiğini üç vakte kadar bu adamın ona geri dönüp ayaklarına kapanacağını söyledi. Bundan başka çevresinde iyilik meleği gibi biri olduğunu bu kişiyi yeni tanımış olmasına rağmen Aylin’in de onu çok sevdiğini, ileride birbirlerine karşılıklı olarak iyiliklerinin dokunacağını bu kişiyi koruyup kollaması gerektiğini söyledi. Bir de bu kişinin isminin baş harfini “ İ ” , bu kişinin ismi i harfi ile başlıyordu.
İpek tedirginliğini biraz olsun yenmişti. Falcının dediğini bakılırsa onu koruyacak arkadaşı da yanındaydı ne olsa.
Sıra ipek’e geldiğinde Falcı ona şöyle bir baktı ve konuşmaya başladı.
“ Sen çok iyi kalpli bir insansın, karıncayı bile incitmezsin ama hayat seni hep incitmiş, yazık.“ dedi. Bu sözü duyunca İpek kendini tutamayıp ağlamaya başladı. “ Sizi üzmek istememiştim, isterseniz bırakalım. “ dedi falcı ama İpek devam etmek istedi.
“ Bak kızım, sen anasız babasız kalmışın genç yaşında, bu yokluğu bir kişiyle gidermeye çalışmışsın, onu çok sevmişsin, güvenmişsin, sırtını ona dayamışsın. Aman dikkat et! Sağlam yerlere dayan, sonra çok üzülürsün. O, senin sandığın kadar iyi birisi değil. Bu kadarını bil, ayağını denk al. Of, başıma ağrılar saplandı. Daha fazlasını söylememe izin yok. Hadi, siz de gidin artık. “
Daha ne diyecekti ki! Bu sözler İpek’in yıllardır kendini korumak için özenle ördüğü duvarı bir hamlede yerle bir etmişti. Yüzü bembeyaz olmuş gözlerinden istemsizce yaşlar dökülüyordu. Aylin de üzülmüştü onun bu haline. Oradan çıkıp köşedeki kafeye oturduklarında falcıyı çok kafasına takmamasını, hatta bir arkadaşına üç ay içinde boşanacaksın dediği halde kızın ikinci bebeğine hamile kaldığını, bu olay üzerinden üç ay değil iki yıl geçmesine rağmen boşanmak şöyle, dursun kocasıyla hiç olmadıkları kadar mutlu olduklarını söyledi. Ama İpek’in içine kurt düşmüştü bir kere. Üst üste içtiği cin toniklerde onu yatıştırmamıştı.
Eve gittiğinde kocasını incelemeye koyuldu. Kocası onun tavırlarındaki garipliği sezmiş ve rahatsız olmuştu.
“ Sen iyi misin? “ Diye sordu. “ Yüzün pek solgun bugün, üstelik içki de içmişsin. Yapmazdın böyle şeyler. Ne oldu? Bir sıkıntın varsa benimle paylaşabileceğini biliyorsun değil mi? “
“ Yok bir şey. Keyfim yoktu bugün pek. Arkadaşımla dışarıya çıktık, bir yerde oturup, sohbet edip, bir iki kadeh bir şey içtik. Ne var bunda büyütülecek. “
“ Şu yeni arkadaşınla mı? Adı Ayla mı, Aylin mi neydi? “
“ Aylin. Ne o şimdi de arkadaşlarıma karışmaya mı başladın. “
“ Hayır. Ama görmüyor musun bu kadın sana iyi gelmiyor. Betin benzin atmış, üstelik daha önce benimle hiç bu şekilde konuşmazdın sen. Bu gidişle annen gibi hastalanacaksın diye korkuyorum. “ Dedi Berkay ve o son cümleyi ettiğine pişman oldu hemen. İpek annesi ve hastalığı konusunda çok hassastı.
“ Sen ne demek istiyorsun. Ben de annem gibi ruh hastası mıyım yani. Yoksa senin de derdin babam gibi beni bir tımarhaneye mi kapatmak. Öleyim, sen de tüm bu mirasa kon, öyle mi? “
“ İyice saçmaladığının farkında mısın? “ dedi Berkay. Karısı ilk defa parası ile ilgili bu şekilde konuşmuştu onunla. Oysa o bu konuda başkalarının şaka yapmasına bile izin vermez onlara uygun bir cevap verip konuyu kapatırdı. Berkay suratına sıkı bir yumruk yemiş gibi suratını buruşturdu.
“ O kadınla bir daha görüşmeyeceksin, yasaklıyorum. “ Dedi. Berkay bir gün içinde ikinci büyük hatasını yapmıştı. İpek’in tüm yumuşaklığına rağmen inatçı tarafının varlığını unutmuştu.
“ Sen bana karışamazsın. İstediğimle görüşürüm. Hem o benim her zaman iyiliğimi düşünüyor. Keşke en yakın bildiklerim de onun gibi olsaydı. “ Dedi ve ağlamaya başladı.
Bu onların evlendiklerinden beri ilk gerçek kavgalarıydı. Çünkü İpek hiç kavga etmez, bir şeye çok kırılsa bile hep içine atar, susardı. Evlerinde İpek’in sesi ilk defa yükselmişti.
Berkay da çok üzülmüştü bütün bu olanlara.
Aralarına bir soğukluk girdi o günden sonra. İş gezileri, iş yemekleri artık her zamankinden daha çoktu Berkay’ın.