Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '08

 
Kategori
Şiir
 

Militanlaşan şehvetin aşk mürekkebiyle yazılan fermanı

Militanlaşan şehvetin aşk mürekkebiyle yazılan fermanı
 

Kötüyüm bügün, beterim çokluğunda sensizliğin

Ayazımda titrerken katran yalnızlık

Kanayan yerime sürüyorum zifir tutmuş geceyi

Karanlığın birine kırkyedi kurşun sıkılmış

Kırk sekizincisine saniyenin kapsülü çakılıyor

Saliselerin barutuyla doldurulmuş gövdesine

Vuruldukça gecenin içinde , yorgun saatlerle can özüm

Zakkum kökünden peydahladığım özümden can çekiliyor

Doyuyorum bu gece sensizliğin işkencelerine

Kırmış atlı karıncalar ayaklarını acılarımın yükünde

Sarı ışıklarını hüzün içmiş lambanın karartısı düşüyor

Eğri büğrü kara bakışlı harflerin aydınlık gözlerine

Tutuşturup harfleri acılarımın halayında el ele

Sabahın ilk ışıklarını ekiyorum ağlak şiirlere

Gece uzun gülüm, gece dudaklarımda üşüyen, titreyen ağıt

Gece sırtımda kambur , sensizliğin ağırlığınca deli divane çığlıklar

Gecenin suskun kurşunları patlarken zindanında bir intiharın

Sanki adımı anmışsın gibi çınlıyor kulaklarım

Eskitirken karanlık saatlerini gecenin adım adim

Parmaklarımda çevirdiğim iki bozuk düş şakırtısında,

bozuluyor sevişmelerimizin efsunları

Uykusuzluğun rıhtımına demirleyip gözlerimi

Kaçıyorum yastığımda bekleşen senli rüyalardan

Kurduğum hayallerde kalpsiz , yalnız bir peri

Soğuk ruhunu çıplaklağına gizlemiş

Acıların cehenneminde unutulan ferman

Militanlaşan şehvetin aşk mürekkebiyle yazılmış

Diri gögüslerinin uçlarına yazdığım şiirlerde tükeniyor

Hiç başlamamış aşkın uzun vedası

Unuttum artık dudaklarımın bıraktiği ben sayılarını

Her metrekaresini öpücüklerle süslediğim teninde

Adınla başlayan düş yanığı aldançlarım

Vazoda unuttuğun tozlu güller gibi ölgün

Yanlışlar öğretilmiş kötülügün sorgusunda paslanıyor

Gözyaşlarıma vurduğum sancılı prangalar

Artık hiç yaşamadığım günlerin içinden geçiyorum

Yolu ezberlemiş ayaklarım batarken hayata

Sahte gülücüklerimin dikenleri çiçekleniyor gamzelerimde

Her şey yabancılaştı bir tek saçlarımda gezinen yağmur sesi tanıdık

Uluyan rüzgarın sinesine dökerken yılgın, yangın hayallerimi

Koyboluyorum elli metrekarelik yalnızlığın içinde

Yanına nereden gidilir şimdi bilemiyorum

Elimdeki pusula hep ayrılığın batısını gösteriyor

Adı senle başlayan herşey düşmanım artık

Kurşunlar dökerken nefretin soluklarına

Yinede sen boş bırak ihanet düşlerini

Solmuş bir çiçek gibi iliştirip seni yüreğime

Gelebilirim yalnızlık ektiğin esrik gecelerine

Yaşanan yaşlanmış saatler yazarken kendini maziye

Geleceğe mahsuben bir yudum sen alacağım var senden

Yaldızı dökülmüş yıldızlar ölürken ışık yılları uzaklığında sessizce

Bir gün yılı daha kopuyor ömrümün, karaladığım sen sayfasından

Sürerken beklentilerimin kara sabanıyla nadastaki yüreğimi

Kökleri dışarıda kurumaya yüz tutmuş , mecalsız firari umutlar

Sessizce içimde çoğalan hıçkırıklarımla besleniyorlar

Tek kişilik oynadığım Rus ruletinde kazandığım gözyaşlarım

Ellerine verdiğim sevgimin bildirimsiz beyanında yazılı

Hadi durma yırt bakmaya kıyamadığım yalancı gözlerinle beyanımı

Kötüyüm bügün , beterim , tükenmiş, , inmeli karanlığın koynunda

Gögün gögüslerinden sağılırken bulutların çığlıkları

Şimşeklerle asılıp , vurulurken yıldırımlarla

Görmeden bakıyorum aynadaki yaşamımın maskelenmiş çehresine

Darmadağın ruhuma geçirilmiş acemi heykeltraş işi yüzümde

Karanlığın örümcekleri örerken ağlarını

Derinlerime çizilmiş acı vadilerinde, yeşeren faili meçhul bir aşk

Yüreğimin kovuğunda paslı bir hançerle katledilirken

Asılsız rüyaların yamaçlarında beliriyor yine

Saçlarında güneş yakmış aşk, katliamcısı

İlk öğrendiğimi en son anımsıyorum

Zehirli öpücüklere boğarken beni , cansız duyguların paslı dudakları

Albümleri terk ederken örselenmiş , kirletilmiş resimler

Ellerinde sevgi kanayan bir kálp uçuran tanrıça dilini tükürürken yüzüme

Terkedişlerin kırbaçladığı irtifalarda yiterken korkular

Geçmiş zaman kiplerinden yuvarlanırken yanılsamalar

Kaçıncı ufkun sabahındayım acaba günesi doğururken karanlık

İlk ağız ışığını emerken sabahın çiy taneli gögüslerinden

Yarına erteliyorum iyleştirmeyi beceremediğim gece yanıklarını

Utku Aksu 08.12.2008 03.55

 
Toplam blog
: 50
: 901
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

    ..