- Kategori
- Şiir
MUTLULUK SANATI

...
Nasıl bir şeydir bu?
Aidiyetsizlik hissi yaşayıp yıllarca,
Anlamadan alışmışlığa veda…
İç içe geçmiş alışkanlıkları koparmak,
Koşarcasına kaçışta, ardına nemli bakmak.
Köprü altlarında yaşarız, ben ve benim gibiler.
Kahkahalara boğarız geceyi ki
Aklımıza gelmesin mazideki evler.
Her zaman bir olaya dalarız ki
Açığa çıkmadan silinsin gizlenmiş kederler.
Kavgalarla coşarız, birikmiş öfkelerde,
Siteme hakkımız yok, kaderin çizgisinde,
Derdimiz ayakta dimdik durma hedefimiz.
Aslında her birimiz ölesiye yalnız,
Tek tek anlatsak, kendimize göre bir şeyler tatsız
Silerim bir çırpıda ayrılık noktalarını,
Anneye, babaya, sevgiliye vedayı….
Sade hafızama işlenmiş geçmişi silemem
Çivi çiviyi söker derler…
Yeni bir çivi de eskisi olmayacak mı?
Bu gece kanatlarımı açtım, karanlığa uçarak daldım,
Ne güzeldi… Yolculuğa doğumumdan başladım.
Her hatırayı tekrar yaşayıp, bu günümden onlara baktım.
Zamana kadeh kaldırıyorum…
Sihrine, ilacına, kucağında büyümeye…
Kaderin kederlerindeki tatlı çekiciliğine…
Yalnızlığı sevmemin nedeni bunlar belki,
Kronikleşen azapların tarifsiz zevki,
Birde göz yaşı ile ağlayabilsem… Hayata, hatalara…
Bazen ağladığımı hissederim ama, yanaklarım ıslanmamış,
İçimdeki tuz gölü, defalarca dolup taşmış…
Unutalım arada, geçmişin karası her gün anılmaz,
Yorulan kalbimiz, bu kargaşada gücünü toplayamaz,
Bizi mahrum edemeyiz, derin mutluluklardan
Karanlığa alışırsak, hatıralara kapılıp,
Güneş bize gülümseyemez, uyandığımız sabahlardan.
Coşkunun diğer adı, sızıların ardı,
İşte bu resim farklı bir açıdan, mutluluk sanatı…