Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '13

 
Kategori
Öykü
 

Ormanda dehşet - 3

Ormanda dehşet - 3
 

Kulağında kuş cıvıltılarıyla uyandı, gerindi. Yastığına sarılıp, gözlerini kapalı tutarsa belki bir süre daha uyumaya devam edebilirdi. Hafif bir esinti burnuna çiçek kokuları getiriyordu, özellikle de bir çiçeğinkini… Manolya. Kokuyu zevkle içine çekti.

Kalbi gereğinden hızlı çarpmaya başladı sanki bedeni bir şeyler hatırlayıp heyecanlanıyor fakat hafızası ne olduğunu anlamasını engelliyordu. Ellerini çarşafın yüzeyinde gezdirdi. Birden canı yandı. Gözlerini aralayıp avucuna baktı. Çizikler vardı. Bunların ne zaman olmuş olabileceğini düşünürken gözünde arka arkaya korkunç sahneler belirmeye başladı; ormanda koşuyordu, sonra karanlık bir mağarada cesetlerin arasında uyanıyordu, bir tünelde arkasından gelen ürkütücü bir şeyden kaçıyordu, dik bir yamaçtan yuvarlanıyordu… Gözleri sonuna kadar açılmış, nefes almakta zorlanarak yataktan fırladı, etrafına baktı. Odasındaydı, üzerinde pijamaları vardı, her şey olması gerektiği gibiydi. Pencereye gitti, aralıktı. Açıp dışarıdaki temiz, ılık havayı içine çekti. Bir kabus görmüş olmalıydı, çok gerçekçi bir kabus. Avuçlarındaki yaralara baktı tekrar. Peki bunlar nasıl olmuştu? Banyoya gitti, yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı. Bu arada beyni sürekli çalışıyordu. Tüm bunları gerçekten yaşamış olsa evine, yatak odasına nasıl gelmişti? Pijamalarını nasıl giymiş, hatta ellerine ne zaman pansuman yapmıştı? Pijamalarını çıkarıp duşa girdiğinde dizlerindeki yaralar gözüne takıldı. Sıcak su bedeninden aşağı akarken o titriyordu. Eksik parçaları bir türlü birleştiremiyordu ama ona önceki gece bir şeyler olduğu kesindi.

Duştan çıkıp bornozuna sarındı ve yatak odasına geçti. Evde duramayacaktı. Hızla giyinip termosuna yeni yaptığı kahveden doldurarak kendini sokağa attı. Biraz deniz havası almak sinirlerini yatıştırıp daha iyi düşünmesini sağlayabilirdi. Banklardan birine oturup, kahvesini yudumlayarak suyun üstüne inip kalkan martıları izlemeye koyuldu. Gerçekten de kısa bir süre sonra sakinleşmişti. Ellerine ve dizlerine olanları açıklayamasa da gözünün önünden gitmeyen o görüntülerin kabus olduğunu düşünmeye hazırdı. Başka türlüsüne tahammülü yoktu.

Gevşeyip bankta biraz daha yayıldı, başını bankın arkalığına dayayıp, gözlerini kapadı. Yüzünde güneşin sıcaklığını hissederken güzel günün tadını çıkarmaya karar verdi. Derin bir nefes aldı… Manolya… Hızla doğrulup önünden geçip giden ince uzun boylu kapşonlu adamın arkasından bakakaldı. Neden heyecanlandığını bilmiyordu. Adamın kapşonu sırtına inip uzun kahverengi saçları ortaya çıkınca yüreği ağzına geldi. Önceki geceden yeni bir görüntü belirdi gözünün önünde… Dik yamaçtan hızla yuvarlanırken onu yakalayıp, kurtaran manolya kokulu adamın hayal meyal görüntüsü… Daha doğrusu hissi çünkü net olarak görememişti, kendinden geçmişti.

Kalktı, peşinden koşmak istedi ama bacaklarını hareket ettiremedi, seslenmek için ağzını oynattı, ses çıkmadı, bembeyaz bir yüzle banka çöküp kaldı. 

 
Toplam blog
: 9
: 170
Kayıt tarihi
: 26.01.13
 
 

Üsküdar Amerikan Lisesi ve İ.Ü. İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Öncelikle annem ve babamın s..