Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '15

 
Kategori
Öykü
 

Öykülerle yolculuk (Kırk yedinci bölüm) devam edecek

Öykülerle yolculuk  (Kırk yedinci bölüm) devam edecek
 

Öykü demeti


Ramiz efendinin evindeyse Kosta eşi Elena oğlu Aleks kızı Eftelya, Elena’nın kardeşi Maria, kocası Hristo ve çocukları şimdilik hayatlarından memnundu.

Bu akşam üzeri Ramiz efendi Kosta’ya “ben biraz aşağı ineceğim” deyip izin aldı ve dolmuşa atlayıp Kadıköy’e geldi.

Ramiz efendiyi tanıyan dostlarının bazıları gelip ‘teyzesi için’ geçmiş olsun demeye hala devam ediyordu. Ramiz efendinin o günden bu yana yalan duruma çok canı sıkılyor; teyzesi için ‘geçmiş olsun’ diyene dalgınlıkla “ne teyzesi?” deyip sonradan kendini toplayıp üzüntüden kendini dağıttığını söylemek zorunda kalıyor ve bu durumdan çok rahatsız oluyordu.

Şimdi de bazı geçmiş olsun diyenler olunca baktı böyle yapamayacak. Ferhat’ın yanına gitti.

Ferhat’ın yanında bacanağı Kazım vardı. Ramiz efendi Kazım’ı sadece Ferhat çavuşun anlattığı kadar biliyordu.

Çünkü Kazım efendi namazında niyazında olduğundan pek Ferhat çavuşa takılmazdı; ama şimdi çok dertli bir hali vardı.

Ramiz efendi selam verip otururken Ferhat çavuşa ‘ne o? Bir şey mi oldu?’ diye gözüyle sordu.

Ferhat çavuş selamını aldı ve hemen söze girdi. “Ya Ramiz geldiğin iyi oldu” dedi Kazım efendiyi gösterip “bacanağın derdi büyük. Onun için seni arayacaktım” dedi, sonra bacanağın damadının Zeytinburnu’nda Kazlıçeşme’deki deri fabrikalarından birinde çalıştığını; ancak patorunun geçen hafta onu işten çıkardığını söyledi.

Yalnız Kazım efendinin damadı değil; onun kardeşi de işten çıkarılmış. Hepsi pes perişan durumdaymış. Damadı iki gün önce gelip Kazım efendiye durumu anlatmış. Karısını getirip bırakmayı asla düşünmediğini; çünkü karısıyla ne olursa birlikte karşılamaya karar verdiklerini; geliş sebebinin kendisinden ziyade kardeşi için biraz yardım isteği olduğunu söylemiş gitmiş.

Ayrıca yalnız onlar değil birçok arkadaşı da aynı durumdaymış. Kazım efendinin durumunun epey iyi olduğunu düşünüp gelmiş; durumları anlatmış.

Kazım efendinin damadı böyle düşünmekte haklıydı. Çünkü Kazım efendi o sıra Kadıköy çarşının en varlıklı esnaflarındandı. Manifatura mağazası vardı.

Neyse; Kazım efendi de Ferhat çavuşa gelmiş. Ramiz efendi için “senin arkadaşın arabasıyla biraz bir şey götürebilir miyiz?” diye sormuş.

Ferhat çavuş bunları anlattıktan sonra “biliyorum senin başın zaten dertte; ama ben bacanakla biz bir şeyler tedarik edeceğiz. Onları senin arabayla götürelim” dedi. Sonra “sakın almam deme; neyse kirası bacanak verecek” dedi.

Ramiz efendi Ferhat çavuşun bu söylediğine kızmıştı. ‘ne oluyor?’ gibilerden bakınca Ferhat çavuş çaktırmadan gözüyle ‘sonra anlatırım’ der gibi işaret etti.

Ramiz efendi sakince Ferhat çavuşu dinledikten sonra Kazım efendiye “geçmiş olsun arkadaş” dedi sonra “lafı mı olur Ferhat? Emrin olur” dedi.

Kazım efendi de az önce Ferhat çavuş dediği için “kira neyse tabi vereceğiz. Yalnız dost işi olsun” dedi. Ferhat çavuş bu söze gülünce Ramiz efendi tepki vermedi.

Bu şekilde Kazım efendinin alacağı şeyleri sabahtan Kazım efendi ve Ferhat çavuşla birlikte götürmeye karar verdiler. Bu duruma sevinen Kazım efendi hazırlık yapmak için izin isteyip gitti.

O gidince Ferhat çavuş “az kalsın yine saflığın tutacaktı. Sen bakma bacanağın kılığı kıyafetine “ne kirli çıkıdır o bilmezsin? Kimse için dönüp bakmaz; ama benim baldız sıkıştırınca mecbur kalmış yola düşmüş. Çünkü o kızı kocasına kaçtığından onu hiç affetmez” dedi. Sonra “arabanın kirasını mahsustan söyledim. Herifte bok gibi para var; ama beleşi çok sever” dedi.

Ferhat çavuşun son sözlerine gülümseyen Ramiz efendi “ne adamsın be? Eline, diline düşen zor kurtulur senden” dedi; sonra “ben bu teyzenin hastalığı yalanını fazla sürdüremeyeceğim. Eve gidiyorum. İstersen bize eve gel. Kosta epey nevale getirdi” deyince Ferhat “böyle davete hayır demem. Hanımı alır gelirim arkadaşım” deyince Ramiz efendi “hadi o zaman seni eve bırakayım” dedi. Ferhat çavuş önce olmazlandı sonra “doğru ya. Zaten akşam oldu. Geleyim seninle” dedi.

Ferhat çavuş ocakçıya bir şeyler söyledi; sonra “tamam gidelim” dedi; birlikte çıktılar ve konuşarak dolmuşun yanına geldi.

O sıra orada öbür arabada olan Birol’a “Ferhat’ı evine bırakıp eve gideceğim. Sen de çok geç kalma” dedi ve Ferhatla arabaya bindiler.

Yolda Ferhat çavuş bacanağın kızının niye kaçtığını, damadını falan epey şeyler anlattı. Evinin önüne gelince “biz hanımla az sonra geliriz” dedi ve arabadan indi.

Ramiz efendi Ferhat çavuşu evinde bıraktıktan sonra zaten yakın olan kendi evine geldi.

Evde akşam yemeğini hazırlama telaşı vardı. Elena, Maria misafiliklerini çabuk üzerlerinden atmış her işte Ramiz efendinin hanımına yardıma koşuyordu. Onlar sayesinde Ramiz efendinin ablası biraz rahatlamış daha çok Elena’nın annesiyle ilgileniyordu.

Ramiz efendi odaya girdiğinde Kosta ve Elenan’ın annesinin radyoda haberleri dinlediğini gördü. Babası da divana uzanmış uyukluyordu.

“Hayıdır Kosta; yeni haber mi var?” deyince Kosta Ramiz efendinin geldiğini fark etti. Önce soruyu anlamamıştı; sonra “çok şey var be Ramiz efendi” dedi.

6-7 Eylül olayları sırasında ve sonrasında Rumların evlerine saldıranlar özellikle Adapazarı’ndan bu saldırı için kiralanıp getirilen adamlarmış.

Kosta bunları söyleyince Ramiz efendi “ben sana bu işte birilerinin parmağı var diye söyledim be ya. Bu iş de elbet hükümetin bokluğu be ya” dedi.

Çünkü Ramiz efendi hükümetin özellikle Kuruçeşme'de gecekondu mahallerinde olayların önünü geçemediğini Kadıköy Karaol amirinden duymuştu.

O amiri bir gün duraktan alıp Kadıköy’e götürürken yolda Ramiz efendi “amirim işler nasıl?” diye sorunca karakol amiri başkomiser “sağol Ramiz efendi. Bizim burada sıkıntı yok; ama karşı çok karışık” demiş.

Fabrikalarda yükselen işçi direnişlerini hükümetin bastırmak için polisi sürdüğünü; arkadaşlarının çok sıkıntı çektiğini söylemiş “polis nasıl gider de işçiye saldırır? Hepsinin kardeşi yakını o fabrikalarda çalışıyor. Çoğu arkadaş gecekondularda oturuyor. Hükümet ‘saldır, git yak yık’ diyor. Bizim arkadaşlar kime saldıracak? Bunu düşünmüyor hiç” demiş sonra “velhasıl işler iyi gitmiyor Ramiz efendi. Bunlar İnönü’yü aratmaya başladı insanlara. İyi ki! Bizim bu tarafta böyle sıkıntılarımız yok” demişti.

Yani hükümet polisle işçi direnişlerini bastıramaz haldeydi.

Gerçekten o sıra İstanbul’da polis olanların çoğu yeni açılan fabikalarda çalışsın diye hısımını akrabasını, kadeşlerini çağırmıştı. Şimdi hükümet o polislerden yakınlarının çalıştığı fabrikalardaki direnişi bastırmasını istiyordu.

Polis bırakın fabrikaları, fabrikalarla iç içe olan gece kondu mahallelerine bile giremiyordu. Es kaza girseler karşılarına birinin olmasa, başka bir polisin hısımı akrabası kadın çıkıyor ona “ne işin var burada. Bizi bunun için mi çağırdın buraya?” diye adeta hesap soruyordu.

Buradan da anlaşılacağı gibi işçi direnişleri gecekondu mahallerine taşmış, işçiler kadın erkek omuz omuza direniyordu.

Ramiz efendi Kosta’ya daha önce bunları anlatmış; bu hükümetin çivisi çıktı Kosta efendi. Serseri mayın gibi nereye çarpacağı belli değil” demişti.

6-7 olayları çıkınca da Kosta efendiye o söylediklerini hatırlatıp “bu işte birilerinin parmağı var muhakkak”  demişti.

Şimdi Kosta’dan olaylar için İstanbul çevresinden birilerinin kiralanıp taşındığını söyleyince de söylediklerini hatırlattı.

Gerçekten hükümet Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlıların bomba attığı iddiasından kısa sürede vazgeçti; bu işin komünist işi olduğunu söyleyerek solcuları tutuklattı ve İstanbul dışından kiralanıp getirilen saldırganları da tutuklama yoluna gitti.

Yani her geçen gün, her geçen hafta iktidarın artan hırçınlığının yurttaşın yaşamına yansıması artıyor ve 1950 yılında büyük destek aldığı halk kitleleri her geçen iktidardan uzaklaşıyordu.

Kosta öyle bilgi verince Ramiz efendi yukarıda yazdıklarıma benzer yorum getirdi. “Sıkma canını Kosta efendi… Hep söylerim bu memlekette iyi insan da çok var. Bu günler de geçer” dedi ve yemeğe Ferhat çavuşun geleceğini söyledi.

Bunu duyan Kosta’nın bütün kasveti, endişesi dağılmıştı. “Çok iyi yapmışsın Ramiz efendi. Çilingir soframızı epey geciktirmiştik. Elena’ya söyleyelim de mezeleri iyi hazırlasın” dedi ve mutfağa doğru “Elena!!” diye seslendi.

Elena merakla odaya girip “ne var be mori? Niye seslendin?” diye sordu.

Kosta Ramiz efendiyi işaret edip “Ramiz efendi Ferhat çavuşu davet etmiş. Sayende güzel bir çilingir sofrası kuralım diye seslendim karıcığım” dedi.

Elena bunu duyunca Ramiz efendiye “doğru mu Kosta’nın söyledikleri?” diye sordu; doğru olduğunu duyunca sevinçle mutfağa döndü.  

Bu sırada Kazım efendi evinde karısıyla kızına götüreceği şeyleri hazırlıyordu. Karısı “Kazım efendi. Yalnız bizim kız değil, orda herkes zor durumdaymış. Elimizden gelen ne varsa alıp götürelim; sevap olur” demiş.  Kazım efendi buna önce olmazlanmış; karısı “bıktım senin şu öfkenden. Valla başımı alıp çekip gideceğim” deyince birlikte alış veriş için aşağı inmişlerdi.

Orada karısının “şundan alalım, şu da lazım olur” diye diye ısrarıyla epey erzak aldılar. Yükleri çok ağırlaşınca Birol’ün dolmuşunu tutup eve götürdüler.

Aldıkları erzaklar içinde yağ, çay, pirinç, kurufasulye, nohut, şeker gibi şeyler çok tutuyordu. Erzakları evde indirirken Birol “ne o hacı düğün mü yapıyorsun?” diye sorunca Kazım efendi erzakı niçin aldıklarını ve yarın Ramiz efendinin taksiyle götüreceklerini söyleyince Birol “Ramiz efendi benim dayım olur. Bizim öbür arabayla götürceksiniz” dedi.

Kazım efendi bunu duyunca erzak çuvallarını indirmeyi durdurdu “o zaman bunları indirmeyelim. İki iş olmasın. Dayın bu arabayla  götürsün” deyince Birol şöyle bir düşündü sonra “doğru söylersin hacı. Madem dayım götürecek sizi. O zaman arabada kalsın” dedi. Kazım efendi bu sırada indirdiği çuvalları koydu sonra “bir dakika” dedi. Karısıyla eve çıktı. Evdeki paketleri alıp geldi “bunları da koyalım” dedi ve damadına götüreceği her şeyi dolmuşa yüklediler.   

Kazım efendi böylece rahatladı. Çünkü artık yapacakları tek şey dolmuşa binmek olacaktı. Birol’e “senin paranı da dayının parasıyla birlikte vereyim o zaman” dedi.

Birol “tamam hacı fark etmez” dedi. O çuvallarla yüklü arabasıyla birlikte doğru eve geldi; yukarı çıktı. Dayısı “erkencisin ya” deyince olan biteni anlattı. “Arabada karşıya götüreceğin eşya var. Hacıyla iki iş olmasın dedik” dedi.

Ramiz efendi “iyi düşünmüşsün; biz o arabayla gideriz” dedi. Birol “yalnız dayı. Hacı dolmuş kirasını ‘ben dayına onun kirasıyla birlikte veririm’ dedi; onu unutma” deyince Ramiz efendi bastı kahkahayı.

Merakla yanına gelen Kosta’ya niye kahkaha attığını; Ferhat çavuşun anlattıklarını da ekleyerek anlattı.

Birol da oradan üst kata Temur efendi ve Aleks’in yanına çıktı; onların sohbetine katıldı.

Sohbete dalmışlardı; aşağıdan “yemek hazır. Hadi gelin” diye çağrıldıklarını duyunca birlikte aşağı indiler.

Aşağıda salonda Ramiz efendilerin Balkan’dan zorlukla getirdikleri büyük masa yemek masası olarak hazırlanmıştı.

Annesi Elena’nın annesiyle bir kıyıda sohbet ediyordu. Bu sırada mutfaktan yengesi ve diğer kadınlar masaya servise başlamıştı. Tam o sırada giriş kapısından “komşu!” diye bir ses geldi.

Bu sesi duyan Ramiz efendi Ferhat çavuşun sesi olduğunu anlamıştı. Hemen dışarı çıktı.

Ferhat çavuş eşini yanına alıp gelmişti. Onlara “ooo! Hoş geldiniz. Buyrun efendim; şeref verdiniz” deyip onları eve buyur ederken Ferhat çavuşa bacanağının Birol’a yaptığını anlatıyordu. (devam edecek)

    

 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..