Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Rant rant rant!

Rant rant rant!
 

İstanbul'a yakışmayan!


İşte bütün mesele...! Sadece İstanbul değil, bütün ülke için geçerli söyleyeceklerim. Ama esaslı olarak İstanbul’da geçerli olacaktır. Son günlerde deprem facialarıyla hararetli bir şekilde gündeme getirilen yıkmak / yapmak “rant” olgusu yüzünden çözülemiyor. Kent içi ve dışı alanlarda yoğun bir yapılaşma faaliyetidir gidiyor. Vazgeçtik estetikten, sağlıklılıktan, ayakta kalması bile zor bir yapılaşma içerisindeyiz. İnsanlarımızın bina yapmaya bu kadar hevesli ve düşkün hale gelmesinin elbette pek çok sebebi var. Ama en önemlisi tabii ki hızla artan nüfusumuz... Çevrenizde şöyle küçük bir soruşturma yapın; göreceksiniz ki, en azından taşradaki kasabasında iki katlı evi olup da üçüncüsünü çıkmayı düşünmeyen kimse yok. Şehirlerarası yollardan geçerken en çok göze çarpan nedir? Benim gördüğüm inşaatı devam etmekte gibi görünen “ev”imsi yapılardır. Üç katlı, boyasız sıvada ama camları perdeli, en üst katta demirler yukarı doğru bırakılmış yapılar nedir? Hepimiz biliriz ki evin sahibi evlendireceği üçüncü veya dördüncü oğlu için seneye bir kat daha çıkacak...değil mi?!
Ülkemizin artık çok küçük bir kesimi imarı olan, vergisi ödenmiş, kurallara uygun prosedürleri geçirmiş gayrimenkuller talep etmekte ve bedelini ödemektedir. Büyük çoğunluk bu yola tevessül(!) etmemektedir. Kentin uygun bulduğu boş bir yerine daha önceden gelip yerleşmiş akrabalarının yanına gidip, aralarında kalmış bir boşluğa kendine göre bir imalatı sorgusuz sualsiz yapmak dururken “neden o yüksek bedelleri ödesin ki?!” diye düşünür oldu.
“Yılanların Öcü” isimli Fakir Baykurt’un bir romanından aktarılan filmde 1960 larda, köyde bile bir ev yapmanın bazı kuralları işlenmişti. “Komşunun evinin önüne ev yapılmaz”dı. Olay oradan başlayıp bugünlere geldi. Yapılaşmamız kural tanınmaz bir devamlılıkla gidiyor. On yıllardır süregelen bir kısırdöngü bugün içinden iyice çıkılmaz hale geldi. Kentler, önce çevrelerinden sarıldı. Ki ’70 li yıllarda gecekondu yıkımına gelen ekiplere karşı koyan insanların tarafı tutulurdu. Tabii ya! “Adamcağız başını sokacak bir dam yapmış, ne hakla yıkarsın!”  İlerleyen zamanla birlikte bu istila öyle büyük bir hal aldı ki, kentleri teker teker yutmaya başladı. Kendilerinin bu yapılaşmasına izin verecek tiynette kişilere oy verilmeye başlandı. Sayılar iyice arttığında karşı konamaz oldu ve yönetimler hep bunu destekleyecek şekilde seçilir oldu. O yönetimler de bu istilayı arttırdıkça arttırdı.
Bugün artık öyle dönüşsüz bir noktaya gelinmiş ki İskender’in kördüğümü çözdüğü gibi ancak çözülebilir:  Kesin bir kılıç darbesiyle... Buna da hiç kimse razı gelemiyor doğal olarak. Ne vatandaş, ne de yönetimler... Nizamına uygun yerlerde yaşamayı talep edenlerin bile bu yağmadan nasıl bir pay kapacağını düşünmesi gayet normalleşmiştir. Sen onun bir şekilde zar zor edindiği mülkünü yıkacaksın hiç rant vermeden oluşan rantı kendi cebine yollayacaksın. İşte kabul edilemez nokta bu... Örneğin 5 katlı apartmanını alacak, yerine 30 katlısını yapacaksın. Yani rantını 6 ya katlayacaksın ama ona sadece birini vereceksin. İşte çoğunluğun kabule yanaşmadığı bu... Uyanıklığı, geldiği noktadan ayan beyan olan zatın biri, hergün tv lere çıkıp insanları suçlayacak ki, onun yaptığı ve yapmakta olduğu binalar bildiğimiz apartman ölçeği değil, Singapur gökdelenleri ölçeğine ulaşmışken... Mevcut kentin altyapı olanakları zaten kıtken, ölçüsüz hesapsız kitapsız bir rant sömürüsüne diğer kentlilerin de ortak olmak istemelerinde niye mahzur olsun ki?! Ama beyefendi istiyor ki kanunlar değişsin, bina yenileme hareketleri onun ve şürekasının talebi doğrultusunda yapılabilsin. Yani istediği bölgelerde yerleşimler, şimdiki sahiplerinden bire bir vererek alınsın. Yerine bire altı, sekiz yapılsın; üstü onlara kalsın!
Ama artık vatandaşlarımızın hepsi kendi ölçeğinde rant peşinde olduğu için bunu kabul etmiyor. Yazlıklarında bile mümkün olan bütün açık alanları çevirip kapatan her kesimden vatandaşımız da artık elindeki mevcudun rantının farkında, maalesef!

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara