Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Sen kim, Atatürk'ü anlamak kim ?

Sen kim, Atatürk'ü anlamak kim ?
 

Anlamak için bilmek, bilmek için okumak ya da dinlemek, ders almak gerekir. Bilmediğiniz ve bilmediğiniz için de her yönüyle anlayıp, değerlendiremediğiniz konular üzerine yorum yapmak, rol kesmek ise günlük terminolojide, “boşboğazlık” ya da “işkembe-i kübradan atmak” olarak adlandırılır ki genelde bu işi yapanlar komik ve acınacak duruma düşerler toplum içinde.


Hani şu bir programında, konuk olarak sadece erkekleri stüdyoya davet eden, onlarla “belden aşağı” muhabbetler yapan, programın en elektrikli bölümünde de misafiri olan erkekle sırt sırta oturup, insanın eşine, sevgilisine, yakın arkadaşına dahi sormaktan imtina edebileceği düzeydeki mahrem ve özel sorularıyla (mesela ilk mastürbasyonunuzu ne zaman, kaç yaşında, nerede ve neyi hayal ederek yapmıştınız gibi), -sözümona- misafirini sıkıştırdığını zanneden “seksi” sunucumuz, medar-ı iftiharımız var ya. Muhterem, Seray Sever Hanımefendi.


Kendileri, geçenlerde, yine sunuculuğunu yaptıkları bir programda; kara cehaletini bir kez daha gözler önüne serecek bir gaf ve aynı zamanda densizlik yapmış.


Milliyet Gazetesi sitesindeki haber metni aynen şöyle: “<ı>Seray Sever, sunuculuğunu üstlendiği ‘Her Şey Dahil’ adlı programda büyük bir gafa imza attı.


Programın konuğu Dilruba Saatçi, ‘Latife ve Fikriye’ adlı oyununda Atatürk’e aşık olan iki kadını canlandırdığını söyledi. Araya giren Sever, “Atatürk, hem Kurtuluş Savaşı’nı yapmış hem de iki kadını idare etmiş. O bile böyleyse şimdiki Türk erkekleri neler yapmaz'' dedi.


Akşam Gazetesi'nden Nurbanu Güney Elbir'in haberine göre, bu söz üzerinde stüdyoda buz gibi bir hava esti. Program sonrası gafını toparlamaya çalışan Sever “Latife Hanım’ın Atatürk’ün eşi, Fikriye Hanım’ın ise ona âşık bir kadın olduğunu yeni öğrendim'' dedi.”


Çok başarılı(!) ve acayip seksi(!) sunucumuza, naçizane tavsiyem şudur ki eğer bildikleri, hayatlarında bir kez olsun girip alış-veriş yaptıkları bir kitapçı dükkanı varsa, ilk iş olarak, yoğun programları arasında kendilerine bir fırsat yaratıp oraya gitmeleri ve Sayın İpek Çalışlar’ın “Latife Hanım” adlı muhteşem eserini almaları, içlerine sindire sindire okumalarıdır.


Hatta, o kitabın görsel versiyonu olan DVD filmleri de satılmaktadır. “<ı>Okuyamam, işim-gücüm var, programlarım-ekstralarım var, solaryuma, kuaföre, fitness center’a gitmem lazım benim” diyecek olursa, belgesel filmini dahi seyredip bir miktar, cehaletini alt etmesine faydası olacaktır.


Belki o zaman, bu memleketin, bu milletin yetiştirmiş olduğu en değerli insanlardan biri olan Gazi Paşa ile ilgili konuşmalarını çok daha iyi ayarlayabilir, toplum önünde hem komik, hem de vicdanları rahatsız edici pozisyona düşmez.

<ı>


“Atatürk, hem Kurtuluş Savaşı’nı yapmış hem de iki kadını idare etmiş. O bile böyleyse şimdiki Türk erkekleri neler yapmaz'' lafını edebilecek bir zihniyetin, kumaş kalitesini, en azından deşifre etmemiş olur.


Sevgili Yurdum, aziz insanlarım, büyüklerim, kardeşlerim; ne olur prim vermeyiniz, bu tip seviyesizlik ve sululuklara, ne olur? Bu dünyada arz-talep kuralları işler. Bu tip boyalı-cicili-bicili medyatik ürünlerin müsebbibi sizlersiniz. Bu ucubeliklerin, varlık sebebi bizleriz. Ne olursunuz yahu, ne olursunuz...


@Geçen sene bugün “Kelin İlacı Olsa...”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10607


@Geçen sene bugün “Galleger’e Yanıt”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10647

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..