Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '18

 
Kategori
Deneme
 

Senli Yaşamımdı Hayatıma Zorluk Katan…

Senli Yaşamımdı Hayatıma Zorluk Katan…
 

Çok hoyrat ve karanlık gökyüzü altında nefes alıyorum…
Yarısı karanlık ve yarısı gün ışığı alan bir dünyada var olma savaşı veriyorum…

Kendime ait çok şeyi kaybettim, yıllara küskünlüğüm var…
Yıllar yıllar öncesiydi deyip başladığım düşüncelerime, oldukça üzgün ve savruk duruyorum…
Yıllar eskitti tüm sevinçlerimi, çoğunda kaybettiklerimin ardından bakarken özlediklerimin yokluğunda, bir merhaba sesi ile durduruyorum tüm alt düşüncelerimi.
Uzun yıllar oldu kaybettiklerimden veya uzaklarda kalanların hasretini yaşıyorum…

Çoğunda isimleri geçtikçe hafızamdan, sanki bedenim hafifliyor, koyu bir hasret uçuşuyor içimden düşüncelerim hafifliyor…

Noldu bu insana dediğim anda yüreğime yıldırımlar düşüyor, yanıklaşmış bir donukluk bu, içinde merak, korku, heyecan ve üzüntü düşleri ile sanki nabızım yavaşlıyor sonra başka bir isim ile uzaklar hem de çok uzaklar, Akdeniz’in batısına bana göre uzakların en uzağına gömülmüş bir hasret bu…

Sevdiklerim vardı, adı gizemli olanım vardı. Ve yıllarımı ona feda ederek ismini ismime adadığım sevgi bağıydı bu… Sesinden uzak, görüntüsünden uzak sadece varlığını hissettiğimle yıllar oldu hasretin içinde yaşadığım…

Kendimi adadığım vardı, kendi ile düşsel yaşadığım ki hâlâ o yerde, o yerinde duran saygımın ve de söyleyemediğim sevgimin içinde yaşayan…

Şimdilerde onu hatırlamam elbette başka bir duygu veya hiç unutamadık ki onu demenin pek de yeri olmadığını sanmak belki de gerekecekti bana…

N’oldu bu yaşama? Her şeyin kısaltılması hüküm sürüyor, bu düşünceler ile?
Nem kaldı ki ruhsal olarak kaybetmediğim?
Bedenim donuklaştı, özlem düşünceleri sanki buz dağı zirvesinde hissettiriyor beni kendime…
Sahipsizlik düşleri ile gökyüzünden yıldız seçmeye çalışırken, kumsaldan aldığım, yuvarlana yuvarlana buz beyazı olmuş taşımı kaybeder oluyorum sanki…

Olmazsa olmazlarım yok yoldu artık ne, ne olduysa oldu, elimde kalanlar olduysa oldu, elimde kalanlarla yetineceğim artık…

Evet sevgili, bana tutunmaya çalışırken, beni yokluğa süreceğini biliyor muydun?

Kaç zaman oldu düşüşümün üstünden acılanmalarla geçen zaman, kaç ayrılık zamanı yaşadım senden koptuktan sonra, neden ve niçinleri düşündükçe boş verdiğim yaşamın o kısmı ile varlık savaşının içinde dolaştığım ve sen sevgiye ihanet ettikçe bakışlarımdaki acıma duygum arttı... Şimdilerde yaşamın içinde var oldukça senden kalanları tüketme çabasındayım... Vurulduklarımla, tutunduklarının arasındaki farkı düşündükçe acıma duyguma saygım arttı?

Ve düşler sonsuza uzayacakmış gibi devam eder…

Önceleri nasıl başladı ve nasıl gitmeliydi bu karmaşık yaşam derken hiçbir şeyin veya anının sonsuza kadar düşlenmesi belki de sonsuzluk öncesi var oluşla devam
Edecekti…

Düşler ve gülüşler ardından acılanmalarla gelen umutsuzluklara eklenmiş mecburi vazgeçişlere dahil olmuş çoğul yaşamın bedeli ödenircesine yokluğa ulaşıyordu anı zinciri ile…
Geriye sadece, belki de boğucu bir özlem veya nefrete bağlı yaşam küskünlüğü kalıyordu…

Şüphesiz güven duygusunun yanılgılarla doluşması sevgi adına bir kırıklık, bir küskünlük ve ardından gelen bezmişlikle yaşamın küskün zamanları yaşanıyordu şüphesiz…

Geriye sonsuza uzayacak sorular nerede duracak bu geçmişteki dolaşım ve umut kırılmaları ile ortaya çıkan yıkıkla bezmişliğe dayalı pişmanlıklardı şüphesiz tüm yaşanmışlık anılarına gölge düşüren…

Ve giderler ve sevgiye bağlı bağımlılık paslanır, bedensel çürümelerin ardında kabaran öfke vurgunlarıdır ki yaşama soğukluk katan…

Garip bir atakla bir haykırışa boyun eğer tüm hareketler, garip bir cümle ile duraksar yaşam “tüm ataklarım sevgine olan güvene karşı yanılgılarımdı, seni sevmelere beni ulaştıran, oysa yanılgı yaşamımın duraksamasına düşmüş ki artık teklik olarak sadece beni hırpalıyordu şüphesiz” demenin de zorluğunu yaşamaktı sonuç…

Mustafa yılmaz

 
Toplam blog
: 53
: 110
Kayıt tarihi
: 21.10.11
 
 

Hayat mı hırçındı yoksa yazı mı? ..