Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ekim '06

 
Kategori
Deneme
 

Siz bir çocuğa hiç küstünüz mü?

Siz bir çocuğa hiç küstünüz mü?
 

Biri girer hayatınıza… Sıfatı olmayan biri. Ne sevgili ne de dost… İsimlendirilemeyen biri. Zaten onu özel yapan da budur. Sevgiliden beklenilenlerin sınırı yoktur, dosttan da... Ama o ne sevgilidir ne de bir dost. Beklentisiz yaşanılan biri. Farkında olmadan siz onun o sizin hayatınıza girmiştir. Ve belki de bilmezsiniz ama onun tek tutunduğu el sizinkidir. Siz çekip giderken arkanıza bile bakmadan, nerelerde ne fırtınalar kopmuştur. Çünkü biri size sırtını dayamıştır siz bilmeden. Hani güven oyunu vardır ya Amerikan filmlerinde hep bahsedilen; arkanızdadır o, siz gözünüzü kapatıp, kendinizi geriye bırakırsınız hiç tereddüt etmeden. O sizi tutar. Tutmuştur da çoğu zaman. Ama bir gün gelip de kendinizi bıraktığınızda çakılıverirsiniz yere... Acımaz hiç bir yeriniz. Susarsınız. Anlatmak zordur kaybedilen bir duyguyu. Bir duygu nasıl anlatılabilir ki? Üstelik sizin bile tanımlayamadığınız, sadece hissettiğiniz bir duygu nasıl anlatılır ki?

Bir alışkanlıktır daha çok, ki her sevgi türünde olduğu gibi... Onsuz elinizi ayağınızı nereye koyacağınızı bilemediğiniz... Acizlik duygusu bir nevi... Ama bütün örtmeye çalıştığımız eksikliklerimizden farklı olarak utanmadığımız bir acizliktir bu...

Yok olur gider o, bilmeden birinin tek tutunduğu olduğunu… Bilse gitmez miydi acaba? Bilinmez…. Duramazsınız o yerlerde siz de…

“Siz” “Sen” olur birden!

Kaçarsın sen de ama sen kaçtıkça daha çok çıkar karşına karşına… Meydan okur sana duyguların. Ama sen hep mantığınla yaşadın eğilmezsin sümüklü duygularının karşısında... O ağladıkça kaçarsın daha fazla… Yeni şeyler bulursun ilgilenecek, yeni insanlar hatta yeni sevgiler… Ama sen onlara sarıldıkça onlar daha da batar sana. Batar bütün tenine. Sadece onun değdiği yerler acır. Sen kanarsın gözyaşlarınla. Ama o vazgeçmiştir senden. Ve vazgeçtiği noktadan devam etmesidir en çok inciten… Her bitiş bir başlangıçtır saçmalığı başlar yeniden. Saçmadır çünkü başlayamaz hiç bir şey yeniden. Birine alışmak, tanımak, yeniden yeniden anlatmak kendini zordur...

Çocukken ne güzeldi. Karşımızdakini küstürmeden her şeyi anlatacak bir kelimemiz vardı.

Siz bir çocuğa hiç küstünüz mü?

Çocuklara küsülmez. Çünkü onların kelimeleri durum anlatır; acıkır, çişi gelir, şımarır, canı yanar ağlar nasıl gözüktüğünü düşünmeden, güler saatlerce hoşuna gidene ve hepsi yakışır onlara, hiçbirine küsülmez. Ama büyüyünce her kelimenin arkasında o kelimeden daha büyük bir anlam vardır. Her kelime irdelenmelidir. Her kelime ile “Ne denildiği” değil, “Ne denilmek istendiği” önemlidir. Hep bir hesaplaşma vardır büyüyenlerin kelimelerinde.

Siz bir çocuğa hiç küstünüz mü?

Küsmediniz değil mi? Ama artık çocuk değiliz, susarak bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz. Sustukça biz, her kelimemiz binbir anlam içeriyor. Susulan her ânın acısı ağızdan çıkan bir kelimeye mâl ediliyor. Ve her kelime batıyor duygularımıza…

Sayısız renk olsa…

Binlerce… Milyonlarca… Yaşayan insan sayısınca renk olsa gözümüzle ayırt edebildiğimiz. Ve ne zaman ki, biri birine tutunsa yüreğiyle, onun rengine dönse diğeri de… İki renkten tek renk olsa denkleştiğinde sevgi… Ve konuşmadığımız -büyüdüğümüzü sandığımız- zamanlarda rengimiz anlatsa seni bana, beni sana… Kelimeler çocuklukta kalsa... Ya da biz çocuk kalsak, her kelimenin sadece kendi olduğu o dünyada.

Sevgiyi ölçemezsin, kıyaslayamazsın ve aynı renkteyse unutamazsın. Hep bir ton açık kalır biri diğerinden. Yabancılar aynı renk sanırlar ama yanyana geldiğinde binlerce ton farkı vardır, ağırlığından altında ezildiğin. Sevgiyi ölçemezsin, kıyaslayamazsın ve aynı renkteyse unutamazsın...

Siz bir çocuğa hiç küstünüz mü?

Siz çocuk olup hiç sevdiğinize küstünüz mü?

Her zaman ki anlamsız sorusunu sorar edebiyat hocası;

Eveeeeet çocuklar, yazar burada ne anlatmak istiyor?

Orta sıralardan bir el kalkar yukarı? Söyle kızım, der öğretmeni Hezar’a;

Hezar tuvalete gitmek ister…

 
Toplam blog
: 73
: 5913
Kayıt tarihi
: 06.09.06
 
 

Yılın en uzun gecesinde doğmuşum. Bu yüzden midir bilinmez ruhlarımızın özgür kaldığı geceleri se..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara