- Kategori
- Gündelik Yaşam
Sorry Mario

sorry mario.
Yazmazsam çatlarım…
Gelin size öncelikle hayattan bahsedeyim.
Dönenler vardır öncelikle. Bir şey dönüyorken siz gözleriniz açık onu izlerseniz mideniz bulanır, iyisi mi o dönerken kapamak gözleri. Dönen sizseniz, güzel, dünya var arkanızda.
Bunun dışında delirenler vardır. Herkes delirmişken siz onların yanında anormal kalırsınız, etrafınız deliyle doluyken onlar mutlu, sizse aklını oynatmış gibi. Deli olmak mutlu olmak, kafayı gereksiz yere gereksiz şeylere takmamak demek. Aslında trajikomik de bir durum söz konusu, önce kafayı çok şeye takarsın sonra delirirsin sonra kafayı hiçbir şeye takmazsın. Hiç adil değil. Ya kutupsun ya çöl.
Sonra ölüm var, kimisinin hep dilinde, ama yüreğinde değil. Biraz korkunç ölüm, sevilip sevilmediğini bilmediğin bir eve kalıcı olarak misafirliğe gitmek gibi. Üstelik senin en kuytuda birileri hakkında sinsice düşünceler kurduğunu bilen biri. Burada da bir adaletsizlik söz konusu aslında. Ne kadar geç gidersen o eve o kadar iyi, ama ne kadar geç gidersen bir o kadar fazla sinsi düşüncelerin olacak önünde.
Sonra güzel şeyler de var. Mesela uçurtma, kuş, dondurma, kelebek gibi. Ya da alkol var, uğruna içecek birisi varsa hala.
Bazı şeyler var, ismini söylesek de ne oldugunu bilmediğimiz. Pi sayısı, sayı doğrusu, aşk gibi… evrende aslında olmayan, hayatı kolaylaştırması için olduğunu farzettiğimiz şeyler.
Üzmeye çalışanlar var. Bir insana “Artık beni mutsuz bile edemiyorsun” demek ne feci. Demem ben ama bunu birçoğunuz için düşünürüm. Özlemek mi? aklıma gelseniz belki.
Bilmiyorum işte bunun gibi bir sürü değişik şey var hayatta. Olay aynı. Aynı filmi değişik oyunculara oynatmak, aynı şarkıyı farklı adamlara söyletmek ve aynı yemeği farklı tabaklarda yemek gibi.
Ben çözdüm bu işi Pikaçu'lar. Akıllı bir Mario olun, prensesi bir sonraki seviyede de göremeyeceğinin bilincinde, içinde bulunduğunuz altın havuzu içerisinde mantar yiyip büyüyün. Değmez canavar öldürmeye.