Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Sözcüklerin şeytanı; ben, sözlüklerin şeytanı; kendi

Sözcüklerin şeytanı; ben, sözlüklerin şeytanı; kendi
 

Ben: Kral.

Kendi: Köle.

Sözcükler birer marangoz rendesidir. Yan yana geldiklerinde birbirlerini yontarlar ya da bir yapbozun parçaları gibidir. Tek başlarınayken bir fırça darbesi, üst üste, yan yana geldiklerinde kocaman, güzel bir resim...

Geçenlerde sevgili Duygusel'in "Ben ve Kendim" başlıklı yazısını okurken bu iki sözcüğün yan yana geldiğinde içerdikleri diğer anlamların da farkına vardım:

Ben: yakındaki uzak..

Kendi: uzaktaki yakın...

"Ben" bencildir, paylaşımcı değildir, hep ön planda olmak ister; yönetir, hükmeder, planlar, karar verir. Çevreyi ve ait olduğu bedeni, ruhu kontrol altına almak ister. Mutlak hakimdir, içimizdeki başka "ben" leri sindirir, onlarla başa çıkamadığında sıkıyönetim ilan eder, ruhu bunalıma , bedeni diyete sokar.

"Ben" başarıları sahiplenir:

"Bu soruları ben çözdüm."
"Onlar ben barıştırdım." der.

"Ben" başarısız olduğunda "ben" i bir kenara atıverir. Korktuğunda kuyruğunu bırakıp kaçıveren kertenkeleler gibi "ben" i bırakıverir:
"Bu soruları ben çözdüm." cümlesi, "Soruları çözemedim." olur, "Onları ben barıştırdım." cümlesi de "Onları barıştıramadım."...

"Ben" ruhu ve bedeni taçlandıran her türlü olumlu sıfatı bir mıknatıs gibi çeker, daha doğrusu onlara pire gibi yapışır:

"Ben çok mutluyum."
"Ben çok akıllıyım."
"Ben çok güzelim."

Bu olumlu sıfatlara layık olmadığı hissettirildiğinde ise kuyruğunu yine bırakır:

"Çok yalnızım."
"Çok aptalım."
"Çok çirkinim." olur.

Bir de şu diyaloğa bakalım:

Ali: Pasta güzelmiş, hangi pastaneden aldın?

Ben: Ben yaptım.

Ali: Ev yapımına benzemiyor da...

Ben: Ben kendim yaptım, malzemeleri de kendim hazırladım.

Gördüğünüz gibi "ben", " kendi" den yardım istedi hemen.

"Ben" kişiliğin vitrinidir, ruhun ve bedenin üstünü örten bir maskedir aslında.

Kendi, "ben"in gölgesidir, onun yamağıdır, hor gördüğü, itip kaktığı kölesidir. "Ben" çaresizliğe düştüğünde, zor durumda kaldığında "kendi" nin imdadına yetişmesini ister. Güven ya da özgüven kaybına uğradığında, yalnızlaştığında, başka bir deyişle, krallığı toprak kaybetmeye başladığında "kendi" yi "ben"e yapıştırır. Şu diyaloğa bakalım:

Ali: Paraları kendi hesabına aktarmış şerefsiz herif! Söyle düzeltsin hesapları.

Ayşe: Kendin söyle.

Ali: Kendisini görsem, söyleyeceğim.

Suçlanan, hep "kendi"dir.

Kendi olumsuz eylemlerde hep "ben"in yerine geçer:

"Ayşe, Ayşe'yi kandırıyor." demeyiz hiç. "Ayşe kendini kandırır." hep

"Ben" mütevazıdır (!) ukalalığı da "kendi" ye yükler:

"Ayşe Ayşe'yi övdü." demeyiz hiç. "Ayşe kendini över."

Bu durum Türkçedeki deyimlerde daha da somutlasır:

Kendi bindiği dalı kesmek

Kendi kuyusunu kazmak

Kendini fasulye gibi nimetten saymak

Kendi kendine gelin güvey olmak...

"Ben" konuşan kişidir, yani bedenin ve ruhun gerçekleştirdiği eylemleri sahiplenen; bunlarla gurur duyan merkezdeki kişidir. İlk bakışta bedenimizin ve ruhumuzun en yakınındakidir; oysa "ben" ruhumuzun en uzağındaki göçebe, yalnız, bencil, ukala, iki yüzlü kişiliğimizin bedenimize yapıştırılmış eğreti maskesinden başka bir şey değildir.

Kendi yedek oyuncudur; asıl kişilerden (ben, sen, o, biz, siz, onlar) aldığı uyduruk bir önlükle servise çıkabilen mahçup bir garsondur. O kişilerden ödünç aldığı eklerle kimlik kazanabilir: "m" yi aldığında "ben", "n" yi aldığında "sen" olabilir; oysa "kendi" bedenimizin ve ruhumuzun özüdür. Belki de bu arayışın tasavvufi boyutu Yunus Emre'nin şu dizesinde ortaya çıkar: "Bir ben vardır bende, benden içerü."

Ben ve kendim aslında içimizdeki şeytanla meleğin dildeki karşılıklarıdır.

Şeytan hep sataşır, fitne fesat karıştırır; ama melekler "kendi" halindedir.

İşte basit iki sözcük: ben ve kendim...

Sözcükler içimizdeki şeytanı gizleyen en iyi maskedir. İnsanoğlu dili öyle bir örgütlemiş ki tek başlarınayken hangisinin şeytan, hangisinin melek olduğunu anlayamıyoruz.

"Kendi" nize iyi bakın.


 
Toplam blog
: 114
: 1620
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

1964'te Ankara'da doğdum. Meslek lisesinin elektrik bölümünü bitirip fabrikada ve şantiyede çalıştım..