Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Varoluştan yokoluşa

Varoluştan yokoluşa
 

Tek bir bütün iken binbir parçaya ayrıldı bedenin. Binbir parçaya ayrılan bu bedende genişleyip durdu evrenin. 

 

Varoluşunu simgeliyordu içinde yaşamış olduğun patlamalar ve bu patlama sonucu oluşan parçalar. Her bir parçan birbirinden uzaklaşarak dağıldılar. Bütünlüğünü bozup dağılan bu parçalar evreni ve evren içindeki gök cisimlerini oluşturmaya başladılar. 

 

Büyük Patlama! 

Varoluşunun başlangıcını simgeliyordu. Milyonlarca yıl önce bir insan yumruğu kadar bir gaz bulutu iken bir ses dalgası sonucu oluşum başlamış oldu. İlginç bir sırra sahiptin aslında. Milyonlarca volkan patlamasından daha da güçlüydün ve sahip olduğun bu güce rağmen çevreye zararlar vermemiş aksine “Evren” oluşmuştu sayende. 

 

* * * 

 

Dünya! 

Aradan çok uzun yıllar geçti ve sen hala ayaktasın. Yıldızların ışıklarını saçıp geceyi aydınlatmakta ve sen durmak bilmeyen donüşlerine devam etmektesin. Güneş, karanlıkları ısrarla bu diyarlardan kovup gündüzlere kucak açmakta ve yaymış olduğun ısıyla varlığını hissettirmektesin. 

 

Dünya! 

Yorgun bedeninin üzerinde ağır adımlar atıyorum ve yapmış olduğun her manevrada eskimiş, yıpranmış ve bitap düşmüş bölgelerini topuklarımın her tırmalanışında hissediyorum. Kaldıramayacağın ağırlıkta yükler yüklenmiş sırtına ve sırtında çokça belli olan koca bir kambur oluşmuş durumda. Yaşlılık belirtileri her noktanı kaplamış durumda; saçlarına düşen aklarda, vucudunun her bir noktasını kuşatan kırışıklıklarda ve gözlerinden akan her damla yaşta. 

 

Değişimler bırakmadı hiç yakanı 

Mevsimler çıldırıp durdu adeta 

Soğuk bir tabaka kuşattı etrafını 

Sıcaklık yeniden döndü hayata 

 

Çalkantılar sarsmaya başlar bedenini ve bitmeyen bir sıcaklık kuşatır tenini. Erimeye yüz tutmuştur içindeki buzlar ve hafifçe eriyip gider yıllardır dağ gibi duran buzullar. Ilıman bir hava hissedilir uzaklardan, bir serinlik kaplar içini ters giden bir şeylerin farkında olmadan. Okyanuslar taşıyamaz olur yükünü ve sert duvarlara boşaltır içindekileri. Devrilir yıkılmayacak gibi duran duvarlar, çığlıklar kuşatır her bir yeri. Çığlıklar gözyaşı olup ıslatırken tenini sönmek bilmez bir yangın yakmaya başlar yüreğini. Feryat yağar geceye acılar hakimiyet kurarken gündüze. 

 

İçinde tarifi olmayan kırılmalar meydana gelir ve içindeki bu kırılmaların dışa vurumu sarsıcı şekillerde olur. İçinde oluşmuş olan bu boşluklar büyük yıkımlar sonucu dolmaya başlar. Ortalıkta karmaşa kol gezer ve düzensizlik etrafa hakim olur. 

 

Bir sabah uyandığında sular çekilmiş olur yeryüzünden ve okyanuslar, denizler, göller, ırmaklar, dereler, çaylar, pınarlar kurumaya yüz tutar. Savaşlar çıkar ‘su’dan sebepler yüzünden, çözümsüzlük ortalığı kasıp kavurur. Gün gelir toprak bile dayanamaz olur susuzluğa çatlamaya başlar ve içerisinde kapanmayacak derin yarıklar oluşur. Dere yatakları kurur ve kurumus olan bu dere yataklarında sivrisinekler uçuşur. Sayısız sivrisinek yiyen ürkütücü yarasalar yok olmaya başlar. Arıların vızıldayan sesleri duyulmaz olur ve tozlaşmayı meydana getiren bal arıları tarihe karışır. Tozlaşmanın olmadığı bu dünyada sebze ve tahıl üretimi ortadan kalkar. Kıtlık, hegemonyası altına alır her bir yeri. Kısa bir süre içinde kötü kokular şehirlere yerleşmeye başlar ve salgın hastalıklar bas gösterir, bit pire ortalığı kasıp kavurur. Canlı türleri açlıktan, susuzluktan, kötü kokulardan ve salgın hastalıklardan dolayı yavaş yavaş yok olmaya başlar. 

 

Gökyüzü sessizce izler yeryüzünü ve tebessüm eder felaketlerden uzak olduğu bu yerden. Mavi tabakanın üzerine beyaz bulutları çeker fakat gelen tehlikenin farkına bile varmaz. Güneş fırtınası parçacıkları yola koyulur ve Dünya atmosferinin üst katmanlarıyla çarpışır. Beyaz bulutlar kaybolur ve mavilikler gelmemek üzere bu diyarı terkeder. Gök yarılıp da kırmızı, yeşil ve mor renklerle parlamaya başlar. Elektrik yüklü gaz bulutları manyetik alanı bozar ve Dünya’nın manyetik alanı çöker. Bütün uydular, bütün telekombinasyon ve elektrik aktarım teknolojisi yok olur. Mahsuller ve hayvanlar zarar görür. İnsanlarda kanserler meydana gelir. Doğal hayat büyük zararlar görür. Canlı türünün büyük bir bölümü yok olur ve doğal denge bozulur. Genişleyen evren çok buyuk bir alana yayılır ve geceyi aydınlatan yıldızların tümünün enerjisi tukenir, ısı düşer. Dünya durma noktasına gelir ve bütün gök cisimleri birbirinin çekim alanından çıkmaya başlar. Yeni bir karanlık devir başlar. 

 

Çaresizce eller açılır ve yüreklere dolan korku sebebiyle son çırpınışlar arasında dualar edilir. Olağan durum içinde unutulmuş olan her ne varsa o anda hatırlarda belirmeye başlar. Son anda yaşanmış olan son pişmanlıklar hatırlanır, dillerden “keşke” sözcüğü düşmez olur ve o anda unutulmuş olan bir şey vardır “Son pişmanlık fayda etmez”. Derken İsrafil Sur’a üfler ve Azrail cehennem kapılarını açıp yerini alır.Tanrı hissettirir varlığını ve ateş topundan oluşan bir göktaşını Dünya üzerine yollar. Ateş topu Dünya üzerine düşer ve ateş olup erimeye başlar. Bu yangın her yeri kaplar. Yeryüzü kızıla bürünür ve gökyüzünün renkleri arasına karışarak yer ve gök birleşir. Yangın tüm bedenini sarar ve çığlıklar korku sessizliğini bozar. Sessizce gelen “var oluş” çok sesli bir “yok oluş” olup son noktayı koyar. 

 

Merhamet dökülür bütün dillerden ve merhamet bir nokta halini alır okyanuslar içinden. 

 

Genişleyen evren maddenin birbirini çekmesi sonucu durup, kapanmaya başlar ve bu şekilde kapanan Evren ilk baştaki gibi bir tekliğe bürünüp tek bir vücut olur. 

 

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..