Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '06

 
Kategori
Felsefe
 

Yağmur, mum ve Tanrı’ya dair…

Yağmur, mum ve Tanrı’ya dair…
 

Hiç düşündünüz mü, neden yağmur yağınca daha bir kendimiz oluruz? Damlalarda özümüzü mü görürüz, yoksa toprak kokusu ve suya karışıp yaradılışımıza mı yakınlaşırız? Niye daha bir ‘ biz ’ oluruz yağmurda? Yoksa tersine bireysellikten kurtulup evrene mi kavuşuruz?

Yağmur yağıyor. İri damlalar birleşip ırmaklar oluşturuyor penceresinde. Çatı katında oturuyor ya, pıt pıt pıt çatıya vuruyor yağmur, ona sesleniyor. O, içeride, duyuyor yağmuru; yağmurun içindeki kendisini...

Doğradığı soğanlar gözlerinin pınarını acıtıyor, ta çenesine kadar iniyor yaşlar gözlerinden. Açık balkon kapısından hırsla yağan yağmura doğru yürüyor. O, yağmuru izlerken belki silinir diye düşünüyor acıyan gözyaşları. Bir süre sonra öfkeli yağmurun eğip büktüğü çiçeklerini daha net görebiliyor. Nasıl dayanacak bu kırmızı goncalar bunca hınca, merak ediyor.

Yine de yağsın yağmur diye geçiriyor içinden, sıkıntısı silinsin göğün. Sokakların taze kokusunu içine çekiyor, ferahlık kokuyor hava. Böyle bir yağmurda evinde olma düşüncesi rahatlık veriyor ona, belki şerefine bir de çay demler. Peki ya evsizler, başlarını sokacak bir delik bulmuşlar mıdır?

Saatler geçmiş, hava kararmış artık. Gerçi ara sıra çakan şimşeğin beyazıyla aydınlanıveriyor, ‘gümbürdüyor’ gökyüzü. Zigzaglarla göğü çiziyor şimşek, yarıp geçiyor içini haince. Çocukların niye şimşekten korktuğunu anlıyor kız; fakat gidip sarılacak bir babası yok yanında.

Kız, pencereden dışarı bakıyor, yağmur öyle yoğun ki arkadaki evleri seçemiyor artık. Penceresini kaplayan ırmaklara karışıyor, aşağıya dökülüyor kız.

O anda ‘Bomm!’ diye bir ses sanki binayı sallıyor, çatı katına çıkıp dağılıyor. ‘Eyvah, trafo yine patladı anlaşılan.’ diye düşünüyor kız, ‘Elektrikler yalan oldu.’ Ama karanlıkla birleşen yağmur, dinginliğini artıracak, biliyor.

Kalın, beyaz bir mum yakıp masaya koyuyor kız. Elindeki kitaptan birkaç sayfa okuyor. Mumun azalan alevi dikkatini dağıtıyor. Kız masaya düşmüş balmumundan şekilsiz kalpler buluyor, ılıklıklarına dokunuyor; cıvık cıvık kalpler, günümüzdeki aşklar gibi...

Mum öylesine çabuk kısalıyor ki, kız hayret ediyor. Şişman beyaz mum, acı çekmesini bilmeyen biri gibi çabucak tükeniyor, yanan geçmişinin içinde biriktirdiği zehriyle eriyor, bitiyor...

Koskoca bir karanlık. Dışarıda yağmur altında devinen tekerlek sesleri. Yağmura baştan beri eşlik eden araba alarmlarından biri. Kız tüm bunları dinliyor. Kız sokak oluyor, ikinci mumu yakmadan önce...

Görülüyor ki yağmur ister bizi ‘biz’ yapsın, ister evrenle kucaklaştırsın şurası kesin ki su ve suyun açığa çıkardığı toprak, farkındalığımızı artırıyor, ‘görmemizi’ sağlıyor. Yıkıyor, arıtıyor bizi ve düşüncelerimizi…Sanki Tanrı’nın bir işareti gibi; kendin ol, insanları sev diyen…

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..