- Kategori
- Psikoloji
Yüreğimdeki ayrık otları

Ne kadar zor bir durum umutlarını eline alıp evin yolunu tutmak. Oysa yüreğinde olması gerekmiyor muydu onların? Ne demeye eline aldın anlamıyorum. Taş yerinde ağırdır, kelimeler büyülü yüreklerde farklıdır ve umut yürekte güzeldir… Ama sen çanta taşır gibi elinde taşıyorsun umutlarını. Onlar yürekte olmazsa var oluş amaçlarını yitirmez mi?
Bu dünyaya ait bir eşya gibi sürekli elinde ve her gittiğin yere götürüyorsun… Kalp kapakçıklarındaki açılıp kapanmaları, kan basıncını ve hücrelerine dolan heyecanı hissetmezse umut; yeşermez ki bahardaki çiçekler gibi. Şimdi otur düşün bakalım.. Gecenin tam ortasında kalkıp deliler gibi gülmene, “ yapmam” dediğin her şeyi yapmana ve nefessiz kalmana yüreğindeki umut mu yoksa masanın üzerine öylece bırakıp yarın sabah almanı bekleyen umut mu sebep olacak? Cevap çok açık ama sen yinede bir düşün…
Stabilize bir yolda hızını kesmeyen bir araba olsun mesela yüreğin… Hızın yarattığı etkiyle yüreğine çarpan çakıl taşlarının etkisini yüreğindeki umut mu yoksa çantanın bir köşesine attığın umut mu iyi yapar? Zor bir soru değil bu… Biraz düşün yine de.
Şimdi al eline umutlarını yeniden. Bak uzun uzun ve hissetmeye çalış… Görebildin mi ya da hissedebildin mi peki? Hissedemedin öyle mi? O yüzden mi bu kederli bakış? O yüzden mi yüreğindeki ayrık otları? Gel akıllı olalım. Neden umutlarını elinde taşıyasın ki? Neden tüm heyecanların, günden güne yüreğini saran ayrık otlarına kaynak olsun ki? Ben derim ki elinde taşıdığın umutlarınla beraber daldır ellerini yüreğine, söküp at hepsini ayrık otlarının… Kökleri sağlamdır ve çokta arsızdır bilirim ama yerini umuda bırak ki arsızlığını da yensin, kederi de… Sen bu hayatta yeşil ol...Ama umudun rengi yeşil ...Ayrık otlarını yetiştirme yüreğinde…
Not : O otları ellerini değil yüreğini daldırarak çeken Fulya'ma ve yazının esin kaynağı yüreği su kadar berrak olan sevgili dostuma teşkkür ediyorum.
Resim : Roudolf Kharatıan