Dudaklarımda o çingene kızının ezgileri dolanıyor. Acıyı mı anlatıyor, yoksa aşkı mı bu kadar buğulu sesinde, bilemiyorum. İspanyolcanın ahengi, aşık olduğum gitarın tellerinde dans ederken, buğulu se..
Bazen;Dünya ayrı, sen ayrı bir mekanda olursun, İçinde yaşar gibi değil de, uzaktan perdeye yansıyan bir filmi izler gibi, Sahneler gelip geçer önünden; bakarsın, izlersin ama hiç bi..
Göz alıcı parlak gün ışığında, Aynıydı hepsi kendi parlaklığında Kızıl örtüler serilmeye başladığında Hazırlıksızdı hepsi... Ne zaman ki sıyırdı gece kızılı, serdi o kapkara uzantı..
Serin akşam rüzgarı eşliğinde yokuş aşağı inerken rüzgara karıştırıp ardına attığı yorgunluğuydu. Düşünceler ise hala beyninde dolanıp duruyordu...Rüzgar her adımda sarıp sarmalıyordu bedenini...H..
Yorgundu ayakları...Sadece yorgunluk ta değil, rastgele bulup ayağına geçirdiği terlikler derisini sıyırmıştı. Sürtmeye devam ettikçe sızlayan acıyı arada farkedip , devam ediyordu yürümeye. Akşam olm..
Dur biraz ne olur. Ya da en azından yavaşla...Anlayamıyorum seni! Duru görüntüne tezat, cümlelerin karışık. Ardı ardına dizilen kelimelerin bir cümle olmuş tamam, ancak anlayamıyorum! Anlam nerede?
TDK der ki serseri için; belli bir hedefi, işi ve yeri olmayan kimse. Tutarsız davranışları olan, holigan.... Tam bu tarife uyan bir kişi, benim serseri... Ne belli bir yeri var, ne işi... Ama he..
Anlaşmazlıklar...Kinle ve nefretle sendelemiş beyinler ve yürekler...Sıkılmış yumruklar...Öfkeden kıpkırmızı kesilmiş, saldırıya hazır bekleyenler...Saldıranlar ve saldırılanlar... Ne zordur yöne..
Ölüm ne renk acaba? Hayatımızda her şeyi bir renkle tarif ediyoruz da, ölümün gerçek rengi ne ola? Yastayız diyoruz, siyahlara bürünüyoruz cenaze törenlerinde. İçim karardı diyoruz, anlatırken yak..
Bu sabah çalar saatin mekanik sesi uyandırmadı beni. Güneşin ışıkları doldu odama, sıcacık bir günaydın’la. Yakındım güneşe, onuncu kattaki odamın penceresi yarı açıktı...Gittim sonuna kadar açtım! Te..