1987 sonbaharındaydık. Artık günler geçmiyordu. Heyecanım da öyle artmıştı ki. Canım oğlum geliyordu. Baba oluyordum ben. Fabrika müdürüydüm ve vardiyalı çalışıyordum o günlerde. Sabahın ..
Tüm gençliğimi 65-70 kilo civarında geçirdim. 1.87 boyumla orantılandığında az bir kiloydu bu. Annem, koca adam olmama rağmen bayılırdı ağzıma tıkıştırmaya. O güzelim mantıları, börekleri keyifle i..
Berbat bir gündü. Sabah duşunu yol kenarındaki su birikintisiyle yaptı. Herkesin aksine, o teşekkür etti duşlamadan sorumlu kamyonete! Uzun zamandır yaşam uyumsuz insanlara karşı bu yönte..
Binaların daha az, yeşilin daha çok olduğu günlerdi. Çok severdi gökkuşağını. Her çocuk gibi, o da geçmek isterdi altından. Eve döndüğünde de erişilemezin dürtüsüyle hep aynı çocuksu yala..
Soğuk bir kış günü geldin. Küçücüktün. 1 kilo 900 gramcık. Kocaman elimin avucuna sığacak gibiydin! Saçların, kaşların ve hatta sakalların vardı sanki. Büyük adam gibi doğmuştun. Ne zaman..
Mart da bir türlü gelmedi diye hayıflandığım soğuk bir şubat günüydü. Yağmur da iki gündür aralıksız yağıyordu. Şimdilerde Metrobüs Söğütlüçeşme durağının bulunduğu yere inen bir merdiven..
Pek bir güzeldi yetmişli yılların Göztepesi. Bahçeli evler de çokçaydı. İşte o bahçelerdeki meyve ağaçları cezbederdi önünden geçenleri. Meyvelere doğru yapılan ufak bir hamle, bahçenin koruma müdü..
Bir kırılışın hayali günlükleriydi başlarda, yıllar boyu tutulan. Sonra bitmek tükenmek bilmeyen bir arayışa çıkıldı, bilinmezlere. Ucu görünmeyen karanlık dehlizlerde aydınlık arayışıydı belki de...
Yaşıtları gibi o da koşmaya, zıplamaya bayılıyordu. Annesiyle babasının biriciğiydi Duru. Ara sıra camdan aşağıya bakardı annesi. Yavrusuna bir şey olmasından korkardı. Duru da el sallardı annesine..
Kendimle kalmak istediğim dönemlerde hep aynı rotayı izlerim. Bilirim ki hayat yine bana bir şeyler öğretecektir. Tatillerimde denize-kuma koşmayalı, büyük metropollerin geniş caddelerinde kaybolma..