Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milyonlarca memurları arasından sıradan vasıfları olan, sıradan bir müdürlükte, sıradan işler yapan sıradan bir memurum. Yine bu ülkede yaşayan milyonlar içinde öteki..
Mavi çarşaflar içinde, sırtında bir ürpermeyle uyandı kadın. Dışarıdan gelen deniz kokusunu içine çekerken fark etti pencereye açık bıraktığını. Pencereden gelen yumuşak bir rüzgar perdeleri havala..
Bildiğim her şeyi unuttum, yeniden öğreniyorum şimdi….. Hayat devam ederken biriktirirsin cebinde tüm yaşadıklarını, kalır aklının bir köşesinde tecrübelerin. Hayat bu belli mi olur bir gün mut..
İçine her daldığında, gezerken tenhalarda hep bir olamamışlık açar kapıları sana. Her kapının ardında bir olamamışlık, eksik, yaşanmamış, yaşanılamamış anlar bekler seni… Tüm bu olamamışlıkla..
Ruhumun ihtiyacı var sana… Kayboluyorum bu karanlıkta, düşündükçe çekiyorum kendimi derinlere, ruhum ruhumda can buluyormuş… Siliniyormuş varlığınla hüzünler, sevgin yetiyormuş as..
Gitmiyorsa hayat istediğin gibi, bırakacaksın orada… Durdurmayacaksın zamanı, anı… İnadını harcamayacaksın, olduramayacaklarına… Öyle boş vermeyeceksin de işte, boş verdiğin dolu..
‘’Güzaltı’’ vardı buralarda bir zamanlar ‘’Tut şu hüznün yerini değiştir, yaz geçer’’ yazmıştı tanıtım alanına… Tuttum bende o zamandan beri, hüznün yerini değiştirip, yazıp durdum geçer belki diye..
Lanetlemekle, bireysel tepkilerle durmayacak bu saçmalık. Hümanist düşünceydi, ılımlı yaklaşımdı yok böyle birşey. Can yakmak bu kadar kolay olmamalı. Yurdun batısında yaşandığı gibi yaşanmı..
Kaç zamanı biriktirirde içimde, senle yaşanılır kılabilirim? Kaybolmuş hangi anı, geri getirebiliriz, anlarda yaşadıklarımızın hangisini başka bir ana saklayabiliriz, hangi başka bir zamanda ..
Kendimden yola çıkarak tanımaya çalıştım insanları. Bazen taşarak, bazen coşarak, kaçarak, kovalayarak, tutunarak, dayanak olarak, yol arayarak, yol göstererek, yavaşından hızlısına yeni kapıl..