Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '08

 
Kategori
Haber
 

Aysun Kayacı CHP’ye Genel Başkan oluyor

Aysun Kayacı CHP’ye Genel Başkan oluyor
 

Aysun - CHP nikahı yakında


Her zaman söylemişimdir. Aslında CHP’lilerin Deniz Baykal’la bir sorunu yoktur diye. Deniz Baykal’la ilgili tek sorunları halkın onu sevmediğine, sempati duymadığına dair önyargılarıdır. Yoksa Baykal’ın politikalarını, söylemlerini, tarzını yanlış bulan CHP’lilere fazlaca denk gelmedim. Aksine Baykal’ı zaman zaman fazla uzlaşmacı bulan tiplere bile rastlıyorum. Eğer CHP’de bir yönetim değişikliği olacaksa, daha sert ve tavizsiz muhalefet yapan bir lidere ihtiyaç olduğunu düşünüyorlar.

Örneğin şu ana kadar, 27 Nisan 2007 tarihinde askerin muhtırasına karşı çıkılması gerektiğini söyleyen, Baykal’ı bu konuda demokrasiden taraf olmamakla suçlayan bir CHP’li de görmedim. Ama aksine o zaman darbe yapmanın bu güne göre daha kolay olduğunu, o zaman bu fırsatın kaçırıldığını söyleyen CHP’lilere denk geldim.

Neredeyse tüm CHP’liler, AKP’yi Siyasi Partiler Kanunun değiştirmediği için eleştirip, yerden yere vururken, kendi partilerinde Baykal’ın tam bir diktatörlük kurmuş olmasına da ses çıkarıyor değiller. Genel seçimlerde, şeyhlerin dervişlerin oy kullanmasının haksızlığından, onların oy potansiyellerinden bahsedenler, ne garip ki, CHP içindeki delege ağalarıyla ilgili hiç ama hiç şikâyet etmezler.

Türkiye’de kendisini çağdaş ve aydınlık Türkiye’nin temsilcisi olarak gören kitlede inanılmaz bir değer yitimi mevcut ve bu yitim onlardaki tüm demokratik içgüdüyü de almış götürmüş durumda. Olaylara tarafsız bakma, geçmişi ve potansiyelleri ile değerlendirme yeteneklerini tamamen yitirmiş vaziyetteler. Elbette buna kendi düşünsel dünyalarının yıkılmasına çözüm üretememenin umarsızlığı neden oluyor.

Zannedersem bu umarsızlığın en güzel ifadesini Aysun Kayacı vakasında yaşadık. Bu kitle Aysun Kayacı’nın oldukça sıradan, herhangi siyasal bir içeriği olmayan, alt yapısız bir düşünsel yapının dışa vurumu olan cümlelerini bile sahiplenmek durumunda kaldı. Ve onda kendisine dair bir kurtuluş umudu üretme girişiminde bulundu. Düşünebiliyor musunuz koskoca solcularımız, Kemalistlerimiz, laiklerimiz Aysun Kayacı’nın arkasına sıraya girdiler.

Aslında basit bir cehalet örneği olarak ele alınıp, kulak arkası edilebilecek bu sözler, ne gariptir ki mahkeme kapılarına kadar uzandı. İşin daha da kötüsü bu mahkeme işi, bu sözün sahibini demokrasi kahramanı yapmak için özel bir işlev üstlendi. Bu zamana kadar 301. maddeyi ülkenin temel direği olarak görüp AKP’nin bu maddeyi kaldırma girişimine muhalefet edenler, şimdi de bu maddeyi AKP’nin diktatörlüğünün göstergesi olarak sunmaya başladılar. Yani az önce yukarıda saydığım, objektif olma özelliğini kaybeden, belkemiksiz siyaset üreten ve her olayı kendine yontma becerisi gösteren zihniyet burada da kendisini gösterdi.

Üstüne üstlük, Aysun Kayacı’nın bu sözleri sarf ettiği programda, aslında kendilerinin “Halkçılık” ilkesine uygun sözler sarf eden ve her hali ile Aysun Kayacı’dan daha bilinçli, kendisini eğitmiş bir sanatçı olan ve gerçek bir sosyal demokratla evli Müjde Ar’ı popülist ilan edip, aynı davanın ona da açılmış olmasını tamamen göz ardı ettiler. Ve yazılarında Müjde Ar’ın bu mağduriyetinden zerrece bahsetmediler.

Tüm bunlar dahi, aslında suçun tanımı belirsiz, muğlak, fazlası ile yoruma dayalı, cezası ise oldukça net olan ve sırf bu sebeplerle bile evrensel hukukta yeri olmaması gereken 301. maddeye muhalefet etmelerine vesile olmadı. Oysa eğer AKP'nin gerçekten bir diktatörlük kurma hevesi varsa, ona bu konuda en büyük yasal dayanağı sağlayacak olan şeyin, büyük olasılıkla 301. madde olacağı açık ve seçik ortada iken. Bu arkadaşlarımız, AKP hükümetinin ABD uşağı olduğu iddiasını dile getirmeleri halinde bile, AKP bu söylemi bile hakaret kapsamında değerlendirip, 301. maddenin ikinci fıkrası (1) gereği önüne gelen herkesi yargılatabileceği bir demoklesin kılıcına dönüştürebilir. Yani bu madde büyük olasılıkla bu güne kadar bu maddeyi savunanların en büyük düşmanı olacaktır. Anlayacağınız üzere bu madde, ülkeyi korumaya değil otoriter yapıların oluşmasına katkı sağlıyor.

Hani denir ya, “demokrasi bir gün size de lazım olabilir” diye, zamanında bu ülke için demokrasiyi lüks ve tehdit olarak gören laikler, Kemalistler, modern ve aydınlık Türkiye’nin temsilcileri, güç ellerinden kaçınca aynı maddelerin kendilerine uygulanmasından şikâyetçi olmaya başladılar. Ama tüm bunlar dahi bu kitlenin demokratikleşmesi için yeterli anlamda ders üretmiyor. Aysun Kayacı’dan medet umut, cahil halkın oy hakkı olmaması eleştirisinden çözüm üretmeye çalışan bu kitleden ben umudumu tamamen yitirdim.

301. maddenin kaldırılması ya da muğlâklığından kurtarılması umudunu hala AKP’de görüyorsam, kimse bana neden AKP’yi CHP’ye karşın savunduğumu sormasın.

Tüm bunlardan sonra, bence, bir sonraki CHP Genel Kurulu'nda Aysun Kayacı’nın Genel Başkanlığı olasılığı gittikçe yükseliyor. Ne de olsa Aysun Kayacı, Deniz Baykal'ın bile söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri, umursamazca söyleyebilecek cesarete sahip. Hem ondan da daha sempatik. O çobanları sevmese de, çobanların onu çok seveceğinden emin olabilirsiniz. Baykal'ı yıksa yıksa Aysun yıkar.

(1) TCK 301. madde, (b) bendi; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..