Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Eleştirilmekten niye korkarız?

Eleştirilmekten niye korkarız?
 

Adamın kafasına postal atıyorlar yine kızmıyor! Ya bizler?


Sevgili Blog Yazarları!
İbrahim Ormancı arkadaşımızın yeni yazısını okudum. Eleştirenleri eleştiriyor, eleştirilmemesini öneriyor. Linkini veriyorum. Okumanızı tavsiye ederim.
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=157389

Onun yazısına yorum yazarak derdimi tam anlatamayacağımı düşünüp bu bloğu yazıyorum.

Doğru söylüyor yazısında. Birilerini eleştirdiğimizde kalp kırabiliriz, o kimsenin hevesini yok edebiliriz, onu bazı şeylere küstürebiliriz.


* Eleştirilmekten, eleştirmekten niye korkarız?

* Öcü mü?

* Verecek cevap bulamaz mıyız?

* Cevap veremezsek çok mu zor duruma düşeriz?

* Her eleştiriye mutlaka cevap vermeli miyiz?

* Eleştirirken ille de kırıcı mı olmalıyız?

* En ufak bir eleştiriye kızıp, hemen hakaret etmemiz mi gerekir?

* Bizi eleştirenin kim olduğunu merak edip kendisi ve hayat tecrübesi, bilgisi hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışır mıyız?

* Bizim yaşımızın 2-3 katında olan kişilerin eleştirilerine hakaret ederek cevap vermeden önce onu tanıma gayret eder miyiz*

* Eleştirilerden uzak durup, "Gelen ağam, giden paşam / al gülüm, ver gülüm / padişahım çok yaşa! / Aman da ne güzel yazmışsın, maşşallah! vs" modlarına mı takılmalıyız?

* Pısırık, ağzını açmaya korkan kimseler mi olmalıyız.

ABD eski başkanı Corc dabılyu dabılyu PUŞ kafasına postal atılınca bile sükunetini bozmuyor. Duruşunu da bozmasa yemişti postalları kafaya ama çabuk hareket etti. Bizler de eleştirilere karşı kıvrak zekamızı kullanalım ama sükunetimizi de muhafaza edelim.

Değerli arkadaşlar, bu BLOG imkânlarını veren web sitelerine, bu arada bizlerin en iyi şekilde faydalanabilecekleri Milliyet Blog Sitesi'ni sunan MİLLİYET GAZETESİ yetkililerine ve editörlere tabii ki minnettarız, onlara teşekkür ederiz.

Bu imkânları kullanırken saygılı olmalıyız. Bizler burada misafiriz. "Sayfa benim değil mi, istediğimi, istediğim gibi yazarım. Editörler ses çıkarmadıktan sonra sana ne?" diye bana birçok kere hakaret edildi. Editörlerin işleri yoğun, çocuk bakıcısı değiller. Türkçe'nin doğru kullanılması ile ilgili yeterli ihtar ve önerileri var, gerisine fazla takılmıyorlar. Bizler birbirimize bazen bu konularda önerilerde bulunabilmeliyiz. Sayfa bizim ama istediğimiz gibi kullanmamlıyız. Başkaları da okuyorlar.

Bazı arkadaşlarımıza, güzel Türkçemizi biraz daha dikkatli kullanmaları en nazik bir şekilde rica edilse bile hemen saldırıya geçiyorlar! Bu saldırılara ilk uğrayanlardan biri bendim. Sinmedim, köşeme çekilmedim. Ama eskisi kadar aktif gitmiyorum işin üzerine, çok hakaret yedim. Şimdilerde Ümit CULDUZ, fegökçe ve daha birkaç arkadaşımız eksik olmasınlar benden daha aktif olarak, güzel Türkçemizin blog yazılarında da doğru kullanılması için gayret gösteriyorlar.

Bahtsız/Bahtlı Jüliet Hanım Tanrı ile sohbet ediyor ara sıra. Kendisine yakında vahiy gelirse şaşmayın! Bu hanım kızımız(?) geçenlerde 3 sohbetini de arka arkaya Blog kategorisinde yazınca, "Keşke Din kategorisinde yazsaydınız!" dedim. Ağzımın payını verdi. Ben blog polisi miymişim filan? Ben de blog polisi olmadığı söyleyerek meramımı anlattım. Şimdilik küs de değiliz, kırgın da. Konuşma, yazma becerimiz olduktan sonra ne var bunda? Eleştireceğiz de, eleştirileceğiz de.

Celal ÇELİK arkadaşımızla bazı yazılarından ve benim yorumlarımdan dolayı anlaşmazlığa düştük. Ben yorumumda "Size hiçbir saygınlığım kalmadı!" dedim. O ise, "Benim size olan saygınlığım devam ediyor." diye cevap verip beni utandırdı.

Arkadaşlarımız bu yazıları hiç mi okumazlar. Okuyanlar kendilerine pay çıkarırlar. Kavga gürültü etmeden, ortalığı ayağa kaldırmadan da sert eleştiriler yapılabilir, yapılmalı da. Benim Celal ÇELİK'e saygınlığım, cevabından sonra yine yerine geldi. Bunu da ilk defa şimdi yazıyorum.

Arkadaşlar evlendirme programına bakıyorum birkaç saattir. Evlenmek için değil de yapılan komiklikleri görüp fikir oluşturmak için. Programa davetli birisi methiyeler yağdırıyor. En iyi programmış da, Mesra Merol en güzel kadınmış da filan da falan! Utanıyorum yağcılardan!

Bıktık "Şak Şak!" ve "Yuuuh!" seslerinden. Şunun ortasını bulamaz mıyız? Gerektiğinde eleştirelim ama dikkatlice tabii, karşımızdakinin onurunu kırmamaya dikkat ederek. Bizi eleştirenlere de mantıklı cevap verelim, intikam hırsına bürümeden. "MEN DAKKA DUKKA" olamamalı! Yani anlam olarak Kapı çalanın kapısı çalınır, kim birisine kötülük yaparsa ona da kötülük yapılr. Eleştirileri kötülük olarak algılamamız şart mı?

Türkçemizi doğru kullanarak yazalım arkadaşlar. Televizyonlarda Türkçemizin ve insanlarımızın bozulması için yeteri kadar program yapılıyor. Bunlar dış kaynakları destekler neticesinde oluyor. Blog yazılarımızda hürüz diye Türkçe’nin içine edemeyiz. Biraz dikkat edersek ölür müyüz!

Türk Dil Kurumu web sitesindeki yazım kılavuzu her zaman yardımcımız olabilir. Yazım kuralları da var. Blog yazan herkesin sık sık okumasını tavsiye ederim.

Herkese saygı ve sevgiler. Güzel Türkçemize iyi davranılması dileğiyle.

M.M. 21 Ocak 2009 Saat: 18:10

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..