- Aşkından yataklara düştüydü garibim, ince hastalıktan öldü zavallı. - Ah vah vah... Pek de gençti!"Aşkından ölmek" deyiminin, karşılıksız aşkı hastalık olan gören eski bir gelenekten doğduğu..
Dostoyevski'nin "Yeraltından Notlar" kitabını alırsanız, Dostoyevski okumuş olursunuz. Yeraltı kelimesinin zihinlerde çağrıştırdığı karanlıkla buluşma şansınız da olabilir. Nasıl baktığınıza bağlı... ..
Zile basmadan önce saatime son bir defa daha bakardım. Vaktinden önce gitmekten çekinen, geç kalmayı da saygısızlık sayan bir yapım vardı. Kapıyı açanın ardında üç beş kafa daha olur, yeni gelenin..
Düğünlerden gerçekten çok sıkılırım. Beni sıkan düğünün abartılı hezeyanlarından daha çok düğüne gelen insanlardır... Telaşları mahveder beni, yorar, tüketir. Bilmem kaç dakika kıpırdamadan oturul..
"Temmuz’da" filmini yeniden izledik evde. Eğlendik. Kucak dolusu mısır patlattık, dişlerimizin arası mısır kabuğuyla doldu. Kabuk mu denir o incecik sarı şeylere bilmiyorum. Denmese bile kabuk olsun i..
Örneğin korkularınızdan bahsettiğinizde "şuraya uzanıp çocukluğunu anlat bana" esprisine hala gülen bir çevrede misiniz bilmiyorum... Karşısındakine "eşek" diyen birine koskoca sinema salonunun güldüğ..
Mozaik ya da bisküvi pastasına benzer basamaklardan çıktım. Kapı aralıktı. Zili çalmadım. Rahatsız etmek istemeyen kibar genç kostümüne uygun bir vücut yavaşlığıyla kapıyı ağır ağır itip eşikten içeri..
Transit yolcuların alınmadığı bir transatlantikte transfer görüşmeleri için transa geçmistik ki köşede duran adamın kök boyayla kök kırmızısı bir göknar ağacının köklerini resmederken köküne kadar bağ..
Evde olmak güzel. Evde olmak, huzur verdiği için güzel. Madem bu şehirden şimdilik ayrılamıyorum en azından evden çıkmak mecbur olmasın istiyorum. Yaşam alanı olmaktan her gün uzaklaşan ve insani ..
Gitmeyi hiç istemediğin bir yer vardır ama ayakların geri adım atsa da yola çıkmak zorunda kalırsın.Görmeyi hiç istemediğin bir yüz, duymayı hiç istemediğin bir ses olabilir ama kocaman yutkunup,..