Bu sabah büro'nun kapısı açıldı. İçeri 30 yaşlarında genç bir delikanlı girdi. Havanın soğuk olmasına rağmen üzerinde ince bir kot ceket var, İnce bir kumaş pantolun, ayakkabıları yazlık, saçlar da..
Bir günlüğüne de olsa köye gitmeye karar veriliyor. Cumartesi öğleden sonra yola çıkıyoruz. Yaklaşık 1.5 saat sonra köye varıyoruz. Önce soba kuruluyor, biraz toz alınıyor. Annem akşam yemeği için ha..
"Bu noktaya gelmek için neler yaşadım, kimse bilemez" diyor. "Ben seni hep sessiz sakin olarak görürdüm, hiç hırslandığını görmedim" diyorum. "Ben yine sessiz sakinim" diyor. Arkadaşımla aramızda..
"Benden anne manne olmaz değil mi?" diyorum, sesim kısık çıkıyor. Dikkatlice bakıyor yüzüme. "Üç şart yerine gelirse olur elbet" diyor."Neymiş o üç şart?""Evvela Allahüteala isteyecek bunu, ya..
Öyle bir kar yağdı ki kaç yıldır yağmayan kar bugün hepsini döktü. Kurumuş topraklar karla olan vuslat anını özlemle bekliyordu...Elimde soğuğa inat sıcak çayımı yudumlarken etrafı izlemek içi..
Mezun olduğum İlkokul sıralarında oturuyorum. Sınıf çok kalabalık. Akadaşlarımda var ama çoğunu tanımıyorum. Tam karşıda bir öğretmen masası var ve bir hoca eline kağıtları almış Felsefe dersinin sına..
Dün günlerden pazardı ve Konya’da hava çok güzeldi. Pazar günleri tatildir ya, hani hep geç kalkılır. Dün bende öyle bir gün sandım. Annemin "kalkın hadi, bugün pikniğe gidelim" diye seslenmesiyle uya..
Kiminle konuşsam, kiminle görüşssem hayata karşı bir şikayet sözkonusu. Şikayetlerin en büyüğü de yalnızlığa.Her gün iş'ten çıkıp huzur bulduğum evime giderken 30 dk kadar yol katediyorum. Alışver..
Herzamanki gibi mesai bitiminde büro dan ayrıldm. Yavaş yürüdüğümde 30 dakika hızlı yürüdüğümde 25 dakika da evime ulaşabiliyorum. Önceleri sırf spor olsun diye yürüyordum. minübüse bindigimde 10 daki..
Özlüyorum...Bayramlıklarımı geceden başucuma koyup bir türlü gelmek bilmeyen bayram sabahını özlüyorum...Bayram sabahında radyoda Barış Manço'nun "bugün bayram" şarkısıyla uyanmayı özlüyorum....