Bugün; hani “Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni” diyen Nazım Hikmet’in 107. doğum yıldönümüymüş… “Yirmi Kasım doğumlu olmasına rağmen kırk gün için bir yaş daha fazla görünmesin diye kendinin d..
Mavi bir İzmir gününe uyanamayınca canı sıkıldı. İyi de, ne olacaktı sanki?.. Sonbaharın son ayı değil miydi; olacağı buydu. Kahvaltı sonrası “daha vaktim var” diye düşünüp daldığı gazetesinden başını..
Anne kucağındaki bebeğin, hani emerken annesini, yorulup da uyuya kalmasından, Kollarındaki bebeğinin sıcaklığı, yüreğinden yüzüne yansıyan annenin bakışından, Babanın, henüz çıkmamış sakall..
Sevdiği adamın kollarından sıyrılıp yüzüne baktı kadın, sevgisinin izlerini arar gibi. “Mavi-yeşil bir şey, mavi bir telaş var yüzünde.” diyordu adama, adam; “Telaşı at mavi kalsın sadece.” dedi. Ada ..
Öylesine, sıradan bir günün sıradan bir anında, birden kulağınıza çarpan bir şarkı, yüreğinize dokunuyorsa: “Hafife alma, aşk vurur insana/ Bu kadar kolay sanma, delikanlım” diyerek… savrulup git..
Sabah erkenden gri bir İzmir gününe uyandım. Önce anlamadım, hava karanlıktı henüz, evlat kursa gideceği için erken kalkmıştım. Sonra, ağaran tanla birlikte ağarmayan havayı görünce farkına vardım ki ..
“Sen de benim hatalarımdan birisin/ Sen en büyük günahların bedelisin/ Senin için harcanan zamana yazık/ Sen en güzel duyguların katilisin” Sezen Aksu’nun bu dizeleriyle kim bilir kaçımız içimizi acıt..
“Mavi, en çok maviyi seviyorum ben.” dedi biri diğerine, sonra “mavi mavi masmavi” diye bağıra çağıra şarkı söyleyerek yollarına devam ettiler. Oysa az önce, üzerinden geçtikleri üst geçidin tellerine..
Bitmeyecekmiş gibi gelen o birkaç gün bitip de uçakla o hiç sevmediği kara şehre, ama sevdiğine doğru yol alırken, ne yapacağına karar vermişti Sevda ve aldığı kararlarda, gri hücreleri sadece yüreğin..
Ve Sevda büyük bir heyecanla, telaşla hazırlanmaya başladı; yapılacak ne çok şey vardı! İzin alamazdı, hepsini işten çıktıktan sonra yapması gerekiyordu; offf, offf. Neyse sonunda yapılacakları sıra..