Üç hafta geçmişti. Okumuyor, yazmıyor, dinlemiyor, yemiyor, içmiyordum. Tamam Bahattin amcanın Sözcü’sünü okuyordum ama en azından roman okumuyordum. Tamam sözlüğe yazıyordum ama en azından sadece ..
Bugün öğleye doğru, “Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değsin” diye bir laf duydum, çok fena oldum. Kurbağa seven biri filan değilim ama durup duruken de kurbağaların ürkütülme noktasında daşlanma..
Bugün burada biraz ciddi olmak için toplanmış bulunuyoruz, azcık ciddi olduktan sonra kuşkusuz normal halimize (Suret'in özünü arayışı haline) döneceğiz. Baştan net olarak söyleyelim ki, kimse kabız..
Şöyle de bir huyum var, sabah 8’den evvel uyanmam gerekiyorsa ki çok sık gerekiyor, yataktan doğrulup ilk iş olarak çoraplarımı giyiyorum. Ancak sağ ayağıma çorabın tekini giymemle, sol ayağıma ç..
Arkadaşlarım aylar önce gördüğüm bir rüyanın şokuyla uzunca bir süre yazma ediminden uzak kaldım. Rüyamda ünlü Rus yazar Tolstoy ile şarkıcı Yıldız Tilbe'yi bir traktör kasasında karpuz yirken gördüm...
İşyerinden Sami abiye, sen dedim dişlerini filan mı temizlettin, sürekli sırıtıp duruyorsun, dedim. Yok, dedi yeni bir laf öğrendim, dedi: “her zaman gülümse çünkü gülüşüne kimin aşık olacağını bil..
Bir keresinde de ben askere gitmiştim. Askere gitmeyi de çok seviyordum, öncesinde. Askerden geldim, kısa sürdü askerliğim, kısa dönem yaptım ondan zahir, o dönemki kız arkadaşımla balkonda oturuyo..
Sanırım herkesin “ne istediğini bilmekle” ilgili bir derdi var. Birileri sürekli “ne istediğini bilenin” önemine vurgu yapıyor. Oysa bazen kimse ne istediğini bilemiyor. Misal gecenin bir vakti biş..
Duşa kabinin açılır iki kapı kanadı çelikli gibi mıknatıslı gibi oluyor ya, birbirine yaklaştırınca kendiliğinden gibi otomatik gibi kapanıveriyor, işte o anın hastasıyım, büyük müptelasıyım. Du..
Uzunca bir aradan sonra insan yazıya güzel bir cümleyle başlamak istiyor, kısa bir tereddütten sonra yokluğumda neler yazılmış diye bloglara bir göz atıyorum, en nihayet çok da kasmaya gerek yok di..