Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '14

 
Kategori
Öykü
 

Akrep dövmeli kadın (Dördüncü bölüm)

Akrep dövmeli kadın (Dördüncü bölüm)
 

Birinci bölüm için tıklayınız. 

Bir önceki bölüm için tıklayınız.

“Merhaba Tarık, geçmiş olsun”

“Teşekkürler Melih. Gördün mü başıma gelenleri?”

“Gözaltına alındığını duyunca Ata_Kemal   bey hemen beni aradı, kendisi de birazdan burada olacağını söyledi.”

“Sağ olsun, sana da  teşekkürler, hemen geldiğin için”

“Anlat bakalım nasıl oldu?”

Tarık ağlamaklı bir sesle anlatmaya başlar.

“Selin akşam benden sonra geldi. Birlikte yemek hazırlıyorduk. Küçük bir meseleden dolayı aramızda bir tartışma çıktı. Karşılıklı bağırış çağırıştan sonra ben kapıyı çekip dışarı çıktım. Arabanın anahtarını da evde unutmuşum. Onu bile almaya gerek duymadan bir taksiye atlayıp, bir bara gittim.”

“Bara mı gittin?”

“Evet, biraz kafamı dağıtmak istiyordum.”

“Sonra?”

“Sonra adını sonradan öğrendiğim yabancı uyruklu Anna isminde bir kadınla tanıştım. Önce ona bir içki ısmarladım. Sonrasında ise aramızdaki muhabbet koyulaştı. İçkinin de etkisiyle, yakındaki bir butik otele gittik. Geceyi birlikte geçirdik. Sabah olunca da ben kalktım, işyerine geldim. Karşımda polisler karımın öldüğünü üstelik benim de şüpheli olduğumu söylediklerinde şok geçirdim.”

“Karının ölüm saati aşağı yukarı bellidir. Senin o saatlerde başka yerde olduğunuzu kanıtlaman gerekecek. Önce otel kayıtlarına bakarız.”

“Otel kayıtlarından bir şey çıkmaz. Çünkü ben kayıt yaptırmadım. Resepsiyondaki çocuğa da beni kim sorarsa sorsun tanımadığını söylersin dedim ve bunun için de yüksek bir bahşiş verdim. “

“Haydi ya… Bak bu kötü olmuş.”

“Barmen seni tanır mı?”

“Bilmiyorum, tanır herhalde.”

“Ama önemli olan yanındaki kadının tanıklığı. Önce o kadının bulunması gerek. Adı ne demiştin?

”Adının Anna olduğunu söylemişti ama, pasaportuna bakmadım. Adı takma olabilir.”

“Doğru gerçekten. Bu tip kadınlar ister yerli, ister yabancı olsun, müşterilerinin yanında kendi adlarını pek kullanmazlar.”

“Peki kadının belli bir özelliği var mıydı?”

“Uzun, ince, zarif, sarı saçlı tipik bir yabancı kadın işte.”

“Tamam da belirgin bir özelliği var mıydı?”

“Evet, evet, sol omuzunda bir akrep dövmesi vardı.”

“Peki giyinikken dövmesi görünüyor muydu?”

“Üzerinde kapalı bir giysi vardı. Ancak yatakta fark ettim dövmesini.”

“Peki Selin’in düşmanları var mıydı?”

“Biliyorsun Melih, karımı az çok sen de tanırsın. Mor çatı adı altındaki kadın sığınma evindeki kadınların da avukatlığını yapıyordu. Kadınların kocalarına birçok kere uzaklaştırma kararı çıkartmıştı.”

“Evet anlıyorum. Aslında geniş çaplı bir araştırma gerek.”

“Polis bunları araştırmaz mı Melih?”

“Polis elindeki somut delillere bakar Tarık’cığım. Bir ihbar ve şikayet olmadıkça kendiliğinden araştırma yapmaz. Şu anda polisin elinde neler var bilmiyoruz. Telefon kayıtları, parmak izleri, komşuların ifadeleri önemli tabii. Ama eğer sen birilerinden şüpheleniyorsan onu  da ifadende  anlatabilirsin.”

“Karım zaman zaman birileriyle sert konuşmalar yapardı ama bana bu konuda pek fazla bir şey söylemezdi.  Ben de fazla üstüne gitmezdim.“

“Anladım Tarık, bu iş geniş bir araştırma istiyor. Benim de önümüzdeki günlerde gireceğim birçok dava var. Çoğu da şehir dışında. Senin bu konuları araştıracak güvenilir birine ihtiyacın olacak.”

“Özel dedektif gibi mi?”

Yani!”

 “Peki ülkemizde özel dedektiflik teşkilatı var mı?”

“Ülkemizde özel dedektiflik ile ilgili kanun maddeleri ve bendleri detaylı olarak düzenlenmemiş, ancak özel dedektifler çoğunlukla emekli emniyet mensupları, emekli polislerin ve hukukçuların oluşturmuş olduğu organizasyon ile çalışırlar, tabii bunları yaparken kanunsuz bir şekilde delil toplayamazlar.”

“Anlıyorum, bu konuda senin tanıdığın kimse var mı?”

“Geçenlerde internette bu konu gözüme çarpmıştı. İnternette bazı firmaların ilanları var ilanlarda şöyle bir şeyler yazıyordu.”

Dedektiflik hizmetine konu olan olaylar, okula gitmeyen öğrenci takibi : Çocuğunuzun okulundan devamsızlık belgesi geldi ancak çocuğunuzun bundan haberi yok ve sorgulayarak gerçekleri gizlemesini de istemiyorsunuz işte tam bu noktada özel dedektiflik hizmeti devreye girmeli ve doğru sebebe çocuğunu ürkütmeden ulaşabilmelisiniz.

“Bizim konu bu söylediklerinden çok daha önemli Melih”

“Biliyorum işte. Bunların çoğu para tuzağı olabilir. Adam parayı alır hiçbir şey araştırmaz. İşi uzatır da uzatır, sonuçta hiçbir delil elde edemeyebilir. Onun için senin güveneceğin birisi olması gerek. Bir düşün bakalım. Var mı öyle bir tanıdığın?”

“Valla, aklıma birisi geliyor da, onunla da uzun süredir görüşemedik.”

“Kim?”

“Askerlik arkadaşım Erol 

“Ne iş yapıyor?”

“Yedek subay okulunda birlikteydik. Hatta yataklarımız bile yan yanaydı. Son görüştüğümde Ankara’daydı.  Hukuk fakültesini bitirmişti. Yedek subay okulundaki temel eğitim sonrasında ona özel kura geldi ve askerliğini askeri hakim olarak sürdürdü. Askerden sonra emniyet teşkilatına girdiğini öğrendim.  En son bir yıl önce konuşmuştum. Bu cemaat davaları yüzünden onu oradan oraya sürüyorlarmış, istifa edip, avukatlığa başlayacağım diyordu. Telefonunu vereyim sana bir ulaş bakalım. Bana yardımcı olabilir mi?”

“Tamam ver sen bana telefonunu. Senin durumunu anlatayım. Durumu uygunsa sana yardımcı olur herhalde.”

“Beni burada ne kadar tutabilirler?”

“Gözaltı süresi 24 saattir Tarık. Bu 24 saatte deliller toplanmazsa Cumhuriyet Savcılığından ek süre istenmesi gerekir. Yani 24 saatin sonunda önce hastaneye, sonra da savcının karşısına çıkacaksın. Savcının mütalaasına göre ya savcı takipsizlik kararı verecek veya mahkemeye sevk edecek. Mahkeme de tutuklar veya tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakır. Bu bakımdan zaman bizim için çok önemli.”

“Anladım, peki ben ifade vermeyeyim mi?”

“İfade verip vermemek, sana kalmış. Susma hakkını da kullanabilirsin. Ancak bence bütün olanları açıklıkla anlat. Ben de bu arada senin arkadaşın Erol’u bulmaya çalışayım.”

“Peki öyle olsun.”

“Anlaştık, şimdi gidip ifade verelim.”

&&&&&&&&

Tarık Melih beye anlattıklarını Ayşegül hanıma da anlatır.

“Bu anlattıklarınız güzel de, cinayet saatinde nerede olduğunuzu kanıtlamanız gerekiyor. Bahsettiğiniz kadın size tanıklık yapabilir mi?”

“Bakın komiserim, ben öldürmedim diyorum. O kadınla bir barda tanıştım. Adının Anna olduğunu söyledi. Büyük olasılıkla her akşam oraya takılıyor olabilir.”

“Tamam Tarık bey. Şimdi şu fotoğrafa bakın. Bu gömlek sizin mi?”

“Evet benim. Sol üst cebinde T.Y. harfleri var. Yani Tarık Yılmaz’ın baş harfleri”

“Sağ kolundaki kan lekesini görüyor musunuz? O kan lekesi karınıza ait”

“Karıma mı ait? Nasıl olur? Ben dün o gömleği hiç giymedim.”

“Sonra bıçakta sizin parmak izleriniz var. Üstelik sağ elinizin işaret parmağı kesilmiş”

“Evet o akşam, ekmek keserken elim kesildi.”

“Sonra komşular sizin kavganızı duymuşlar. Siz çıktıktan sonra da  karınızın sesini kimse duymamış.”

“Anlayamıyorum, anlayamıyorum”

“Bakın Tarık bey, cinayet saatinde size tanıklık edecek o kadını bulamazsanız, göz altı süresi sonunda sizi savcılığa sevk etmek durumundayız.”

“Yani yarın sabah saat 10 a kadar.”

O sırada söze avukat Melih bey girer.

“Gözaltı süresini uzatabiliriz değil mi komiserim?”

“Evet savcıdan birer günlük uzatma alınabilir. Ancak toplam süre 3 günü geçemez.”

“Onu biliyorum komiser hanım.”

&&&&&&&

“Şimdi ne olacak Melih?”

“Bu konuda araştırma yapacak kişi, neydi adı senin arkadaşının?”

“Erol”

“Tamam, ben şimdi Erol’u bulmaya çalışayım. Umarım sana yardım eder. Çünkü yarın ben çok önemli bir dava için Ankara’ya gideceğim.”

“Tamam Melih. Geldiğin için sağ ol.”

&&&&&&&

Melih beyin arkasından Ata Kemal bey de gelmiştir. Ayşegül hanımın izniyle Ata bey de Tarık’la kısa bir moral konuşması yapar. Merak etmemesini kendisini kurtarmak için elinden geleni yapacağını söyler. Melih Ata beyden arkadaşı Erol u bulması için Melih’e yardım etmesini  ister. Bir de Rottweiler köpeğime sahip çıkmasını…

&&&&&&&

“Tarık beyi görebilir miyim?”

“Siz kimsiniz?”

“Adım Erol, avukatım”

“Peki, siz görüşme odasına geçin, Tarık beyi yanınıza gönderelim”

“Teşekkür ederim.”

&&&&&&&

“Erol! Geldin demek”

“Geçmiş olsun Tarık, Melih bey arar aramaz geldim. Nasılsın?”

“Nasıl olayım? Kötü. Melih bey olanları anlattı mı sana?”

“Anlattı, anlattı,  gerçekten çok üzüldüm.”

“Telefon numaranı belki değiştirmişindir diye düşünmüştüm. Uzun zamandır seninle görüşememiştik. Neyse ki Melih bey seni bulmuş. Neler yapıyorsun sen?

“Biliyorsun,  emniyet teşkilatına girmiştim. Baş komiserlikten emniyet amirliğine terfi beklerken cemaat, kendi adamını benim yerine terfi ettirdi. Üstelik benden kıdemsiz bir adam.  Beni de Doğu’ya sürmeye kalktılar. Ben de bastım istifayı. Emniyete girmeden önce avukatlık stajımı yapmıştım. Şimdi bir büro açtım. Emniyette edindiğim deneyimle araştırmacı avukat gibi bir meslek icra ediyorum.”

“Yani özel dedektiflik gibi mi?”

“Yani…Ona benzer bir durum. Ülkemizde bu konuda bir yasa yok. Ama olayları sonuna kadar araştırıyorum.”

“Evet, Melih bey de dedektiflik konusunda bir yasa olmadığından söz etmişti.”

“Yasa yok, ama araştırmaya mani olacak bir durum da söz konusu değil.”

“O zaman bana ancak sen yardım edebilirsin”

“Tabii ki ederim, ancak bana en ufak bir detayı bile anlatman gerek. Özellikle de sırtında akrep dövmesi olan kadını. Çünkü bu davanın en önemli tanığı o kadın”

“Uzun sarı saçlı, ince, uzun boylu, yabancı uyruklu,  sol kaburgasının üzerinde akrep dövmesi vardı, ayrıca sol kolunun üzerinde de sanıyorum bir dövme daha vardı, ama ona pek dikkat etmedim, kanatlı bir hayvan dövmesiydi, sanki kartal gibi. Ayrıca adının Anna olduğunu söylemişti.  Ama o isim doğru mu pek bilemiyorum.”

“Gözleri  mavi miydi?”

“Yok, hayır mavi değildi. Kahverengiydi.”

“O zaman saçları boya olabilir mi?”

“Valla o kadarını bilmiyorum. Ama beyaz tenliydi.”

“Ellerine dikkat ettin mi? Parmaklarına özellikle, üzerinde ziynet eşyası olarak bir şey hatırlıyor musun?”

“Evet, evet, boynunda bir kolye vardı.”

“Nasıl bir kolye?”

“Bir zincir ucunda çarmıha gerilmiş İsa figürü vardı.”

“Peki Selin’i tehdit eden birileri var mıydı? Özellikle Mor Çatı sığınma eviyle ilgili olarak?”

“Bana pek bir şey anlatmazdı. Ama o sığınma evinin müdiresinin bilgisi olabilir.”

“O müdirenin adı ne?”

Cemile  hanım.”

“Peki  onunla da bir konuşurum”

“Şimdi tekrar evden çıktıktan sonra neler yaptığını bana tekrar anlat. Evden çıkmışsın, taksiye bindin, Taksi sizin yakındaki bir durağa mı aitti? Yoksa yoldan geçen bir taksi miydi? Sonra hangi bara gittin? Barmenin adını biliyor musun? Bilmiyorsan tarifini söyle. Sonra otel resepsiyonundaki adamı tarif et? Ayrıca otelin güvenlik kamerası var mı? Ona da bakmak gerek.”

Tarık arkadaşı Erol’a her şeyi tekrar anlatır. Taksinin bir durak taksisi olmadığını, yoldan geçen bir taksiye atladığını, oteldeki resepsiyondaki çocuğa kendisini tanıdığını söylememesini, barmenin tipini ne sorduysa hepsini anlatır. Sonra cep telefonunu çıkarıp, Tarık’ın fotoğrafını çeker.

“Neden fotoğrafımı çektin?”

“Neden olacak tanıklık yapacak kişilere senin fotoğrafını göstermek için tabii ki..”

“Haklısın, ben nasıl da düşünemedim.”

“Şimdi yarın sabah, gözaltı süresinin uzatılması için başvuruda bulunacağım. Sonraki gelişmeleri sana anlatırım.”

“Tamam eksik olma. Senden haber bekleyeceğim.”

&&&&&&&

Ertesi gün Erol, gözaltı süresinin 24 saat uzatılması için savcıdan onay alır. Şimdi Tarık’ın anlattıklarını takip edecektir. Önce Mor çatı kadın sığınma evine gidip Cemile hanım ile görüşecektir.  Akşamüzeri de bara gidip, Akrep dövmeli kadını bulmaya çalışacaktır.

&&&&&&&

Ayşegül hanım Selin’in telefonda son konuştuğu Ayşen hanıma ulaşamamaktadır. Devamlı olarak  “Aradığınız numaraya şu an ulaşılamamaktadır. Daha sonra tekrar arayın” mesajıyla karşılaşmaktadır.

&&&&&&&

Selin’in cenazesine otopsi yapılmış ve karın bölgesinden aldığı iki bıçak darbesi sonunda kan kaybından öldüğü anlaşılmıştır. Cenaze öğle namazında Karacaahmet mezarlığından kaldırılacaktır. Cenazeye, İstanbul edebiyat kulübünden arkadaşları Refik bey, ablası Nahide   hanım, Adil  bey, Güz_özlemi Hadiye hanım, Abdülkadir  bey, Selma hanım katıldılar. Tülay  hanım askere giden oğlunun yemin töreni için şehir dışında olduğundan cenazeye katılamadığından dolayı üzgündür. Ayrıca Selin’in ablaları Zuhal  hanım ve Yurdagül  hanım da bir köşede taziyeleri kabul etmekteydiler. Ata_Kemal  bey onları yalnız bırakmamaktadır.  Bir ara Yurdagül hanım, Selma hanımın yanına giderek, “Kardeşimin ölümünden siz de sorumlusunuz.  Tarık ne zaman yanınıza gelse, onu doldurup, kardeşime kötü davranmasına neden oluyordunuz.” der.  Ata Kemal bey ise anında müdahale ederek, “Yurdagül hanım burası yeri değil” deyip kendisini sakinleştirir. Tarık bey  ise şüpheli olarak nezarette bulunduğundan cenazeye katılamamanın  üzüntüsünü yaşamaktaydılar.  Caminin bir köşesinde ise uzaktan Cem  bey olanları izlemektedir.  Daha geniş bir açıdan ise Erol, camide bulunan herkesi göz hapsine almıştır. Çünkü o katilin mutlaka cinayet yerine veya maktulün yanına döneceğine inanmaktadır. Deneyimleri hep bunu göstermiştir. Kim bilir belki katil cenaze namazına bile katılacaktır.

&&&&&&&

Ülkede ise hayat devam etmektedir. Kadınlar eşleri tarafından şiddete uğramakta, bazıları da belki de  şu anda eşleri tarafından öldürülmektedir. Mehmet Burak bey ve diğer ağır ceza hakimleri cinayetle suçlanan adamlar hakkında hüküm vermeye devam etmektedirler. Ancak yine de kadına şiddet azalmamaktadır.

&&&&&&&

Bu arada bir önceki gece ahlak zabıtası tarafından çoğunluğu yabancı kadınların bulunduğu bir eğlence yerine baskın yapılmış ve fuhuş nedeniyle birçok kadın gözaltına alınmıştır. Yabancı uyruklu kadınlar ise sınır dışı edilecektir. Yabancı uyruklu kadınların arasında Anna adında bir kadın da bulunmaktadır.

Devamı için tıklayınız. 

 

  

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..